Bizim ailede erken evlenme trendi var

Bir Yeşilçam efsanesi... Dört yapraklı yoncanın parçası... İç ısıtan gülümsemesini yüzünden eksik etmeyen bir İstanbul hanımefendisi... Türk sinemasının en fazla ödüllü kadın oyuncusu... Hülya Koçyiğit, sinemamızın 100’üncü yıldönümünde 50’nci sanat yılını kutluyor. O kutlamaya biz de tarihten yapraklar araladığımız bu röportajla eşlik ettik...

Haberin Devamı

Dile kolay, 50 yıl geçmiş sinemaya başlamanızın üzerinden. Neler hissediyorsunuz şöyle bir geriye dönüp bakınca?
- Türk sinemasının 100’üncü doğum gününü kutladığımız bugünlerde onun içinde 50 yıl var olabilmek büyük onur. Çok sevdiğim bir mesleği yaptım, alkışlandım, ödüller aldım... Çok mutluyum...

Sinemamızın en çok ödül alan sanatçısı olduğunuz doğru mu?
- Doğru...

Oyunculuğa başlamadan önce bale, piyano eğitimi almışsınız...
- Evet. Annem çok hevesliydi, konservatuvar imtihanlarına da soktu beni. Orada başarılı olunca Ankara Devlet Konservatuvarı’na gönderdi. Sonra İstanbul Şehir Tiyatroları bir çocuk bölümü açmaya karar verdi, üç kız kardeşiz, annem üçümüzü de yazdırdı.

Kariyerinizin dönüm noktalarından biri “Susuz Yaz”... O filmde nasıl rol aldınız?
- Metin Erksan, “Ayşecik”e alternatif bir film çekecekti. Kardeşim Nilüfer’i görüp beğendi, onunla bir film yaptı. Böylece annem Metin Erksan’la tanışmış oldu. Bir gün “Susuz Yaz” adlı bir film çekeceğini duymuş, beni oynatmasını istemiş. Metin Erksan’la tanıştığımda 15 yaşındaydım, beni küçük buldu. Ama deneme çekiminde ikna oldu.

Haberin Devamı

ÜNLÜ OLMAK YETMEDİ İYİ İNSAN OLMAYA ÇALIŞTIM

Bizim ailede erken evlenme trendi var
Fotoğraflar: Murat ŞAKA


Altın Ayı ödüllü “Susuz Yaz”, 45 yıl sonra restore edildi ve Cannes’da gösterildi. O gün birlikte izlemiştik filmi. Ne kadar gururlu olduğunuzu hatırlıyorum. “Susuz Yaz” ne ifade ediyor sizin için?
- Böyle bir filmde oynamak benim için büyük şanstı. Peş peşe teklifler gelmeye başladı. Okulla sinema birlikte devam ederken babam öldü. Bir yandan okuyacağım diyorum ama diğer yanda iki tane kardeşim var ve birikimimiz yok. Okulu bırakmak zorunda kaldım.

Şan şöhret nasıl değiştirdi hayatınızı?

- Ünlü olmak bana yetmedi, iyi insan olmaya çalıştım. Anneannem “Güzellik önemli değil, bir sivilce yeter. Parana da güvenme bir kıvılcım çıkar hepsi yanar. Kendine yatırım yap, bilgini, görgünü artır” derdi. Daha kalıcı, insanları daha çok etkileyecek şeyler yapmak istedim hep.

Haberin Devamı

MÜJDE AR ÇIKTI BEKLENTİ DEĞİŞTİ

70’lerde seks filmleri furyası başladı. Türk sineması zor bir döneme girdi. Bu, nasıl etkiledi sizi?
- Bizden de talep etmeye başladılar. “Oyuncu soyunur, sevişir. Siz oyuncuyum diye dolaşmayın” diyorlardı. O ara Müjde Ar çıktı, bir anda kadın tipi ve beklentiler değişti.

Siz nasıl bir yol izlediniz?
- Ben kendi şirketimi kurarım, kendi çizgimde filmler yaparım diye düşündüm. Benim çizgimde kadın önce insandır, erkekle eşittir, emekçidir, hakları vardır. O dönem Şerif Gören’le çalıştık. “Kurbağalar”, “Derman”, “Firar” o zaman çıktı.

