Bir milyon şişe rakıyı toplamaları üniversitede ders olarak okutulacak

Güncelleme Tarihi:

Bir milyon şişe  rakıyı toplamaları üniversitede ders  olarak okutulacak
Oluşturulma Tarihi: Mart 27, 2005 01:20

İstanbul Gaziosmanpaşa’daki Dem Restoran’da demlenen akşamcılar, içtikleri rakıdan zehirlenip iki gün sonra ufak bir haber olarak gazetelere çıktıklarında, başta kimse işin bu kadar büyüyeceğini tahmin etmemişti.

Zehirlenen, komaya giren, ölenler derken, içeni içmeyeni, seveni sevmeyeni, ülkedeki herkes, iki hafta boyunca sahte rakı olayını konuştu. Onlarca gözaltı, yüzlerce baskın, ele geçirilen binlerce sahte rakının ardından şimdi ortalık yatışmış gözüküyor. Sahte rakından ölen 24 kişiden sonra... Ölümler olayı bir trajediye dönüştürmüş durumda. Ancak işin bir başka yönü, krizin bir başka muhatabı, Yeni Rakı’nın sahibi Mey İçki. 4 şirketlik bir konsorsiyumla 292 milyon dolar ödeyerek 2004 Şubatı’nda Tekel’den devraldıkları şirket, dünyada eşine az rastlanır bir kriz yaşadı. Tamamen kendi kontrolünün kendi sorumluluğunun dışında insanların ölümüne neden olan bir sahtecilikle karşı karşıya kaldı. Ve yine eşine az rastlanır bir kararla, piyasada taklit edilen kendisine ait ne kadar mal varsa hepsini geri çekti. ‘Yeni Rakı Vakası’ adıyla şimdiden iş dünyası literatürüne geçen olayın perde arkasını, Mey İçki’nin CEO’su Galip Yorgancıoğlu ile konuştuk.

n Gazeteler sahte rakı olayını ilk 1 Mart, Salı günü duyurdular. Siz ne zaman öğrendiniz?

- Olay pazar akşamı olmuş. Biz de ilk salı günü gazetelerden öğrendik.

n Ciddiyetini ne zaman kavradınız?

- Daha en başında, salı gününün sonunda anlamıştık. Çünkü o gün ölümler başladı. Komadakilerin öldükleri duyuruluyordu.

n Ama eskiden de sahte rakı olayları yaşanırdı...

- Orası öyle de Tekel zamanında karşılaşılan vakalarda, sahtekarlar etil alkol kullandıkları için insanlar sahte olduğunu anlamadan içiyordu rakıları. İçiyorlardı, zarar vermiyordu. Kör eden de metil alkoldü. Bu seferkinde ölümler vardı. Önce ölüm olayları bizi irkiltti zaten.

n Ne zaman kriz yönetimine geçtiniz?

- İlk ölüm olur olmaz hemen. İcra kurulumuz, reklam ajansımız ve PR (halkla ilişkiler) şirketimiz hemen bir araya geldik.

n Nasıl bir akıl yürütme yaptınız?

- Birincisi, olay bizden kaynaklanan bir şey değildi. Bizim ürünlerimiz değil bir defa. İkincisi daha öncekilerden farklı olarak ilk defa metil alkol kullanılmıştı. Boyacılıkta, matbaacılıkta, solvent çözücü olarak kullanılan bir kimyasal madde bu. Üçüncüsü de çok enteresan, yapan insanlar da ölmüştü. Sahtekarlık cehalet ile bir araya gelmişti yani.

n İlk hareketiniz ne oldu?

- Derhal bir basın bülteni hazırladık. Her yere yolladık. Sahte rakı, gerçeğinden nasıl ayırt edilebilir diye. Sonra ben bütün programımı değiştirdim. Çarşamba günü İstanbul’da, perşembe İzmir’de iki basın toplantısı yaptım. Bir yandan da çarşamba akşamından itibaren her akşam sahaya elemanlarımızı çıkardık. Normalde bizim 50 kişilik ekibimiz sadece gündüzleri dolaşırlardı. Hem onların vardiyasına akşamı kattık hem de o ekibe 30 kişi daha ilave ettik. 80 kişi sürekli dolaşmaya başladık.

n Bayileri mi dolaşıyordunuz?

