Ölüm döşeğinde tahliye: “Ağlayarak öldü babam”

Güncelleme Tarihi:

Ölüm döşeğinde tahliye: “Ağlayarak öldü babam”
Oluşturulma Tarihi: Aralık 11, 2014 13:48

İNŞAAT ustası Osman Harbutoğlu (61), kemoterapiye gittiği hastanede yakalanıp hapsedildi. Kanserin tüm vücudunu sardığı 8 ay boyunca tahliye talepleri sürekli reddedildi. Tahliyesinden 1 hafta sonra vefat etti. Harbutoğlu’nun 5 kızından refakatçi olarak babasıyla beraber hapis hayatı yaşayan Neşe Ayyıldız, “Ağlayarak öldü babam” diyor. Aile, sorumluları dava etmeye hazırlanıyor.

Haberin Devamı

TEMYİZ BİLE ETMEMİŞ

Ölüm döşeğinde tahliye: “Ağlayarak öldü babam”
Osman Harbutoğlu, eşini de 5 yıl önce kanserden kaybetti. 5 kızından, birlikte yaşadığı ikisinin geçimi için artık ağır gelen inşaat ustalığı yerine bir otelin müdürlük teklifini kabul etti. Kızı Yeliz Ateş, “Kağıt üstünde bir mesuliyetti onunki” diyor. Damadı Süleyman Ateş, “Müdür bir sürü kişiyi yönetir, o lağım bile temizliyordu otelde. Fuhuş yapılıyor diye basmışlar oteli, yargılanıp mahkum oldu” sözleriyle onu doğruluyor.

Marmara Ereğlisi’nde bir otele 2007’de yapılan baskında yabancı uyruklu 3 kadınla otel yöneticileri gözaltına alınmış. O dönem otelin müdürü olan Harbutoğlu tutuklanmamış bile. Geçen sürede 6 yıl hapis cezasına çarptırılmış. “Patronuna güvenip temyiz bile etmediği ortaya çıktı kararı” diyen damadı anlatıyor:

Haberin Devamı

HASTANEDEN ÇIKAMADAN ACİLE GİRDİK

“Bu yılın başında kanser teşhisi kondu, tedaviye girerken (4 Şubat 2014) aldılar. Savcıya gittik, kanser tedavisi için infazın ertelenmesini istedik. 'İmkanı yok' dedi. 'Cezaevi şartlarında tedavisi imkansız' dedik, ‘cezaevinde biz daha iyi bakıyoruz’ dedi savcı. Bir hasta koğuşu var, felaket. Su dahi verilmedi kayınpederime. Böbrekleri iflas etmiş, günde 3 litre su içmesi lazım. 'Su yazdım' gelmedi diyor. Ağzı kapalı su getiriyorum almıyorlar. Lütfen, insanlık namına diyoruz, 'veremeyiz' diyorlar. Doktorun biri öteden ‘bu hasta zaten ölmüş, ne uğraşıyorsunuz’ gibi laflar ediyor. O an bilinci gelip gidiyordu, bunu duydu, komple gitti. Çok akıllı bir adamdı babam, o hastaneden sağ çıkamayacağını biliyordu. En çok istediği dışarıya çıkmak, yakınlarını görmek, vedalaşmaktı, yapamadı. Kanser tüm vücudu sarmış, kemikleri tıkır tıkır kırılıyor dediler, taburcu ettiler. Dokunamıyoruz, acı çekiyor, acile girdik. Serum verip yine taburcu ettiler. Her tarafı acılar içinde, titriyor, bir tarafını tutamıyoruz. Aynı gün acile kaldırıldı yine ve ölüsü geldi eve.”

Haberin Devamı

Ölüm döşeğinde tahliye: “Ağlayarak öldü babam”

BATTANİYEYLE Mİ ÇIKARACAKLAR BURADAN

Kızı Yeliz Ateş, “Kemoterapiye girerken yanımda aldı polis, hastanedeydik” diyor ve devam ediyor:
“Yattıktan 3 ay sonra kanser metastaz yapmış, tüm vücuda yayılmış. Ölmeden 1,5 ay önce ağırlaştı. 1 gün kaldı yoğun bakımda, ertesi gün öldü. Öleceğini anlayıp yoğun bakıma aldılar. Öldüğü güne dek dışarı çıkamadı. Hastalığı içeride ağırlaştı. Kendi ihtiyaçlarını

Ölüm döşeğinde tahliye: “Ağlayarak öldü babam”
göremediğinden yakınıyordu. Cezaevi üç kat, en üst kata verdiler. 'Yürüyemiyorum niye oraya verdin demiş' dinletememiş. 'Daha ne bekliyorlar, battaniyeyle mi çıkaracaklar beni buradan' diye yakarıyordu. Doktor buna rağmen 3 ay gözlem verdi. O süre içinde kötü oldu, süreç çok hızlı ilerledi, doktoru da ‘anlayamadık, çok hızlı gelişti’ dedi. Adalet ve Sağlık Bakanlıkları'nı aradım çıkaramadık. Ama öleceğini anladı savcı bey ve telaşlandı; ‘adam ölecek içeride ya, Adli Tıp'ta hiç mi tanıdığınız yok, raporunu getirtmeye uğraşın’ dedi. Ablam internetten Adli Tıp'çı ile görüştü, aynı gün çıkarttılar.''

Haberin Devamı

O TOSTU YESEYDİ, BELKİ KENDİNE GELECEKTİ

Balıkesir Devlet Hastanesi mahkum koğuşunda aylarca refakatçi kalan kızı Neşe Ayyıldız, “Ben de babam gibi mahkum muamelesi gördüm, büyük acılar çektik” diyerek şunları anlattı:
“Yemekler o kadar kötüydü ki, çorba buz gibi geliyor, kaloriferler yanmıyor. Kanser hastasına iyi bakım gerekiyor, bu yemekleri yiyemiyor, sürekli kusuyor. 'Baba tost yer misin dedim', istedi, tost yaptırdım, koğuşa sokmadılar. Yalvardım, almadılar, çöpe atmak zorunda kaldım. Babama anlatırken ağladım. O tostu yese belki kendine gelecekti. Ağır hastalar var, yanımda hiç insan ölmemiş, korkuyorum. Stres ve yorgunluktan ‘konveksiyonel atak’ geçirip bayılmışım. Acile kaldırdılar. Ayıldım, ‘Babam yalnız, su isteyecek, kalkmak isteyecek, düşecek ne olur kardeşimi gönderin’ dedim, izin vermediler, o gün yalnız kaldı babam. Tahliye olduğu güne kadar yanındaydım. Sürekli acı çekiyordu, ağlayarak öldü babam.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!