Gül yapraklarından kitap ayraçlarında son bulan aşk

Güncelleme Tarihi:

Gül yapraklarından kitap ayraçlarında son bulan aşk
Oluşturulma Tarihi: Aralık 17, 2004 02:10

Ayten, yaşamında ilk kez bir erkeği sevmişti. Ancak beraberlikleri, o güzel erkeğin çok sevdiği güllerin ömrü kadar sürebilmişti. Ondan geriye tükenmiş hayaller ve güller kalmıştı.

Daha sonra Fethi’nin güllerinden kitap ayraçları yaptı Ayten. Bu güzel ayraçlar, Fethi’nin yokluğuna alışmasını sağlıyordu.


Ayten, imkansız görünen bir ortamda yeşeren ağaç filizi gibiydi. Dinmeyen fırtınalara, birbirini izleyen zorluklara rağmen hayatta kalmayı başarmış, boy atmıştı.

Yaşamının ilk felaketi, ağabeyinin tarlada kendi tüfeğiyle öldürülmesiydi. O sırada ilkokul beşinci sınıf öğrencisiydi Ayten. Sadece 13 yaşındaydı. Ağabeyinin öldürülmesinden bir yıl sonra, çocukça bir hata yaptı. ‘Halamın torununu seviyorum’ dedi arkadaşlarına.

Bu sözlerle, yaşamında birbirini izleyecek felaketlere kapı araladığının farkında bile değildi. Çok geçmedi, aile meclisi kararıyla apar topar evlendirildi. Hem de kendisinden 14 yaş büyük, hiç tanımadığı, bilmediği bir adamla. Kocasının yüzünü, üzerinde eski bir gelinlikle onun memleketine gitmek üzere arabaya bindirildiğinde gördü.

Bilinmeyene doğru bir yolculuğa çıkmıştı. Yeni evinde sıkıntıdan patlıyordu. Vakit geçirmek için dolapları karıştırmaya başladı.

Dolapların birinden bir defter düştü yere. İlk kez evlenme cüzdanı görüyordu. Defterde kocasının adı yazılıydı; yanında başka bir kadının fotoğrafı vardı. Gözlerine inanamadı, kocası başka bir kadınla evliydi!

Akşam kocasına evlenme cüzdanını gördüğünü söyleyince ilk dayağını yedi. ‘Sen ne hakla dolap karıştırırsın?’ diye bağırıyordu döverken. Yorulup oturduğunda, cüzdanından bir senet çıkarıp gösterdi:

- Seni babandan satın aldım ben. Bak senedin de burada...

Bunları söyleyen adam bir öğretmendi! Dövmeye başlayınca bir tarafını kırmadan bırakmıyordu. Ne annesi sahip çıktı Ayten’e, ne de babası. ‘O senin kocan, katlanacaksın’ diyorlardı.

Maalesef köyüne gitmesine gelen ‘kara haber’ vesile oldu. Arazi anlaşmazlığı, bu sefer babasını kurban almıştı. Cenaze töreninin ardından yaşadığı bir olay, Ayten’e babasının acısını unutturdu. Aile meclisi, ağabeyi Nesih’i köyden kovma kararı almıştı.

Taziye ziyaretleri sona erdiğinde kocasının yanına döndü Ayten. Beş ay sonra annesi, Adıyaman’a geldiğinde sevindi. Aile meclisi, boşanmasına karar vermişti. 10 aylık kızıyla birlikte onu alıp köye götürdü annesi.

Ayten köyde kalacağını sanıyordu. Yanılmıştı. Annesi, birlikte İzmir’e gideceklerini söyledi. Gece karanlığında otobüse bindiklerinde, Ayten, ‘Neden İzmir?’ sorusunun yanıtını arıyordu. Annesinin dudakları kilitlemişti, yanıt vermiyordu sorularına.

DEMİR PARMAKLIKLAR ARDINDAKİ KADIN

Basmahane’de büyük bir binada bir odaya yerleştiler. İnşaat işçileri, serseriler kalıyordu diğer odalarda. Şaşkın bir halde nerede olduğunu anlamaya çalışırken, annesi onu bırakıp köye döndü. Koca İzmir’de bir başına kalmıştı. Ne bir tanıdığı vardı, ne bir tek lirası.

İnsanlarla tanıştı yavaş yavaş. Onların yardımıyla bir konfeksiyon mağazasında ütücülük işi buldu. Daha iyi bir iş bulunca mağazadan ayrıldı. Gözleri görmeyen bir avukatın yanında sekreter olarak çalışıyordu. 1996’ya kadar, 10 yıl boyunca İzmir’de yaşadılar. Sonra bu kentten ayrılmaya karar verdi Ayten. Kızı büyümüştü, Ankara’da daha güvenilir bir ortamda olacaklarını düşünüyordu.

İlk bir ay, ablasının yanında kaldı. Kendini ablasına yakın hissedemediği için rahat edemedi orada. Bir an önce iş bulmak istiyordu.

