Zihni Göktay: Sahnede ağızdan çıkan her laf sıkılmış diş macununa benzer aynı tüpe geri sokmak zordur

Güncelleme Tarihi:

Zihni Göktay: Sahnede ağızdan çıkan her laf sıkılmış diş macununa benzer aynı tüpe geri sokmak zordur
Oluşturulma Tarihi: Aralık 22, 2014 12:43

28 sene aynı oyunda oynadı. Bu yüzden Guiness Rekorlar Kitabı’na girebilir. Şimdi iki senelik küskünlüğün ardından ‘Cibali Karakolu’yla yine Şehir Tiyatrosu sahnesinde. 50. sanat yılını kutlayan Zihni Göktay’la yarım asır evvelinden girdik söze, bugünden çıktık. Bu röportaj da sohbetimizden süzülenler...

Haberin Devamı

Şehir Tiyatrosu’na küskündünüz. Nedendi o kırgınlık? Niye geri döndünüz?
- Ben üç sene önce 65 yaşına bastığım için Şehir Tiyatrosu’ndan emekli edildim. Ayşenil Şamlıoğlu genel sanat yönetmenimizdi. Dedi ki, “Ağabey sen bize lazımsın, kâğıt üzerinde emekli ol ama oyun devam ediyor” dedi. Ayşenil Şamlıoğlu görevden ayrıldıktan sonra, yerine Hilmi Zafer Şahin geldi. Lüküs Hayat’ta benim yanımda oynayan, evladım gibi sevdiğim, yanımda yetişmiş genç sanatçı Savaş Barutçu da yardımcısı oldu. Koskoca Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’na 5 bin 750 kişi ‘Lüküs Hayat’ için geldi. Fazla tevazu aptallıktır. Ben ne narsistim, ne megaloman. Herkes diyor ki bu seyirci sana geliyor. Bankaya gittim, açıkhavada oynadığım temsilin parası 119 lira yatmış.

Nasıl yani?
- Bu nedir diye sordum. Savaş “Bundan sonra böyle” dedi, “bir temsil oynarsan bir yömye, yüz temsil oynarsan üç yömye verilecek”. Kraldan çok kralcılık. Üstelik bu tiyatroya para kazandıran bir sanatçıyım ben. Görüşmeden çıktıktan sonra göğsüm sıkıştı, bu sık sık tekrarlamaya başladı. Anjiyo oldum, hemen bypass ameliyatına, sonra da mide ameliyatına aldılar. Aziz Ağabey (Nesin) bana demişti, “Duvarı nem, insanı gam yıkar” diye, doğruymuş. Kırgınlığım budur. Erhan Yazıcıoğlu göreve geldikten sonra beni aradı. “Yeter moruk dinlendiğin, gel Cibali Karakolu’nu sahneye koyacağız” dedi.

Zihni Göktay: Sahnede ağızdan çıkan her laf sıkılmış diş macununa benzer aynı tüpe geri sokmak zordur


Zamanında Muammer Karaca aynı rolü oynarken siyasileri rahatsız edecek çok espriler yaparmış ama Menderes’le arası iyi olduğundan kimse ona karışmazmış. Siz “politik esprilerin altını çizmeyeceğim” demiştiniz. Ama gördüğüm kadarıyla pek kendinizi tutamıyorsunuz...
- Cibali Karakolu’nda onu on kez izledim. Kendisine hayranlığım vardı. Muammer Karaca’nın Menderes’le de Demirel’le de arası çok iyiydi. “Muammer delidir ne yapsa yeridir” derlerdi. Ben oynarken fazla zülf-i yâre dokunmadan sosyal çarpıklıkları yine söylüyorum. Söylemek gerekir. Tiyatro politikadan soyutlanamaz. Hakaret yoktur, eleştiri vardır ve eleştiri sanatçının hakkıdır. Şimdiye kadar da bu konuda kimse kulağımı çekmedi, şunu söyleme diye.

