Alevileri anlamak

BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu’nun Tunceli’deki konuşmasını, Aleviler açısından ziyade Sünniler açısından önemli ve değerli buluyorum.

Haberin Devamı

Çünkü Alevilerin talepleri bellidir, bunun ne kadarı karşılanacak diye bakmışlardır.
Alevilerin geçmiş asırdan beri gelen mağduriyet duygusu da bellidir; iktidardan gelen her söze, her adıma bu mağduriyet duygusuyla bakmaları da tabiidir.
Bunu anlamadan ve yüreğimizde hissetmeden sorunu çözmek zordur.


AKADEMİSYEN BAŞBAKAN


Elbette Davutoğlu da artık bir politikacıdır, 2015 seçimlerinden güçlü çıkmak istiyor. Başbakanlık makamının ‘Saray’ karşısındaki gücünü koruması da buna bağlı... Bu gibi siyasi faktörler bir yana, Davutoğlu’nun bir de akademisyen tarafı var. Alevilik hakkında kulaktan dolma söylentilerle değil, Fuat Köprülü’yü, İrene Melikof’u, Ahmet Yaşar Ocak’ı okumuş olarak konuşuyor, “kavramlar”ı doğru kullanıyor.
Davutoğlu’nun isabetle vurguladığı kavramlardan biri “empati”dir; birbirimiz hakkında empati yapıyor muyuz? Bu son derece önemli bir sorun.

Haberin Devamı


TARİH BOYUNCA

Evvela, Başbakan’ın şu sözleri:
“Anam rahmetli ‘Aman oğlum öne çıkma’ derdi; bu bir korkunun işareti. Aynen Aleviliği saklamak gibi. Artık saklanma zamanı değil. Herkesin onurla, gururla farklılıklarını dile getirme zamanıdır.”
Aleviler neden böyle asırlarca korku içindeydiler; bunu düşünmek ve tarih kitaplarından okumak lazımdır. Sebep, tarih boyunca Türkiye’de Sünni, İran’da Şii çoğunluk tarafından dışlanmış ve aşağılanmış olmalarıdır.
Aleviler ancak şehirleşme ve demokrasi sayesinde bir süredir “onurla, gururla” kimliklerini ifade edebiliyorlar.
Tarihi birikimler sebebiyle, Alevilerdeki mağduriyet duygusu, Sünnilerin teorik olarak düşündüklerinden daha derindir, daha ıstıraplıdır. “Açılım” için öncelikle çözülmesi gereken temel sorun budur; Alevilere ve Aleviliğe karşı önyargıların aşılabilmesi...


‘BUNDAN SONRA’


Aleviler hakkındaki önyargılar keşke tamamen tarihte kalmış olsaydı. Hayır, güncel olarak da ciddi bir sorundur. Başbakan’ın kendisi de “Artık devlet yeni bir üslup benimseyecektir” diyor. Gerçekten bugüne kadar Sayın Başbakan’ın partisi bir tek Alevi vali atadı mı? Ya AKP’de Alevi milletvekilleri?
Yine Başbakan’ın kendisi diyor ki:
“Alevi kardeşlerimize karşı hiçbir ayrımcılık yapılmasına izin vermeyiz... Bundan sonra da bizim atamalarımızda, görevlendirmelerimizde tek bir ölçümüz vardır. Liyakat, liyakat, liyakat.”
Başbakan’ın bu doğru sözlerini herkesten önce hükümet ve partisi benimsemelidir.
Gencecik yaşta hayatını kaybeden evladımız Berkin Elvan hakkında miting meydanlarında söylenen, yürekleri kanatan sözler kesinlikle yanlıştı, artık milletçe “Berkin de Yasin de bizim evladımız” demeliyiz.

Haberin Devamı


YETMEZ AMA...


Bir süredir partisine ve hükümetine “nepotizm” (kayırmacılık) yapılmaması için uyarılarda bulunan Prof. Davutoğlu, Tunceli konuşmasında bundan sonraki atamalarda, kimliklere bakmadan, tek kıstasa dikkat edeceklerini söyledi: “Liyakat, liyakat, liyakat!”
Bizim modernleşme tarihimiz neden çok kavgalı ve ortalama kalkınma hızımız neden hiçbir devirde Uzakdoğu düzeyine ulaşamadı? Sebeplerden biri, siyasi ve itikadi kimlikleri öne alıp “liyakat”in ikinci, üçüncü derece sayılmasıdır.
Siyasetimizin çok kavgacı olması da bundandır. “Liyakat” gibi objektif ölçüler yerine “bizden, sizden” diye ayrımcı ve dışlayıcı davranışlar uzlaşmacı ve rasyonel davranışları boğmuştur.
Prof. Davutoğlu’na, yeni ve “kavramsal” işaretlerini vermeye başladığı yönelişlerinde başarılar dilerim. Yetmez ama kavramsal düzeyde iyi bir başlangıç.

Yazarın Tüm Yazıları