Asmalımescit’in Kanadalı midyecisi

Güncelleme Tarihi:

Asmalımescit’in Kanadalı midyecisi
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 13, 2005 01:02

İstanbul Beyoğlu’nda Markiz Pasajı’nın arka kapısında Kanadalı bir midyeci var. 24 yaşındaki Matthew Berk Merrick, tatil için İstanbul’a gelmiş, bir Türk kızına aşık olup burada kalmaya karar vermiş.

Bir gün şaka olsun diye midye tezgahının başına geçip ‘Mityee dolmaa uç yus binn!’ diye bağırmasıyla birlikte, asıl mesleği olan kameramanlığı bırakmış, midyeci olmuş. Tabii geçici bir süre için. Gelecek hafta ülkesine dönecek. İşte Kanadalı midyecinin kendi deyimiyle ‘inanması zor ama gerçek’ öyküsü...

n Ne zamandan beri İstanbul’dasınız?

- İstanbul’a aslında tatil için geldim, şubat ayından beri buradayım. Kız arkadaşımla tanışınca bir süre kalmaya karar verdim. Şu anda Beyoğlu’da beraber yaşıyoruz.

n Peki bu midye satma işi nasıl ortaya çıktı?

- İstanbul’a ilk geldiğim günlerde, bir sabah kahvaltı yapmak için bu börekçiye geldim. Börekçinin sahibi olan Zeki ile tanıştım, biraz sohbet ettik, arkadaş olduk. Sık sık gelmeye başladım. Zeki, börekçiliğin yanı sıra dükkanın önünde midye de satıyormuş. Bir gün sohbet arasında bana midye tezgahının başına geçmeyi teklif etti, ben de şaka olsun diye kabul ettim. Zevkli bir iş. Ben bunu sadece eğlence olsun diye yapıyorum.

n Midyecilik nasıl gidiyor, insanların tepkisi nasıl oluyor?

- Cuma-cumartesi akşamları Taksim’de içmeye gelen çok insan oluyor. Midye dolma da genellikle içkiyle birlikte yendiği için, çoğunlukla hafif sarhoş müşterilere satış yapıyorum. Benim yabancı olduğumu görünce çok şaşırıyor, hemen soru sormaya başlıyorlar. İngilizce bilmeyenler el kol işaretleriyle bu fikri çok beğendiklerini anlatmaya çalışıyor. (Burada Zeki lafa karışıp, özellikle kızların Matthew’u çok yakışıklı bulduklarını ve onunla tanışmak istediklerini söylüyor, ama Matthew bu durumdan çok rahatsız.)

n Asıl mesleğiniz midyecilik olmadığına göre nasıl para kazanıyorsunuz, burada başka bir işiniz var mı?

- Halen Kanada’da VFS Sinema Okulu’nda kameramanlık bölümünde okuyorum, gelmeden önce serbest kameramanlık yapıyordum. Burada kalma fikri kendiliğinden gelişti, şartlar öyle gerektirdi yani. (Kız arkadaşı yüzünden burda kaldığını söylemek istemiyor, utanıyor.) Burada çalışmıyorum, zaten İstanbul çok ucuz bir kent bana kalırsa. Tatile gelirken yanımda getirdiğim para yetti.

n İstanbul’da yaşamak zor mu sizce? Alışmanız kolay olmamıştır...

-İstanbul ve Kanada çok farklı tabii. Buradaki insanlar daha geleneksel. Şehrin yapısı da çok farklı geldi ilk başta. Ama biraz zaman geçtikçe insanlara ve çevreye alıştım. Zaten genelde Taksim civarında olduğum için burada az para harcayıp iyi vakit geçirebileceğim yerleri öğrendim. Türk insanları da çok sıcakkanlı, zor olmadı yani buraya alışmak.

n Günleriniz nasıl geçiyor, midye satmak dışında ilginç bir şeyler de yapıyor musunuz?

- Çoğu zaman Taksim, Ortaköy ve Beşiktaş’ta zaman geçiriyorum. Bu semtlerde yabancılar çoğunlukta olduğu için bir sürü arkadaş edindim, onlarla buluşuyorum genelde. Bazen sokaktaki insanların resimlerini çekiyorum, özellikle Beyoğlu’nda. Zeki’yle beraber börekçide oturup tavla oynamak (tavlayı üç hafta önce öğrenmesine rağmen çok iyi oynuyormuş), sohbet etmek ve çevreyi izlemek de çok zevkli. Akşamları arkadaşlarımla içmeyi seviyorum. Bira ve özellikle rakı favorilerim.

n Türk yemekleriyle aranız nasıl, midyeleri pişirirken Zeki’ye yardım ediyor musunuz?

- En çok gözleme, lahmacun ve baklavayı seviyorum. Yemek pişirmeyi pek bilmem, midyeleri Zeki hazırlıyor. Ama evde menemen pişirmeyi deniyorum bazen, gerçekten çok lezzetli yemekleriniz var.

n İstanbul’a tamamen yerleşmeyi düşünüyor musunuz?

- İşimle ilgili planlarım var, o yüzden gelecek hafta Kanada’ya geri döneceğim. Tabii tekrar geri dönmek üzere. Ama hayat ne getirir bilemem, belki de temelli buraya yerleşebilirim, burada mutluyum çünkü.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!