O sırada bir mucize oldu. Bir holdingte işe kabul edildi, hem de daha ilk görüşmede. Çankaya’da bir kapıcı dairesi buldu tek odalık.

Çay servisiyle başladığı işinde kendini sevdirince sekreterliğe geçti. Maaşı da iyileşmişti böylece. Ancak o zaman eşya almaya başladı. Ankara iyi gelmişti Ayten’e. Ortaokulun ardından liseyi de bitirdi dışarıdan. Devlet memurluğu sınavına girip, kazandı.

Memur olacağı umuduyla işinden istifa etti. Ama yanlış bir karardı bu. Bir türlü açılmadı devlet memurluğu kadroları. İşyerinden aldığı tazminatla idare etti. Bitince de başladı binbir emekle aldığı eşyaları satmaya.

AYTEN’İ SAHİPLENEN İLK ERKEK FETHİ’YDİ

Oturduğu gecekondunun kirasını ödeyemez olmuştu. Çoğu zaman yaptığı gibi Emlak bürosuna giderek arkadaşı Deniz’den yardım istemeye karar verdi.

Büroya girdiğinde Deniz, bir adamla konuşuyordu. Ayten, adamın mavi gözlerine takıldı. Çok etkilendi, bütün sıkıntılarını unutup, ‘İşte evleneceğim adam’ diye geçirdi içinden.

Belli ki Deniz ile ‘mavi gözlü adam’ yeni tanışmıştı. Adam anlatıyordu; ‘Ailesiyle kavga edince üniversiteyi ve evi terk edip gitmiş, evlenmiş, bir kızı olduktan sonra ayrılmışlardı. En sonunda anne evine geri dönmüştü.’

Adamın yüzündeki gülümseme, sıkıntılarını anlatırken bile eksilmiyordu. Ayten, bir süre dinledikten sonra özür dileyerek araya girdi. Deniz’e, ‘Çok zor durumdayım, evin kirasını veremiyorum. Ucuz, tek odalı bir ev bulalım’ dedi.

Deniz, bir iki telefon ettikten sonra belediyenin bir yıl sonra yıkacağı bir ev buldu. ‘Tam sana göre bir ev’ dedi. Kirası 30 milyon liraydı. Ama camları kırıktı, harabe halindeydi ev. Elden geçirilmesi gerekiyordu.

Deniz, masanın öbür ucunda bekleyen adama döndü. ‘Fethi Bey, bedava boya lazım.’

O zaman ‘mavi gözlü adam’ın adının Fethi olduğunu, inşaat işleriyle uğraştığını öğrendi Ayten.

Fethi, ‘Tamam önemli değil’ dedikten sonra işi öyle bir üstlendi ki, Ayten hayran oldu bu sahiplenmeye. Fethi, evi onarıp düzenledikten sonra bir aksilik oldu. Sahibi, evi kiraya vermekten vazgeçmişti.

Bir buçuk ay kadar sonra bir sabah elinde simitlerle çıkageldi Fethi. Ayten, hemen çay demleyip bahçeye çıkardı. O günden sonra 22 gün boyunca her sabah, çay hazırdı ve Fethi bahçedeydi. Bir gün Ayten, aniden sordu Fethi’ye, ‘Seninle evlenebilir miyim?’ ‘Anlamadım’ dedi Fethi.

- Seninle evlenebilir miyim?

- Hayır onu öyle demezler. ‘Benimle evlenir misin?’ derler. Onu da erkekler söyler.

O ana kadar ne bir sevgi sözcüğü etmişlerdi birbirlerine, ne de elleri ellerine değmişti. Fethi, Ayten ile evlenmeyi aklına bile getirmemişti.

‘Senin yanında kendimi çok güvende hissediyorum. Kızımı sevdiğim kadar seviyorum seni’ dedi Ayten. Fethi güldü o zaman. Düşünmek için süre istedi.

İLK AŞKIN HÜZÜNLÜ SONU YÜREK YAKTI

Bir saat sonra telefon etti. Kabul ediyordu evlenmeyi. ‘Evet, ben de seninle evlenebilirim. Doğru insan sensin’ dedi. Ertesi gün, Nuray’ı da alıp, Çankaya’daki bir pastaneye gittiler birlikte. Dondurma ve limonata eşliğinde açıkladıkları evlenme kararına Nuray çok sevindi. ‘Fethi abi’sini hiçbir erkeği sevmediği kadar seviyordu.

Evlilik işlemlerine başladılar. Bir aydan kısa bir süre içinde evleneceklerdi. Fethi, ev eşyalarını gizlice almaya başlamıştı.

18 Temmuz cuma günüydü. Hiç aramadı Fethi, Ayten’i. İlk kez bu kadar uzun süre haberleşmemişlerdi. Ayten üzüldü, bir yandan da endişelendi. Pazar günü ailesini ziyaret edeceklerdi. Fethi, vazgeçmiş olabilir miydi?

Akşam üstü saat 17.35’te cep telefonuna gelen mesaja sevindi. ‘Canım seni arayacağım, çok özledim’ yazmıştı Fethi. Ancak mesaj, Ayten’in sıkıntısı geçmedi. Fethi’nin sesini duyana kadar da rahatlayamayacaktı.

