Mersin Kenti Edebiyat Ödülü 8 Yaşında

Haberin Devamı

Günün Sözü:
Şen adam güneşe benzer girdiği yeri aydınlatmış olur.
Cenap Sehabettin


CELAL SOYCAN
“ Mersin Kenti Edebiyat Ödülü” 8 Yaşında…

Türkiye’de bir kent adına verilen ilk ve tek ödül olan “Mersin Kenti Edebiyat Ödülü” 8. Yılını dolduruyor. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası ( MTSO )’nın öncü girişimiyle başlayan süreçte, şimdiye kadar edebiyatımızın ustalarından Nezihe Meriç, Tahsin Yücel, Osman Şahin, Latife Tekin, Leyla Erbil, Ahmet Oktay ve Demir Özlü’ye ödül verildi. Mersin kenti bu vesileyle çağdaş edebiyatımız için bir buluşma mekânına dönüştü; edebiyat ortamında anlamlı ve saygın bir değer kazandı.
İpek Ongun, Ahmet Ada,Sina Akyol, Celâl Soycan ve Ogün Kaymak’tan oluşan değerlendirme Kurulu bu yıl da şiirimizin ustalarında şair-Yazar Metin Cengiz’i ödüle değer buldu. Ödül töreni yine edebiyatımız değerli kalemlerini Mersinlilerle buluşturacaktır. Şimdiye kadar MTSO’nun kurumsal kimliği altında yapılan çalışmalara bu yıl ilk kez Mersin Büyükşehir Belediyesi de katıldı ve böylece ödülün gelecek yıllarda kent dinamiklerince de doğrudan desteklenmesi konusunda değerli bir başlangıç yapıldı. Bu yıl verilecek para ödülü de ilk kez 15000 TL. olarak belirlendi.
Gittikçe dayanılmaz bir gürültüyle kirlenen iletişim mecraları, politik ortam başta olmak üzere bütün insan ilişkilerine olumsuz bir gerilim yükledi; neredeyse herkes ötekiyle negatif bir dil içinden söyleşmeye çalışıyor ve sonuçta kimse kimseye ulaşamıyor. Farklılık, en iyi ihtimalle bir ” tahammül” meselesi halinde ve dil bütünüyle bir şiddet aracına dönüştü. Böylesi bir ortamda ötekine ulaşmak, hayatı dönüştürmek, dahası, insani değerlerle yüklü bir kendilik inşası nasıl mümkün olacaktır ?
Tam bu noktada hatırlamak zorundayız: İnsanı bizzat kendisiyle buluşturan, ötekini en aykırı durumlarda tanımaya çağıran, dolayısıyla ona aklını ve vicdanını onaracak bir dil armağan eden ahlaki önermedir edebiyat. Ötekiyle konuşamadan demokrasi inşası imkansızdır; ötekini anlama çabasını durduran öfke ve kara kibir, önce kişinin kendisine zarar verir; kendi düşünsel gelişimini engeller. Bu yönüyle genel olarak sanat, ama özel olarak doğrudan dili kullanan edebiyat hâlâ bir büyük imkân halinde insanı dönüştürüyor ve oradan hareketle daha iyi bir hayat tahayyülümüzü diri tutabiliyoruz.
Şimdiki zamanın hızı ve tüketim ideolojisi içinde kaybolmadan, geçmişi ve geleceği kopmaz bir bütünlük olarak deneyimlemeyi vaat eder edebiyat; sevinci ve kederi, umudu ve yası, başarıyı ve yenilgiyi, aşkı ve yalnızlığı, doğumu ve ölümü, varlığı ve hiçliği diyalektik bir bütün içinde kucaklamayı öğretir. Daha iyi bir hayatın imkânları için önce kendi içimize bakabilme cesaretini orada bulabiliriz; cevapları dayanılmaz sorular oradadır, akla korku salan aşklara orada tanıklık ederiz. Ezber bozan insan hayatları, utanç dolu başarılar, haysiyetli yenilgiler orada bekler bizi ve yalansız bir aynaya ancak oradan bakabiliriz. Bir cümlenin, bir sözcüğün, bir bakış ânının bütün bir hayatı nasıl dipten kırdığını oradan biliriz.
Mersin Kenti Edebiyat Ödülü, bu güzel kentte bunları bir kez daha hatırlamamızı sağlıyor. İnsanın bilme ve dönüştürme pratiğinin en değerli alanı halindeki politika bunları unuttu; herkes ve hepimiz kendi tartışılmaz doğrularımızla(!) aklımızı ve kalbimizi ötekine kapattık. Oysa bu kent, daha kuruluş kültürü içinden bir demokratik ahlak inşa edebilmiştir. Bugün de yaşamak için yolu bu kente düşmüş herkes, en az öteki kadar Mersinlidir, buraların sahibidir. Çarşıda ,pazarda birbirimize dokunarak yaşıyoruz ve Kürtçe, Arapça, Türkçe sesler arasında büyüyor çocuklarımız. Bu çok kıymetli bir deneyimdir ve politikanın zehirli gerilim diline rağmen korunmalıdır. Böylece politik alanı da daha insani bir dile doğru sürüklemek mümkün olacaktır. Çocuklarımıza, sevdiklerimize , kendimize daha iyi davranmayı edebiyat öğretecektir; aşkı ve sabrı oraya bakarak koruyacağız.
Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Burhanettin Kocamaz’ın ve MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Şerafettin Aşut’un kişiliğinde bütün emeği geçenlere şehrim adına şükran duyuyorum.
19 Aralık 2014 Cuma günü saat 18’de MTSO Toplantı Salonu’nda yapılacak ödül töreninde, Ödüle değer bulunan Metin Cengiz’in sanatı hakkında konuşmayı şair-yazar Haydar Ergülen yapacaktır. Bu ödül akşamında Mersin ve çevre illerden gelecek edebiyat severlerle de buluşacağız.

