İyimser olmamızın bir nedeni var

Haberin Devamı

Geçen gün marka sempozyumunda Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer; benim yazdıklarımdan da alıntı yaparak bir sunum yaptı.
Markalaşma konusuna epeydir kafa yoran biriyim.
Benim düşüncem şöyle...
Her ülkenin, her kentin, her markanın ve bizlerin, yani her bireyin bir öyküsü olmalı...
Bakın başarılı olmuş kişilere arkasında çok anlamlı küçük öyküler vardır...
Elbette tesadüfler önemlidir, elbette şans faktörü hep vardır.
Ama bunlardan kaç kişi yararlanabilir?
Bir yarış daha var dünyada artık...
Ülkeler değil kentler yarışıyor bugünlerde...
Çoğu zaman Barselona’yı örnek veriyorum.
Çünkü kimlik arayan, bilinen, ama liman kenti olma özelliği dışında öne çıkmamış bir kentti Barselona...
Ta ki 1992 yılına kadar...
Yaz Olimpiyatları yapılırken kente gelecek misafirleri ağırlayacak otel sayısı bile sınırlıyken; o dönemin Belediye Başkanı ve yöneticileri bir fikir ortaya atarlar.
Derler ki...
“Madem yeteri kadar yatak sayımız yok; o zaman dev yolcu gemileri kiralayalım ve misafirlerimiz bu gemilerde yatsın...”
Ve öyle yapmışlar.
On binlerce kişi hem yaz olimpiyatlarına gelmiş, hem de Barselona’yı keşfetmiş.
Bununla da kalmamışlar.
Demişler ki...
“Biz büyük organizasyonlar sayesinde kentimizi daha iyi tanıtacağımıza inanıyoruz. Bu organizasyonlara talip olalım. Buna hazır oluncaya kadar da; kentimizi yenileyelim, değiştirelim.”
Ve ne yapmışlar biliyor musunuz?
Kenti ilgilendiren her konuda yedişer kişilik komiteler kurmuşlar.
Ama bir koşul da getirmişler.
Bu yedi kişinin üçü Barselonalı, dördü dışarıdan seçilmiş.
Böylece hem kenti tanıyanlardan, hem de ayni fikirler getirebilecek dışarıdan gözler katmışlar bu sürece...
Kentin mimarisi böyle tespit edilmiş.
Kent mobilyaları böyle seçilmiş.
Kentin ağırlık vereceği konular böyle saptanmış.
Kentin gelecek planları böyle yapılmış.
Bugün Barselona’nın Avrupa’nın en popüler kentleri arasında olması anlayacağınız tesadüf değil.
Ben minik rötuşların bile bazen kenti değiştirdiğine inananlardanım.
Çünkü bir güzellik yarattığınızda çevresi hızla dönüşüyor.
İzmir’de bu potansiyeli hep gördüm.
İyimser olmanın arkasında da işte bu gerçekler ve öyküler yatıyor.

Haberin Devamı


Her şey hayal kurmakla başlar

Tunç Soyer’in markayı konuşmaya hakkı var. Hem de sonuna kadar... Çünkü küçücük Seferihisar’ı aldı, Türkiye’nin gündemine oturttu. Hatta Avrupa’nın konuştuğu bir yer haline getirdi. Biliyorum; bütün bunları çok kısıtlı bütçelerle yaptı. Bir de elinde büyük kaynaklar olsaydı; Seferihisar çok daha farklı olurdu. Soyer, Seferihisar’da bir öykü yarattı. Yavaş Şehir fikri müthişti. Soyer bu malzemenin içini doldurdu. Ama daha önemli bir şey yaptı. Seferihisar halkını yanına almayı ihmal etmedi. Onları bu öyküye inandırdı. Bu senaryoyu büyüttükleri zaman çok başka bir yer olacağı hayalini kurdurdu.
Soyer, marka konferansından şöyle konuştu.
“Kent ya da ülkenin markalaşması için kimlik kaygısı tek başına yeterli değildir. Markalaşmanın en önemli boyutu, kimliğin korunması veya ortaya çıkarılması ise, diğeri o kimliğin geleceğe taşınmasıdır. Yani gelenekten, geçmişten yola çıkarak, sürdürülebilirliği sağlayan ve o birikimi kullanarak geleceği şekillendiren bir yol haritası ortaya konmalıdır.”
Ve şöyle bir örnek verdi.
“İzmir 2 kez EXPO’ya talip oldu. İkisinde de temamız sağlık idi. Ancak sağlık sadece tıpla sınırlı bir bağlamda değil, İngilizlerin well-being dedikleri iyi yaşama hali olarak kullanılmıştı. İlkinin adaylık kampanyası sırasında 2000 yıl önce Komutan Agamemnon’un savaşta yaralananları tedavi etmek için Balçova kaplıcalarını kullandığını, tıbbın sembolü 2 başlı yılanın Bergama’da doğduğunu, tarihin bildiği en önemli tıp adamı Galenos’un İzmirli olduğunu delegelere anlatırdık. Bu hikayeler İzmir markasının tarihsel köklerini anlatmamızı kolaylaştırır, yapay bir iddia peşinde koşmadığımızı kanıtlardı. Gerçekten İzmir, hiçbir metropolün sahip olmadığı bir değere sahip. İzmir’de binlerce yıldır, flamingolar özgürce yaşıyor ve üremeye devam ediyor. Bu dünyanın en yakışıklı, en güzel canlıları, bu kadar kirlenen bir dünyada İzmir’de yaşam alanı bulmuşsa, bu kentin anlatabileceği en güzel hikayelerden biridir bu. Kimbilir belki herkese, ‘İyi ki İzmir var’ dedirtebiliriz.
İkinci örnek de Seferihisar’dan. Seferihisar’da bulunan Teos antik kenti, 12 İyon şehrinden biri. Ancak bir dönem, sanatçılar, çok fazla içki içtikleri, gürültü çıkarıp huzur bozdukları için şehirlerinden kovulmaya başlamışlar. Teos kent yönetimi, bu sanatçılara yaşam alanı açmış vergi indirimi vermiş ve kovulan sanatçılar Teos’a yerleşmeye başlamışlar. 2000 yıldır adı anılan, adına doktora tezleri yazılan şair Anakreon o dönemde Teos’ta yaşamış ve tarihte ilk kez Sanatçılar Sendikası, Aktörler Birliği Teos’ta kurulmuş. Bu kıymetli bir bilgidir ve bu hikaye bana bir gün Seferihisar’a bu ünvanın iade edilmesi gerektiğini hatta bir gün Oscar töreninin Seferihisar’da yapılması hayalini kurduruyor. Çünkü o sanatçılara gelin sizi köklerinizle buluşturalım diyeceğim.”

Yazarın Tüm Yazıları