- Gündüz bayileri, bakkalları, akşamları da rakı tüketilen yerleri. Barlar, restoranlar, meyhaneler vs... Herkes dışarıdaydı. Ben dahil.

n Yakaladığınız oldu mu?

- Orada amaç sahte rakı yakalamak değildi, insanları bilinçlendirmek, konuşmaktı. Üniformalarla çıktığımızdan, bizi gördüklerinde herkes masasına buyur ediyordu, her şeyi soruyorlardı, biz de anlatıyorduk.

n Oturduğunuz masalarda içkiyi önce size içirmek isteyen oldu mu?

- Açıkçası bana denk gelmedi, çünkü bizim gezdiklerimizde zaten içmeye başlamışlardı insanlar ama kendi içmeden önce garsonlara içirenler olmuş.

n Şişeleri geri toplama fikri ilk ne zaman çıktı?

- Perşembe akşamı artık bir karar verme aşamasına geldik. İki seçeneğimiz vardı. Ya hiçbir şey yapmayacağız. Şu ana kadar yaptığımız gibi sadece bilgilendirmeye devam edeceğiz. Ve bu bir şekilde geçecek. Ya da ne kadar şişe var hepsini toplayacağız. Sosyal sorumluluğunun bilincinde bir şirketiz biz, bu olay bizden kaynaklanmasa da, ortada şişeler dolaşıyorsa tereddüde son vermemiz gerekiyordu. Toplayacağız, dedik o akşam.

n Fizibilitesini yapmış mıydınız?

- Ne fizibilitesi. Fizibilite falan yok. Hálá da yoktur zaten. İnsan sağlığı işin içinde, toplumsal panik işin içinde. Doğru olan şeyi yapmamız gerekiyordu yaptık.

n Açıklamayı neden pazartesi yaptınız?

- E kolay değil ki. Baktığınız zaman 100 bin nokta var. Burada kaç şişe var belli değil. Tamam topladınız diyelim, yerine ne koyacaksınız? Lojistik kısmı var işin. İşte o arada geçen 3 günü lojistikle geçirdik. Bütün hafta sonu tam kadro buradaydık.

n O hazırlık sırasında neydi en önemli başlıklar?

- Değiştirme planı yapıldı. Yeni mallar çıkacak, distribütöre gidecek, distribütör ona gelen eski rakılarla değiştirecek vs... İkincisi yeni kapak yapılacak. Gri kapaklar yerine ihracatta kullandığımız altın renkli kapaklar kullanacağız ama yeterince kapak yok elimizde, onun üretimi... Üçüncüsü güvenliği artırmak için hem kapağa hem de şişeye aynı seri numarasını işleyeceğiz ama üretim prosesinde bir değişiklik gerekiyor onun için de... Sonra tabii işin duyuru kısmı var, ilan metni vs...

n En çok hangi kısımda zorlandınız?

- Elimizde yeterince kapak yoktu. Tekel’in ambalaj fabrikasıyla konuştuk. Onlar genelde cumartesi, pazar çalışmazlar. Sağ olsunlar, yardımcı oldular, fazla mesaiye soktuk onları da... Bir de işte o hem kapağa hem de şişeye seri numarası basabilmek için 5 fabrikadaki bütün üretim bantlarını elden geçirdik.

n Eve gidebildiniz mi?

- Genelkurmay’ın ışıkları hiç sönmedi derler ya. Mey İçki’nin de ışıkları hiç sönmedi. İnsani ihtiyaçların dışında kimse çıkmadı. Kıyafet değiştirip geri geliniyordu.

n Kriz sırasında hiç danışmanlık aldınız mı?

- Vakit yok ki ona. Olayı duyar duymaz biz kendimizi atmışız zaten işin içine. Ona anlatıncaya kadar... İki günde toplama kararı almışız biz. Salı duyduk, perşembe karar aldık.

n Geç kaldı diyenler oldu gerçi.

- Bir-iki yerde çıktı öyle ama hiçbir sorumluluğunuz yokken sırf sosyal sorumluluk kaygısıyla bunu bu kadar hızlı kimse de yapamaz. Galatasaray Üniversitesi’nden bir öğretim üyesi aradı. Ekonomi dersi veriyormuş sosyal sorumluluk başlığı altında. Biz bugüne kadar X şirketinin yaşadığı krizi okuturduk derste çünkü başka da bir örnek yoktu ama artık Mey İçki’nin Yeni Rakı vakasını okutmaya başlayacağız, dedi.

n Açıklamayı yaptıktan iki gün sonra da ilk değiştirmeyi yaptınız.