Haberin Devamı

SEYİRCİ ŞİKAYET ETTİ O LAF KALDIRILDI

Haberin Devamı

Ödenekli tiyatrolarda oyunların sansürlendiği bir dönemde, sizin oyunun başına da bir hâl gelmesinden endişelenmiyor musunuz?
- Yok. Hâl gelseydi Lüküs Hayat’ın başına gelirdi. Eğer öyle bir şey olursa bile ben tiyatromu ve oyunumu düşünerek “Taviz vermem” demem. “Peki efendim” derim, kaldırırız. Bu oyunda emniyet amiri Cafer sevgilisine “Gel beni soy” diyor. Kadın reddedince de “İlla hükümet mi soyacak” diye espri yapıyor. Seyircimizin biri hükümeti rencide ettiğini düşündüğü bu sözü Beyaz Masa’ya şikayet etmiş. Bu 1951’de yazılmış bir piyes. Cafer o zamanki hükümeti kastediyor. Ama bunu anlatamazsınız. Kaldırdılar o sözü oyundan. Daha birçok sözü de daha okuma provasındayken kaldırdık.

Zihni Göktay: Sahnede ağızdan çıkan her laf sıkılmış diş macununa benzer aynı tüpe geri sokmak zordur


Pek çok döneme tanıklık etmiş bir sanatçı olarak mevcut hükümetin tiyatroya yaklaşımını, kültür politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Bazı dönemlerde bazı oyunlar kaldırıldı, yasaklandı. Son zamanlardaki bakış açıları değişti, daha pastel bakıyorlar. Son 15 yıldır kötü bir şey yaşamadım ben. Ama bunun yanında biz de bazı şeyleri daha tedbirli yapmaya başladık. Çünkü sahnede ağızdan çıkmış her laf sıkılmış diş macununa benzer, aynı tüpe geri sokmak zordur. Ağzının endazesi olmayan bir adamım ben. Böyle bir deliyim. Onun için dilime bir ABS fren taktırdım.

Ne zaman, ne oldu da taktırdınız o freni?
- Son 10 yılda taktırdım. Etrafın beni çimdiklemesi üzerine. Aman siyasi espri yapma, başın belaya girer filan diye.

Karakol sahnesinde duvarda “Herkesin polisi kendi vicdanıdır” yazıyor...
- Neticede bir emir komuta zinciri var Ezgi’ciğim. 1951’de TOMA var mıydı? Vardı. Gaskonyalı Toma vardı, tavernacı. Başka yoktu, bilmiyorum. Ama ben oyunda “Senin üzerine TOMA’ları sürerim” diyorum. Güncel olduğu için hem gülünüyor, hem de “vah vah” deniyor. Bakıyorsun aynı durum İngiltere, İspanya, İrlanda gibi pek çok yerde de var. Devletle vatandaşın arasına mutlaka polis giriyor. Polis girince de cop, kalkan, TOMA, biber gazı...

Oyun biterken “Yeter artık, bıktık, kavga istemiyoruz!” şeklinde bir seslenişiniz var. Bu sözün muhattabı kim?

- Bugün farklı etnik ve dini grupların birbiriyle iyi geçinmesi için, çorbada tuzumuz olsun diye bu söz yazıldı o bölüme. Cibali’de de Rum’u, Ermeni’si, Çingene’si, sağcısı, solcusu, bakkalı çakallı, hırlısı hırsızı hep birlikte, huzur içinde yaşıyordu. Biz oyunda 780 bin kilometrelik bu geniş arsada birlikte hoşgörü ve barış içinde geçinelim mesajını veriyoruz. O kadar bir şeyimiz de olsun.

Lüküs Hayat’tan bıkıp ayrılanlar, vefat edenler oldu. Siz bıkmadınız mı?
- Ben bıkmadım. Yerinde saymadı katiyen, patinaj yapmadı. Oyunun iskeleti durdu ama ben oyunu daima güncelledim. Güncele dair sosyal çarpıklıkları hep ekledim. Fincancı katırlarını ürkütmeyecek olan siyasi espriler koydum.

Sahnedeki hazırcevaplığınız dillere destan. Ustam dedikleriniz kimler?
- İsmail Dümbüllü, Gazanfer Özcan, Muammer Karaca, Ulvi Uraz, Avni Dilligil. Büyük tiyatro adamlarıydı. Hazırcevap ve pişkin. Onları senelerce seyrettim.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!