Kübra istediği için gazetelere verdik

Kübra Eken’in abisi Önder Yelkenci’yle dün başlayan konuşmamız bugün de devam ediyor.

Haberin Devamı

Siz bu satırları okurken ben Kübra’nın yanında olacağım. Onunla, annesi ve babasıyla konuşacağım.
Sonra da Neptün Eken’le buluşacağım.
Ayrıntıları önümüzdeki günlerde okuyabilirsiniz.


Darp olayını, kardeşinizin beyin kanaması geçirdikten 2 ay sonra öğreniyorsunuz. Ama basına olay, on altı ay sonra yansıyor. 14 ay niye beklediniz?
-Kübra kendinde değildi ki! İfadesini kendine gelince verdi. Ondan duymadan, farazi bir şekilde kimseyi suçlamak istemedik. Şüphemiz vardı ama emin değildik. Artık eminiz...

Peki bu süreç içinde bebekle ilgili ne tür gelişmeler yaşandı?
-Kübra’nın da kızını görebilmesi için mahkeme kararı çıkarttık. O karara göre, çarşambadan cumaya Alara’yı bize getireceklerdi. Ama getirmediler. Bunu uygulatmak için polisle evlerine gittik, evden kaçtılar. Son olarak mahkeme Kasım’ın 5’inde psikolog ve pedagog eşliğinde anne-kızın görüştürülmesine karar verdi. Mecbur kalınca, çocuğu bakıcısıyla gönderdiler...

Kübra istediği için gazetelere verdik
Kübra Eken

Haberin Devamı


MESELE ALARA, ÇOCUĞU VERMEK İSTEMİYORLAR


Kübra’nın tepkisi ne oldu?
-Bir anne düşünün ki, çocuğunu, doğurduktan sonra sadece iki gün görebilmişti. Bir kere daha getirmişlerdi, ama onu hatırlamıyor, bilinci kapalıydı çünkü. Kendine geldiğinde ise en çok istediği şey kızını görmekti. Ama biz hep oyaladık, “Babasında... Şu anda o bakıyor... Sen de toparlanınca göreceksin” filan. 5 Kasım’da nihayet görebildi. Gayet de bilinçliydi. Ve bebeğine sarılınca ağlamaya başladı. Sonra da, “Ben onu yanımda istiyorum!” dedi. O bir anne, nasıl engel olabilirsiniz ki? “Ben gideceğim alacağım onu” diye tutturdu. Biz de bütün süreci, olan biteni anlatmak zorunda kaldık. Olayın medyaya yansımasını isteyen Kübra. Başına gelenleri herkes öğrensin diye gazetelere vermemizi istedi.

Kız kardeşinizin geri dönüşü var mı?
-Bilinci açık, çok şükür. Zekâ anlamında sağlığına kavuştu. Ama bedeninin geri gelme ihtimali çok fazla yok. Hasar hep kalacak.

Bütün bunları siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Erkek şiddeti mi?
-O Neptün, Allah’ından bulsun diyorum! Bir kadının hayatını bitirdi! Bu ülkede adalet varsa, bu adam cezasını çekmeli. Kadına uygulanan şiddetin geldiği nokta tüyler ürpertici. Bunlar Kübra’nın başına gelebiliyorsa herkesin başına gelebilir.

Kız kardeşiniz bu kadar eğitimli, hayatını oya gibi örmüş, İngiltere’lerde okumuş, kendine bir kariyer yapmış. Böyle bir kadın nasıl olur da daha önce şiddet uyguladığında ses çıkarmaz...
-“Ben onunla yapamayacağım!” demişti. Ne var ki, tam da ayrılma döneminde hamile kaldı. Bebeğine kıyamadı, aldırmak istemedi. “Belki de düzelir her şey” diye bir şans daha verdi.

Karşı taraf da, sizin ailede, özellikle de annenizde ruhsal bozukluk olduğunu iddia ediyor. Buna verecek cevabınız nedir?

-Tamamen saçmalık! Tek söyleyebilecekleri şey bu. Burada mesele Alara. Çocuğu vermek istemiyorlar. Kübra ölürse, Kübra hasta olursa, kim bakacak çocuğa? Anneannesi! Anneannenin kafadan hasta olması lazım ki, Alara onlara kalsın! 55 yaşında hiç evlenmemiş abla var. Şu anda o bakıyor...