- Evet, pazartesi (8 Mart) açıklamayı yaptık, salı günü ilk altın kapaklar elimize ulaştı, çarşamba sabahı saat 11.00’de ilk değiştirmeyi yaptık. Beşiktaş’taki bir distribütörümüzde ben yaptım bizzat.

n Ne kadar şişe topladınız?

- Yaklaşık 1 milyon.

n Aşağı yukarı 15 milyon dolar eder. Zaten krediyle alınan bir şirket için çok büyük bir maliyet değil mi?

- Öyle düşünmedik hiç. Ama kredi geri ödemelerinin hepsi değişti tabii.

n Toplanan şişeler ve rakıların ne olacağı belli oldu mu?

- Çok büyük bir stok. Bunu toprağa dökemezsiniz. Denize, arıtma tesisine ya da kanalizasyona da dökemezsiniz. Üniversitelerin çevre mühendisliği fakülteleriyle görüşüyoruz. Onlardan bir öneri gelecek ve ona göre davranacağız. Büyük ihtimalle yakıta çevrilmesini içeren bir kimyasal dönüşüm önerisi gelecek. Gaz lambalarında kullanılacak bir madde elde edilebilir rakılardan. Şişeleri ise kırdırıp Şişecam’a göndereceğiz, tekrar kullanılacak.

BURADAN KADİR BEY’i MARKAMIZA GERİ ÇAĞIRIYORUM

Rakipleriniz o dönem gazetelere ilanlar verdiler, insan sağlığına daha fazla önem verdiklerini anlatan ilanlardı. Nasıl karşıladınız?

- Ben olsaydım o ilanları vermezdim. Rekabetten sıyrılması gereken bir durumdu çünkü. Salt bir marka olarak değil rakı sektörü olarak yaklaşmak daha doğru olurdu. Nitekim rakıdan şaraba ve biraya geçen çok insan oldu.

n Ne kadar pazar kaybettiniz rakıcılar olarak?

- Sadece bizim yüzde 40-50’lere varan bir kaybımız oldu. Şu anda da halen eski seviyemizin yüzde 25 altındayız. Sektörün kaybı ne, mart ayı raporları gelince öğreneceğiz.

n Kadir İnanır bile bırakmış rakıyı galiba.

- Sormayın, evet. Ama umarım artık döner. Kendisi iyi bir tüketicimizdir, altın kapakları da çıkardık, buradan kendisine seslenmek istiyorum, markamıza tekrar geri çağırıyorum Kadir Bey’i.

İÇMEYİ SEVERİM AMA HASTALANDIM İÇEMEDİM

1994 krizini de, 2001 krizini de gördüm ama onlar ekonomik krizlerdi. Böyle bir şey hiç yaşamadım. Dünyada kaç kişi vardır ki zaten böyle bir kriz yaşayan yönetici! Yoruldum, hastalandım. Aksıra tıksıra sağa sola koşturuyorum, elimde bir tomar kağıt peçeteyle televizyonlara çıkıyorum, laf anlatıyorum. Ben severim içmeyi ama hasta olunca tat duygum gitti. İçemedim de o yüzden.

TARIM BAKANI OLAYIN BAŞINDAN BERİ RAKI LAFINI AĞZINA ALMIŞ DEĞİL

Hükümetin sorumluluğu var mıydı sizce bu olayda, yüksek vergiler nedeniyle?

- Sorumluluk demek belki ağır bir suçlama olur ama vergide bir optimum nokta olmalıdır. Raf fiyatının yaklaşık yüzde 70’i sadece vergi şu anda. Şimdi bir de çevre vergisi getirmeyi planlıyorlarmış. İnşallah bir de onu koymazlar.

n Devletle bir işbirliğiniz oldu mu kriz sırasında?

- Kimse bizi aramadı. Ne Sağlık Bakanlığı, ne Tarım Bakanlığı, ne emniyet... Hiç kimse... Birbirimizden basın yoluyla haberimiz oldu. Tarım Bakanımız olayın başından beri rakı lafını halen ağzına almış değil zaten.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!