Eğleniyor muyuz gençler?

Güncelleme Tarihi:

Eğleniyor muyuz gençler
Oluşturulma Tarihi: Kasım 21, 2014 12:20

Cüneyt Özdemir Radikal’deki yazılarının en önemli özelliği günlük kısır tartışmaların dışında kalan mevzuları da konu almasıydı. 'Eğlencesini Yitiren Ülke', bu alternatif gündemi hatırlatan bir derleme.

Haberin Devamı

Yazar editörlüğü keyifli iştir. Günlük bir gazetede çalışıyorsanız ertesi gün çıkacak yazıları önceden okuma fırsatı verir. Ayrıca yazarla okurun arasında, görünmeyen özel bir alana da sahip olursunuz. Eğer çalıştığınız gazetede “Tanrı Yazarlar” yoksa metindeki maddi hatalar dışında, iyi ifade edilemediğini düşündüğünüz bölümlerin de düzeltilmesini istersiniz. Hatta bu diyalog bazı durumlarda bilgisayarından uzak yazar tarafından “abi sen bir el atıver” cümlesiyle sonlandırılabilir. Radikal (basılı gazeteden bahsediyorum) böyleydi. Ama bütün bunları “geçmiş zaman olur ki” diye yazmıyorum. Konumuz Radikal’in eski yazarlarından Cüneyt Özdemir’in yeni kitabı Eğlencesini Yitiren Ülke.

Cüneyt Özdemir, Radikal’in son 4 yılındaki en popüler yazarlarından biriydi. Eğlencesini Yitiren Ülke, bu süreçteki yazılarından mürekkep bir seçki. Hasbelkader bu sürecin büyük bölümünde Radikal’in yorum editörlüğünü yapıyordum. Radikal’in yorum sayfaları uzun yıllar Ali Topuz’un editörlüğünde oldukça etkili bir forum halini almıştı.

Haberin Devamı

OKUR, HANGİ YAZIYI OKUR!

Radikal, tabloid boya geçip yeniden tasarlandığında, yeni yazarlar arasında Cüneyt Özdemir de vardı. Gerek seçtiği konular, gerek yazım biçimi açısından kısa sürede dikkat çekmişti. Tabii ki hem olumlu hem olumsuz anlamda…

Popüler konularla siyaseti aynı anda yazıyor ve Radikal okurundan tepki alıyordu. Bazı okurlar onu popülizmle, bazıları politik tutarsızlıkla suçluyordu. Hakkı Devrim, “Dil Yâresi”nde hemen her gün Cüneyt’in imla hataları ve anlatım bozukluklarını yayımlıyordu. Ama her şeye rağmen çok okunuyordu. Hem de ilk günden beri. Cüneyt’in 4 yıl içinde bu popülerliğini kaybetmeden gazete yazarlığını geliştirdiğini ve Radikal tarihinde önemli bir yer edindiğini düşünüyorum. İyi bir habercinin sahip olabileceği reflekslerle Türkiye’de gündem olacak konuları başından yakalayarak yazmayı başarıyordu. Üniversite öğrencilerine uygulanan şiddetin peşine düşüyor, Hanefi Avcı’nın sanık olduğu Devrimci Karargâh davasını yakından izliyor, “Arap Baharı” alevlenmeden önce Kaddafi’nin oğluyla konuşuyordu.

Haberin Devamı

Eğleniyor muyuz gençler

Bazen de okunmayacak bir konuyu okutmak için sınırları zorluyordu. Mesela daha ortada 17 Aralık soruşturması yokken “AK Parti’nin cemaati bitirme planı!” başlıklı bir yazı yazdı. Yazının konusu Türkiye’deki lokantalarda neden çocuk arabasının bulunmadığıydı. Şöyle diyordu: “Bakın böyle bir yazıyı bile sizlere okutmanın tek yolu ‘AK Parti’nin cemaati bitirme planı’ gibi sallama bir başlıktan geçiyor. Doğruya doğru, ‘Lokantalarımızdaki bebek sandalyesi sorunu’ diye bir başlığın altındaki yazıyı okur muydunuz okumaz mıydınız?”

Etik tartışmayı bir kenara koyarsak, Cüneyt bu başlıkla amacına ulaşmış, pek de kimsenin üzerinde durmadığı bir konuyu günün en çok okunan yazısı yapmıştı. Eğlencesini Yitiren Ülke kitabında böyle kurgulanmış yazılarından pek çok örnek var.