KÖR KADINI OYNARKEN CAM KAPININ İÇİNDEN GEÇTİM

Eskinin şartları nasıldı?

- Biz sokak çocuğu gibiydik. Komşuların kapılarını çalıp “Evinizde üzerimizi değiştirebilir miyiz?” diye sorardık. Koltukta uyuklardık. Hiç uyumadan 48 saat çalıştığımız oluyordu. Ekmek, soğan ve domatesle geçirdiğimiz öğünler olurdu. Ciddi yokluklar içinde çalışırdık.

Önemli kazalar geçirmişsiniz film çekerken. Neler yaşadınız?

- Dublör kullanamamaktan öyle oldu. “Affetmeyen Kadın”da kör bir kadını oynuyordum. Bir sahnede eski bir köşkün cam kapısını açmam gerekiyordu. Kendimi role öyle kaptırmışım ki, ayakkabım da halıdaki püsküle takılınca duramadım ve cam kapının içinden geçtim. Ciddi şekilde yaralandım. Hâlâ o kazanın izlerini taşıyorum.

Bir kere de at tepmiş galiba?

- Bir kız kaçırma sahnesinde camdan atlamam gerekiyordu. Ben tam atlayacağımda at yer değiştirdi, yere düştüm. Yerde tepti beni. Bir de “Rabia Hatun” filminin çekimlerinde kör olmama ramak kalmıştı...

Nasıl kurtardınız bu güzel gözleri?

- Filmi Yedikule Zindanları’nda çekiyorduk. Selim (Soydan), eve dönünce bana “Yüzün kıpkırmızı, nerede çalıştınız siz bugün?” diye sordu. O gece hiç uyuyamadım. Göz yanması, kaşıntı... Ultraviyole yansıması nedeniyle birkaç gün gözlerim hiç görmedi.

Haberin Devamı

SELİM’İ TANIDIKÇA SEVDİM SEVDİKÇE AŞIK OLDUM

Bizim ailede erken evlenme trendi var

Kaç yaşında evlendiniz?
- 20 yaşındaydım.

Anneniz de erken evlenmiş.

- Evet. 16’sında evlenmiş. Kızım Gülşah da erken evlendi. Bizim ailede erken evlenme trendi var.

Peki şikayetçi misiniz erken evlenmiş olmaktan?

- Hiç değilim.

Tam şöhretin zirvesindeyken evlenmek büyük bir meydan okuma aslında, öyle değil mi?

- Tabii. Göz önündesiniz, bir resim, bir ikonsunuz...

Çok aşık oldunuz herhalde.

- Selim bana aşık oldu. Ben tanıdıkça sevdim, sevdikçe aşık oldum. İyi ki de girmiş hayatıma. 46 yıldır mutlu bir evliliğim var.

Selim Bey siz tanıştığınızda futbol oynuyormuş...

- Evet, o da stardı branşında.

“Topçuyla, popçuyla evlenilmez” diye bir şey var mıydı o dönem?
- Evet, annem şaşırmıştı zaten hem evlenme fikrime hem de bir futbolcuyla evlenmek istememe.

Nasıl tanıştınız peki?

- Büyükada’da bir tanıdığımızı araya sokarak tanıştı benimle.

Annenizi nasıl ikna ettiniz?

- “Annesiyle babasıyla tanışalım” dedi. Geldiler beni istemeye. Onlar gittikten sonra annem “Şimdi çok müsterihim, içim çok rahat, çünkü nasıl insanlar olduklarını, Selim’in nasıl bir ailede büyümüş olduğunu gördüm. Birbirine çok saygılı bir karı-koca. Sevgi görmüş bu çocuk evinde” dedi. Nitekim Selim de babasının modeli oldu.

Futbolu neden bıraktı?

- “Futbolu bırakırsam zirvede bırakırım” diyordu, dediğini de yaptı. “Belli bir yaştan sonra düşüş yaşanacak ve farklı takımlarla şehir şehir dolaşmam gerekecek” demişti. Sonra film şirketi kurdu.

