Özür diliyorum

GAZETECİ olarak bazı durumlarla karşılaşırsınız. Böyle durumlarda lafı eveleyip gevelemeden, hiçbir hafifletici neden aramadan, direkt olarak özür dilemek en güzel yoldur.

Bugün böyle bir şey yapacağım.

DÜNKÜ YAZIM

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve Dışişleri personelinden özür dileyeceğim.

Dünkü yazımda, Hilla'daki bombalı saldırıda ölenler için Türkiye'den hiçbir sesin çıkmadığını yazmıştım.

Ve ‘Neden’ diye sormuştum?

Bu soruyu sormuştum; çünkü ortaya şöyle bir tablo çıkıyordu:

‘Irak'ta Sünniler öldürüldüğü zaman Türkiye tepki verir. Ama öldürülen Şii olduğu zaman ses çıkarmaz.’

Yazımın asıl hedefi, Felluce olayı karşısında şiddetli tepki gösteren Türkiye'deki solculardı.

Bu arada Dışişleri Bakanlığı'nın da tepkisiz kaldığını yazmıştım.

Ben iyi bir gazete okuruyum.

Gözümden kaçmış olması ihtimaline karşılık yine de arkadaşlarıma bu konuda hükümetten bir tepki gelip gelmediğini sordum.

Kimse böyle bir tepkinin geldiğini hatırlamıyordu.

Ama hatalı davranmışım.

Çünkü Dışişleri Bakanlığı, bu konuda bir açıklama yapmış.

DÜZELTMEMİ BEKLEMEDİ

Sabah Dışişleri Sözcüsü Namık Tan aradı ve bunu hatırlattı.

Kendisine düzelteceğimi söyledim.

Belli ki bu yorumum bakanı çok üzmüş, o nedenle benim düzeltmemi beklemeden bir de açıklama yaptırttı.

Tepki göstermekte haklıdır.

Ayrıca bu kadar sert tepki göstermesini, onun bu konudaki samimiyetinin ölçüsü olarak değerlendirdiğim için memnun oldum bile diyebilirim.

Dışişleri Bakanlığı açıklamasında aynen şu söyleniyor:

‘Irak'ta barışçı, istikrarlı ve demokratik rejim arayışına yönelik siyasi süreci baltalamak isteyen terör mihraklarınca gerçekleştirilen bu saldırıyı en şiddetli şekilde kınıyoruz.’

Gördüğünüz gibi, kıvırtması falan olmayan dört dörtlük bir açıklama.

O nedenle ben de aynı açıklıkla özür diliyorum.

İşte burada basın olarak bizim kolektif bir hatamız da ortaya çıkıyor.

Bu açıklama Anadolu Ajansı'na verilmiş.

Ne yazık ki Hürriyet dahil hiçbir gazete bu açıklamayı kullanmamış.

Benimki elbette mesleki bir hata.

ÇOK ÖNEMLİ

Ama ilk defa, böyle bir mesleki hata yaptığım için kahrolmuyorum.

Çünkü benim hatam, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin kendisine yakışır tepkisinin basında da yer almasına ve kamuoyu tarafından bilinmesine vesile oldu.

Bu açıklama çok önemliydi.

Çünkü son zamanlarda dış dünyada, Türkiye'nin Irak konusuna sadece Türkmenler ve Sünniler açısından baktığı yolunda kuvvetli bir izlenim oluşmaya başlamıştı.

Gelelim toplumun öteki kesimlerine.

Dünkü yazımda sadece Dışişleri Bakanlığı'nı eleştirmemiştim.

Felluce olayına çok sert tepki gösteren öteki kesimlere de seslenmiştim.

Mesela o olayı ‘soykırım’ olarak niteleyen AKP yöneticilerine, ‘Biz Felluce'yiz’ diye pankart asan CHP'li belediyelere ve yazarlara...

O kesimlerden hálá ses yok.

Dışişleri Bakanlığı'nın gösterdiği hassasiyet ne partide ne de muhalefet kanadında var.

BEKLİYORUM

Buradan açıkça ifade ediyorum.

Onlardan da özür dilemeye hazırım.

Çünkü Türkiye'ye yakışan tavır, Sünni-Şii, Türkmen-Arap-Kürt ayrımı yapmadan terörün her türlüsüne karşı çıkmaktır.

Hepimiz bilelim ki bunu yapan bir Türkiye, ABD'nin haksızlıklarına karşı da daha güçlü olur.
Yazarın Tüm Yazıları