Biraz da endişelenmesen!

Seni kucağıma alıp yürüyorum ve ne bileyim aklıma olur olmaz şeyler geliyor. ‘Ya şöyle olursa, ya böyle olursa’lar. ‘Öyle mi yapsam, böyle mi yapsam’lar. ‘Şunu şöyle yapabilirdim’ler...

Haberin Devamı

Yani, ben zaten biraz bu vesveselere eğilimli biriydim de, senden sonra iyice arttı.
Sana hem kendimi kaptırmak, hem de seni kendimden korumak zor olacak. Keşke konuşsan.
Şu susarak geçirdiğin birkaç yıl, benim için hep muammalarla dolu olacak. Gerçi biz büyükler konuşuyoruz da n’oluyo? Gerçi sen, konuşmadan her şeyi anlatmanın mümkün olduğunun en tatlı kanıtısın.

Geçenlerde seninle yürürken yine bir endişem oldu. Sanki kaldırımda yürürken bir bilgisayar oyunundaki gibi, önümde bitiveriyorlar ve ben onları patlatmadan rahat edemiyorum. Daha doğrusu, insan onları patlatmadan rahat edemez.
Ne zaman bir endişem olsa, ki bugünlerde hep seninle ilgili oluyor bunlar, onu artık renkli bir balon gibi düşünmeye karar verdim.
Diyelim ki endişe A, bir anda karşıma dikiliyor ve beni bir şey yapmaktan alıkoyacak. Bak bunu öğren, endişelerin amacı insanı bir şey yapmaktan alıkoymaktır. Endişe A’yı kocaman mor bir balon yapıp önüme koyuyorum. Sonra, cebimden çıkardığım ‘endişeyle yaşanmaz’ iğnemi, bu balona saplayıp patlatıyorum. Yoluma devam ediyorum.
Girilmezini, geçilmezini kabul etmiyorum. Ve ne oluyor biliyor musun? Hep balon çıkıyor endişeler. Zaten bu yüzden onlara balon diyorum.

Haberin Devamı

Hani ‘insan şu anda yaşasın’ filan deniliyor ya, yok öyle bir şey. İnsan sürekli ‘geçmişgelecekşimdi’de yaşıyor. Niye öyle bilmiyorum.
Zaman, şu anla ilgili bir konu değil. Daha geniş bir konu. Daha karışık.
Aslında kafanı karıştırma, hiçbir şey geçmiyor, sürekli bir şey geliyor ve sen bunların arasında gözlerini açıp kapıyorsun. Olan bu.
Endişe de, gelecek kılığındaki geçmişler. İnsan olmuş olanları, olacak olanlar zannediyor. Halbuki alakası yok.
Bunlar senin için biraz karışık değil mi? Olsun sen beni dinle. Sonra anlarsın. Ben de ilk ehliyet alırken, daha direksiyonu titreyerek tutarken, hoca “Bak böyle tümsekler olduğunda önce bir tekerleği, sonra öbürünü geçir ki araba hoplamasın” demişti! Yahu ben düz yolda gidemiyorum yüreğim hopluyor, sen bana tümsek taktiği veriyorsun!
Ama sonra düz yol bebek işi olunca, tümsek konusunda dikkat ettim. Bu lafları hatırladım. Sen de tümseklerde, bu dediklerimi hatırlarsın ansızın. Annelik buna yaramıyorsa neye yarar?

Haberin Devamı

Bu yazıyı aslında endişeliler için yazıyorum. Endişelenecek bir şey yok. Balonu patlatın ve o sönük patlamış naylonun üzerine basa basa geçip yola devam edin. Yola devam edenler ulaşıyor gidecekleri yere.
Bir daha yazıyorum: Sadece yola devam edenler, gidecekleri yere ulaşıyor.

Biz kadınlar, sanki çoğunlukla kadınlar, endişe vagonlarına çok çabuk atlıyoruz. Halbuki, gelecek sisi dağılıp da gelecek geldiğinde hiç korktuğun gibi olmuyor. Bilmiyorum ya biz çok kötümseriz ya da hayat o kadar kötü değil.

Biraz karışık anlattım değil mi, özeti şuydu: Boş ver ya, biraz da endişelenme.

Yazarın Tüm Yazıları