Uzun evliliğin sırrı nedir?

- Karşındaki insanı olduğu gibi kabul etmek. Onu değiştirmeye çalışmamak. Mümkün olduğunca hobilerine, alışkanlıklarına keyif alarak ayak uydurmaya çalışmak.

Sizde en çok kavga hangi sebepten çıkardı?

- Çocuk yüzünden. Selim çok evhamlı, duygusal, hassas biri. Gülşah konusunda öyleydi, şimdi torunları için de öyle davranıyor.

Siz dominant bir anne misiniz?

- Değilim. Tam tersi “Kulun kölen olayım evladım” cinsi bir anneyim. Ama kızım anneme benziyor, dominant ve çok kontrolcü bir anne.

Haberin Devamı

BENİM HAYATIM GECE BAŞLIYOR

Nasıl formda kalıyorsunuz?
- Öyle bir halim mi var? (Gülüyor) Mutlaka genetik bir fark vardır. Babam Bulgaristan göçmeni, annem Kavala. Bir de hayata iyi bakmakla alakalı bu. Biraz da uykuma dikkat edebilsem...

Az mı uyursunuz?

- Aşağı yukarı 3-4 saat. 5 saat benim için lükstür.

Neden?

- Gece, benim hayatım başlıyor. Senaryolar yazıyorum, kavgalar, konuşmalar yapıyorum kendi kendime. Yani beyin çalışıyor...

Hep böyle miydiniz?
- Kendimi bildim bileli. Çok sevdiğim bir ablam var, bana “Yanlış meslek seçmişsin, konsomatris olsaydın keşke, sabahlara kadar oturuyorsun” derdi.

SİYASETE GİRMEMİ TURGUT ÖZAL İSTEDİ

Bir dönem siyasete girdiniz, neden?
- Siyaset benim hiçbir zaman tercihim olmadım ama ben filmleri üretirken hiç durmadım, konuştum. “Kadın”, “emekçi” dedim... Tüm bunlar Turgut Özal’ın dikkatini çekmiş. Arayıp “Tebrik ediyorum, çok güzel düşünceleriniz var ama bu böyle gazetelere beyanat vermekle olmuyor, gelip çalışmanız lazım. Var mısınız benimle iş arkadaşı olmaya?” dedi. “Varım” dedim ve inandım. “Bir şeyler yapmalıyım ben bu insanlar için” dedim. Ama seçimlerde kazanamadım.

Bir de akil insanlık dönemi var. Teklif geldiğinde ne düşündünüz?

- Çok düşünecek bir şey yoktu. Neticede barış istiyorum. Ama çalışmalara başlayınca herkesin barış istemediğini gördüm, hayal kırıklığına uğradım. Meğer barış zormuş.

Haberin Devamı

NESLİŞAH’I REKLAMDA OYNATTIK

Damadınız Engin Altan Düzyatan’dan da bahsedelim...
- Büyük torunum Neslişah, sürekli şikayet ediyordu “Bu kadar çok insan beni niye tanıyor, niye fotoğrafımı çekiyorlar, ben artist miyim. Hep senin yüzünden” diye. Şimdi ona diyorum ki; “Artık daha da göz önündesin, gittin eşini sen seçtin, hadi bakalım yaşa bunu!” (Gülüyor). Tabii ki bir sanatçının eşi olmak çok özveri istiyor. Benim gözümün önüne hep Selim geliyor. Onun bir erkek olarak yaptığı fedakârlıkları düşünüyorum. Demek ki benim torunum da böyle bir fedakarlığı göze aldı. İnşallah hep çok mutlu olurlar.

Var mı onun da oyunculuğa niyeti?
- Merak etti bir ara, reklam filminde oynattık, bir günde iflas etti, “Tövbe” dedi.

Altan’la sinemayla, oyunculukla ilgili sohbetler ediyor musunuz?

- Tabii ki. Şu anda yeni dizisiyle ilgili heyecanı var. İyi bir dizi olacağını düşünüyor.

Nasıl buluyorsunuz oyunculuğunu?

- Çok iyi. İnşallah aklını kullanıp doğru projelerde yer alır.

Yazarın Tüm Yazıları