Haberin Devamı

HAMİŞ


Bu arada medyaetik.net sitesinde, Kübra ve Neptün Eken’in arkadaşları Vildan Ay, ailenin anlattığından farklı bir şekilde anlatıyor hikâyeyi. Neptün Eken’e medyanın yargısız infaz yaptığını öne sürüyor. Dilerseniz yazısına bir göz atın.
Bu akşam onunla da görüşeceğim.
Ne var ki, Kübra Eken’in 19 yıllık arkadaşı aynı zamanda nikâh şahidi olduğunu söyleyen Esra Göksoy ve Tülay Hacıoğlu, Vildan Ay’ın söylediklerine karşı çıkıyorlar. “Taa başından beri olayın içindeyiz, bir de bizden dinleyin!” diyorlar. Vildan Ay’ın yazdıklarının tamamen hakikatdışı olduğunu ileri sürüyorlar.
Ben öğrendiğim her şeyi sizinle paylaşacağım, artık yola düşme zamanıdır, hoşçakalın...

Haberin Devamı

Dilerim cehennemi bu dünyada yaşar, ben de görürüm!


Ayşe Hanım,
3 dil bilen bir haberciyim ben de! Size yazmayı çok isteyip hep durdurdum kendimi. Utancım ve zedelenen kadınlık onurum daha fazla deşifre olmasın istedim.
Ama Kübra’nın başına gelenleri okuyunca, seller taştı gözlerimden.
Tarih 30 Mayıs 2013. Yalınayak kaçtım yeni kiraladığımız evden. Ölmek istedim. Gece yarısı kardeşimi aradım, arkadaşımı aradım, “Sakın kendine bir şey yapma, hastaneye git!” dediler. Gittim ve yığıldım kaldım.
Bu üçüncü dayak yiyişimdi nişanlımdan.
Sebep yok, kışkırtma yok, konu yok.
Ailem prensesler gibi yetiştirmiş. Yıllarca alnımın akıyla haber spikerliğimi yapmışım...
“Sigara içmesen?!” diyorum, “Ne dedin sen??!!” diye gırtlağıma sarılıyor...
Davetiye şöyle olacak diye karar veriyorum, “Benim iznimi almadan nasıl yaparsın!” diye gırtlağıma sarılıyor...
Kişiliğimi kaybetmiştim, sesimi çıkaramaz hale gelmiştim.
Dahası da var. Anlatamam, yazamam, boğazım düğümleniyor Ayşe Hanım...
Yapıyor yapıyor, “Sıkıysa ayrıl, öldürürüm!” diyor.
1 saat sonra, “Saçının teline kıyamam ben senin!” diyerek gelip sarılıyor...
Kendim ailemden sakladım, onun ailesine gittim yalvardım. “Terapiye gidelim” dedim. “Mümkün değil!” dediler. Affetmem için babası yalvardı. Saygı duydum. “Vardır bir bildiği” dedim ve affettim...
Ta ki son darp olayına kadar...
Biliyor musunuz, sonra arkamdan ne iftiralar geldi...
Ne siz sorun ne ben anlatayım.
1.5 yıldır hâlâ ağlıyorum ben. Kimse bilmiyor, kimse hissetmiyor. Yaşadıklarım gözümün önünde.
Sonra öğrendim ki birlikte olduğu başka kadınları da dövmüş, davalık olmuş. Adliyede, karakolda hep belgeleri var. Alışmış artık...
2 kere sulh istediler.
Kabul etmedim.
Ben niye bu davayı, her pisliğe, her iftiraya karşı bırakmıyorum biliyor musunuz?
Başka kadınlara da el kaldıramasın diye!
Buna cüret edemesin diye...
Ben okumuşların darp göreniyim yazık ki!
Her gün şükrediyorum Rabbim beni uçurumdan çevirdiği için.
Önce ilahi adalete, sonra yine kadın olan davamıza bakan hâkime güveniyorum.
Aralıkta kendimi savunma sırası bende...
Duruşmam var.
Hani Kuran da yazar, ‘Yaptığımız hardal tanesi dahi olsa önümüze getirilecektir’.
İşte bu adama hardal tanesi kadar bile günahım yok!
Dilerim bu vicdansız insan, cehennemini bu dünyada yaşar, ben de görürüm... (D.G.)

Yazarın Tüm Yazıları