Haberin Devamı

Günlük hayatımızda yüksek siyaset konuşmaktan, hiçbirimizin dile getirmeye fırsat bulamadığı, engellilerin engelsiz yaşaması, kimliğini kaybetmiş mimari, çocuk hakları gibi farklı konuları dile getiriyor. Mesela, yediği balığı tanımayan insanlardan yola çıkıp mutfağın demokratikleşmesi diye bir kavramı tartışıyor.

Kabul edelim Türkiye gibi sürekli OHAL ortamında yaşayan bir ülkede bu tartışmaların çoğu “lüks”. Her uyanışınızda bir maden faciası, bir ağaç katliamı ya da bir siyasi krize tanık olma ihtimaliniz yüksek. Buna rağmen “normal” olabilmek için konuşulması gereken farklı şeyler de var.

Cüneyt’in, Radikal’de yaptığı yenilik, ara sıra gündemin dışına çıkıp, üzerinde konuşulması gereken başka şeylerden bahsetmesiydi. Yeri geldi Vietnam’daki zenginlerle Soho’dakilerin ne kadar benzeştiğini anlattı, yeri geldi evrensel trafik kurallarının Türkiye’de niye geçersiz olduğunu. Arada lafı yemeye-içmeye, müziğe getirdi.

Haberin Devamı

Eğlencesini Yitiren Ülke de gündemden süzülen, anlık tüketilen haberlerden ziyade pek de konuşamadığımız bu mevzuları hatırlatan bir derleme olmuş. Konulara göre sınıflandırılan yazıların çoğunu hatırlamama rağmen kitabı bir çırpıda tekrar okudum. Yine kendini okutan yazılarla karşı karşıyayız.

Kitabı karıştırırken bir kez daha anladım ki gazete sayfalarından kitaba geçerken anlamını yitirmeyen yazılar, günlük kısır tartışmaların dışında kalanlar… Eğlencesini Yitiren Ülke bu anlamda tarihe düşülmüş bir not. Ama başlıktaki soruya dönecek olursak; “eğleniyor muyuz?” Hayır, maalesef hâlâ hiç eğlenmiyoruz…

Kitaptan...

YEŞİL BİZE NEDEN LÜKS?

Eğleniyor muyuz gençler
İstanbul-Londra uçak seferi size iki farklı şehrin şehircilik anlayışındaki farkı şak diye gösteren bir seferdir. Bu uçuşta başınızı burnunuz cama değecek şekilde pencereye dayadığınızda İstanbul’dan uçak havaya doğru tırmanırken altınızda bir beton ormanı görürsünüz. Tek yeşil alan mezarlıklardır. İnsanların yaşaması gereken yerde beton yığını, ölüp gömüldükleri yerde ise yeşil alan vardır. Müthiş bir şehircilik ironisi, hayat metaforudur. Aynı uçak ile bulutların üzerinde üç buçuk saat boyunca türlü hayaller kurduktan sonra Londra’ya doğru alçalmaya başladığınızda başınızı cama yaklaştırıp (aynı yöntemle) aşağı baktığınızda yeşillerin arasına serpilmiş büyük bir şehir görürsünüz. Finans merkezlerinin toplandığı bir-iki semti saymazsanız ortasından Thames Nehri’nin bir yılan gibi süzülerek geçtiği yemyeşil Londra’da 12 milyon kişinin yaşadığına inanmakta zorlanırsınız… Bulduğum cevap yeşil alanların bizim şehircilik anlayışımızda bir lüks olduğudur. Şehir denilen yerin binalardan oluşan bir asfalt beton ikilisi olduğu algısı hangi siyasi parti mensubu olursa olsun hafızalara kültürel bir kod olarak yazılmıştır. Bu yüzden Taksim’e kışlayı tartışırız da oraya çok daha büyük bir yeşil alan yapılmasını tartışamayız. Çamlıca’ya cami yapmak aklımıza gelir de orayı yeşillendirip milli park yapmak kimsenin aklına gelmez. Şehrin ortasında yıkılan her alan yeni bir konut projesi için ballı bir ranttan başkası değildir.

Haberin Devamı

EĞLENCESİNİ YİTİREN ÜLKE
Cüneyt Özdemir
Doğan Kitap
2014, 388 sayfa, 28 TL.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!