Milli iradeye saygı unutuldu

İÇİŞLERİ Bakanlığı’nın bütçesi görüşülürken MHP’li Milletvekili Mehmet Günal, İçişleri Bakanı Efkan Ala’ya bir soru sormuş:

Haberin Devamı

“TOMA ihalelerini yapıyor musunuz? Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen bir işadamı aslan payını almış mıdır? Ne söyleyeceksiniz?”
Bakan Ala bu soruya yanıt vermemiş.
Bunun üzerine milletvekili Günal “Cevap ver, saygı göster, saygısız” diye itiraz etmiş.
Bakan Ala’nın yanıtı şöyle: “Siz sorunuzu sorarsınız, hangisine cevap verip vermeyeceğimi ben bilirim, saygılı olun.”
Tartışmanın iki tarafı da kuşkusuz ki saygıyı hak edecek kişilerdir. Birisi milletvekili, diğeri milletvekili olmasa bile hükümete dışarıdan atanmış bakan.
Ama bir de ortada Anayasa var ki “saygı” tartışmasında hepsini bir sıraya dizecek olsak, birinci sıraya onu koymamız gerekiyor.
Milletvekilleri, millet iradesini temsil eden TBMM’nin üyeleridir ve Anayasa, TBMM’ye hükümeti denetleme görevi de veriyor.
Anayasamıza göre, milletvekili Günal, Bakan Ala’ya bu sorusunu “sözlü soru önergesi” olarak yöneltmiş olsaydı, beş gün içinde yanıt verilmesi gerekirdi.
Soru yazılı olsaydı, 15 gün içinde yanıtlanmalıydı.
Ama soru, komisyon toplantısında sorulmuş ki Bakan Ala’nın “Sen sorarsın, ben istersem cevap veririm” manasında bir yanıt vermesi, Bakan’ın milli iradeye pek de saygılı olmadığını gösteriyor.
Bakanın TOMA ihalesini kimin aldığını açıklaması neden bir sorun oluyor?
Sorun oluyor, çünkü arkasından gelecek sorulara yanıt vermek istemiyor, büyük olasılıkla vereceği yanıtın kamuoyunda yeni kuşkulara yol açmasından çekiniyor.
Bu arada haddini de bilmiyor, bir milletvekiline, TBMM çatısı altında “Sen sorarsın, ben istersem yanıtlarım” da diyebiliyor.
Yeni Türkiye’nin düzeni böyle işte! Milli irade diye yeri göğü inletiyorlar, milli iradeyi temsil eden TBMM’nin görevini yapmasını engelliyorlar.

Haberin Devamı

Bu başarı ödülü hak etti



ADLİ Tıp, 17 Aralık soruşturması sırasında elde edilen ses kayıtları ile çözümlerinin (tape diyorlar bu işleme) birbirleriyle uyumlu olduğunu tespit etti.
Yani, telefon konuşmalarındaki sözler, anlamları değiştirilmeden, ekleme, çıkarma yapılmadan olduğu gibi kâğıda aktarılmış.
Sadece basit imla hataları varmış ki bu polislerin değil, Türk eğitim sisteminin bir sorunu olarak değerlendirilmeli.
Bu haber dün Hürriyet, Milliyet ve Cumhuriyet’te yayımlandı. Demek ki çok da özel bir haber değil, işini takip eden gazetecilerin ulaşabileceği bir bilgi.
Kolayca tahmin edebileceğiniz gibi bu haber havuz medyasında kendisine küçük de olsa bir yer bulamadı!
Demek ki yandaş medyada, paralel sızmaya karşı iyi önlemler alınmış, böyle “zararlı” bir haberin gizlice sayfalara sızması engellenmiş!
Bu başarı doğal olarak ödülü de hak ediyor, her başarının ödüllendirilmesi gerektiğine inanırım çünkü.
Ve büyük ödül “dilli kaşarlı” bu kez havuz medyasının tümüne birden gidiyor, kutluyor, başarılarının devamını diliyorum!

Haberin Devamı

Yolsuzlukla mücadele stratejisi!

BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin G20 Başkanlığı süresince, yolsuzlukla mücadeleye yoğunlaşacağını açıkladı.
Davutoğlu, Başkanlık görevinin Türkiye’ye geçmesinden sonra (ki bu parayla, oyla vs. değil, sırayla oluyor) yolsuzluğa karşı bir stratejilerinin olacağını söyledi. Yolsuzluğun, pek çok ülkenin kalkınmasının önündeki engel olduğunu vurguladı.
Tabii şimdi bütün dünya heyecan içinde bu stratejiyi öğrenmeyi bekliyor.Şeffaflık Örgütü’nün Dünya Yolsuzluk Endeksi’nde 177 ülke içinde 50 puanla 53. sırada yer alan ülkenin ne yapacağı merak içinde bekleniyor.
Milyarlarca insanın böyle bir merak içinde, karın ağrılarıyla beklemesine doğal olarak gönlüm razı gelmiyor, yufka yürekliyim çünkü.
İşte burada dev bir hizmeti yerine getiriyorum ve Türkiye’nin yolsuzluklarla mücadele stratejisini açıklıyorum. Bu da benim insanlığa küçük bir katkım olsun!
Büyükelçiliklerin basın büroları bunu kendi dillerine çevirip ülkelerine gönderirlerse, dünya rahat bir nefes alacaktır diye düşünüyorum.
Madde madde yazacağım ki çeviride kolaylık olsun!
1– Yolsuzlukla suçlanınca sonuna kadar inkâr et! Bir tür aldatan erkek taktiği yani. Suçüstü yakalansan bile “Ben şınav çekiyordum, kim koydu bunu buraya” anlamına gelecek bir karşı atak geliştir.
2– Yolsuzlukla mücadelede teknolojinin olanaklarını kullan! Birisi yolsuzluk yaptığınıza ilişkin ortalığa belge filan koymaya kalkışırsa, bilimsel görünümlü raporlarla karşı atağa geç. Belgelerin montaj olduğunu söyle.
3– Yolsuzlukla suçlanınca, suçlayanları suçla! Burada asıl olan sesinin yüksek çıkmasıdır. Onlar seni yolsuzlukla mı suçluyor, kolayı var. Sen de onları darbecilikle suçla. Darbecilik, yolsuzluktan daha ağır bir suç sayılacağı için bırak bu kez onlar dertlerini anlatmaya çalışsın.
4– Yolsuzlukla mücadelede en kritik aşama yargı aşamasıdır. Savcılarını, hâkimlerini iyi eğit ki yolsuzlukla suçlandığında onlar devreye girsin, “Bu yolsuzluk sayılmaz ki” deyip konuyu kapatsın.
5– Hep bana rabbenacı olma! Yolsuzluk zincirin öylesine geniş olsun ki, birileri yolsuzluk var diye ortaya çıkarsa arkanda kalabalık bir ordu bulunsun.
6– Yolsuzlukla suçlanan adamlarını koru! Korumazsan insanın ağzı torba değil, ötmeye başlarlar, al başına belayı! Adamlarını koru ki, çorap söküğü sana kadar ulaşamasın.
7– Her fırsatta yolsuzluklara karşı olduğunu, kim yolsuzluk yaparsa Allah’ın onun belasını vereceğini söyle.
Bu yedi maddeyi hakkıyla uygulayan bir ülkede yolsuzluktan eser kalmaz. Kimse yolsuzlukla suçlanamaz böylece bir sorun kendiliğinden çözülmüş olur.

Yazarın Tüm Yazıları