Ertesi gün akşama kadar aramadı Fethi. Ayten artık kızmıştı. Gözü sürekli telefondaydı. Nuray da farkındaydı annesinin sıkıntısının. ‘Ben çıkıp yürüyeyim biraz’ dediğinde ısrar etti; ‘Hayır. Fethi ağabeyi ara.’

Cep telefonunun kontörü bitmişti. Ayten, bakkala gitti telefon etmek için. Bakkal çırağına verdi numarayı. ‘Sen ara, Fethi’yi telefona iste’ dedi. Çırak, dediğini yaptı. Ayten, ahizeyi kendisine uzatmasını beklerken, çırak ‘Ne bıçaklandı mı?’ deyip kapattı telefonu.

‘Kim bıçaklanmış?’ diye sordu Ayten. ‘Galiba aradığınız kişi’ yanıtı alınca panik içinde telefonu aldı, bu kez kendi çevirdi numaraları. ‘Fethi’yi verir misiniz?’ dedi. Fethi’nin kardeşi Atilla açtı telefonu. ‘Ayten sen misin?’ diye sordu. Belli ki Fethi ilişkilerini anlatmıştı kardeşine. ‘Abim bıçaklandı. Onu kaybettik’ dedi sonra.

FETHİ’DEN KALAN GÜLLERLE TESELLİ

Çıldırdı Ayten. Telefonu fırlatıp koşmaya başladı. Şoka girmişti. Bir yandan ‘Olamaz, bana sürpriz yapacaklar herhalde’ diyordu. Ama eve girdiğinde bu işin şaka olmadığını anladı. Matem havası, evdeki bütün insanların yüzlerine çökmüştü olanca ağırlığıyla.

Fethi, Ayten’e ‘Özledim’ mesajı geçtiği akşam ‘Niye güllere bakmıyorsun?’ diye kapıcıyla tartışmıştı. Elinde bir sopayla aşağı inince, kapıcının korkutmak için çektiği bıçak tam kalbine saplanmıştı.

Yıkıldı Ayten. Yaşamında ilk kez bir erkeği sevmiş, beraberliği, o güzel erkeğin çok sevdiği güllerin ömrü kadar sürebilmişti. Ondan geriye tükenmiş hayaller ve güller kalmıştı.

Bahçedeki kırmızı güllerde onu görüyordu. İkisini kopardı. Anı olarak saklamak istiyordu.

‘Asetatla kaplarsam daha iyi korurum’ diye düşündü. Derken, gül yaprakları Ayten’in elinde kitap ayraçları haline dönüştü.

Ayraçlar, Fethi’nin yokluğuna alışmasını sağlıyordu sanki. Parasızlıktan bunaldığı bir gün aklına geldi ayraçları satmak.

Yüksel Caddesi’nde bir tezgah açıp denedi satmayı. Gülden ayraçları insanların ilgisini çekmişti, satın alıyorlardı.

Üç yıl boyunca, bir şirkette iş bulana kadar sürdürdü ayraç satmayı. Hem para kazanıyor, hem de Fethi’den kalan güllerle geçinmekten mutlu oluyordu.

OKURA PUSULA

Şimdi üniversite öğrencisi

Bu öyküdeki kahramanların isimlerini değiştirmem gerekti. ‘Ayten’, tek sayfalık kısa bir mektupla anlatmıştı yaşamının Fethi ile birlikte geçen son dönemini. Arayıp, yeniden yazmasını istedim. Bunun üzerine bir sayfa daha yazdı. İki telefon konuşmasının ardından, gülden kitap ayraçlarıyla birlikte geldi. Yaklaşık iki buçuk saat sürdü yaşam öyküsünü anlatması.

Şu anda kızı Nuray, üniversiteye hazırlık kurslarına devam ediyor. Bir şirkette sekreter olarak iş bulan Ayten ise üniversite sınavına girmiş; bu yıl açık öğretimde iki yıllık halkla ilişkiler bölümünde okumaya başlıyor. Gülden kitap ayraçlarını ise dostlarına hediye etmek üzere yapıyor.

ANLATSAM ROMAN OLUR BU AKŞAM 21.50’DE KANAL

Anlatsam Roman Olur’un bu akşam Kanal D’de yayınlanacak olan yeni bölümünde, polis olma hayaliyle büyüyen ancak beklenmedik olaylarla karşılaşınca bu hayalini gerçekleştiremeyen gencin öyküsü işleniyor.

SONRAKİ ÖYKÜ

ZENGİN BİR YAŞAMDAN BANKLARA

Yaşam öykünüzü bekliyoruz

Fax: (312) 428 53 18

e-mail: fbildirici@ hurriyet.com.tr

Mektup adresi: Anlatsam Roman Olur

Hürriyet Bürosu Cinnah Cad.No 8 K.Dere/Ankara

Web sayfası: www.hurriyet.com.tr/anlatsam
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!