Haberin Devamı


EMRULLAH GÜNEY
Dersimiz Edebiyat

Haberin Devamı

Lisede öğrenciyiz. Fransızca dersimizin öğretmeni Turgut Sutekin. Birçok öğrenci, belki kimi öğretmenler onun adını bilmezdi. Çünkü lakabı olan Mösyö, adının önüne geçmişti. Lisan-ı ecnebiyi, daha 1924 Mübadelesi’nden önce kentte yaşayan Ortodoks Karamanlı Türk halkının rahiplerinden öğrendiğini duymuştuk. Sanırım, yaşı 70’e yakındı. Apak saçlarıyla yorgun görünüşlü yıprak bir insan. Fransızca uygarlık diliydi ve ahenkli telaffuzunu seviyorduk. Fransa’dan, Belçika’dan mektuplaştığımız kızlar vardı . Pek yararlandığımızı söyleyemem Mösyö’nün dersinden. Derste uyuduğu olurdu. Sesi de boğuk çıkardı.
Bir gün, haber geldi; Turgut bey derse gelemeyecekmiş, sayrı imiş.
Arkadaşımız Kozaklı’dan Seyfi tahtaya yazdı:
Mösyo malad olmuş, serbestsiniz millet...
O iki ders süresi hiç bitmeyecekmiş gibi gelir öğrenciye; kazanç sayar.
O gün nöbetçi, fizik öğretmeni Numan Acar idi. Derslikte gürültü üzerine içeri girdi. Tahtadaki yazıyı gördü.
‘’ Kim yazdı bunu? ‘’
Seyfi : ‘’ Ben yazdım hocam,’’
‘’ Ne demek bu?’’
‘’ Turgut Bey hastalanmış da, dersi yapamayacakmış,’
“ Ayıp ayıp, öyle muhterem bir hocaya mösyö diyerek hakaret ediyorsunuz. Hiç yakıştıramadım size...Silin bunu, hemmen !’’
Derslikten çıktı gitti. Biz birbirimizin yüzüne baktık. Hayret ettik Numan Bey’in mösyönün anlamını bilmemesine...Sonra gülüştük...
Seyfi, tahtadaki yazıyı sildi, silgiyi de pencereye fırlattı.

Haberin Devamı

ADİL VAHAPOĞLU
Kış uykusu

Kış uykusu (Winter Sleep) “Altın Palmiye “ ödülü kazanmış , 2014 yapımı bir yerli film...”Güzel atlar ülkesi” olan Kapadokya’da geçmekte bu uzun kış hikayesi..Bozkır’ın soğuğunda sessiz ve durgun bir atmosfer var ama yine de bir sıcaklık hissettim..
Her sahnesi muhteşem bir tabloyu andıran filmde sahneyi oluşturan her obje de bir sanat eseri gibi duruyor.. Her birini tek tek inceleme ihtiyacı hissediyorsun...Ya ifadeler? Kafasında “fikir” barındıran insanların konuşmalarını dikkatlice dinliyorsun..Keyif veriyor doğrusu..
Kuru yaşantısına anlam kazandırmaya çalışan genç bir kadın ve mutlu etmesini bilmeyen, hiç de mutlu olmamış “aydın “ kılıklı bir eski aktör ana karakterleri oluşturuyor.
İşte bu şekilde filmin içine girerek oradaki karakterle konuşabiliyorsunuz.
17 Aralık Çarşamba Dostça yazıları

Yazarın Tüm Yazıları