Ömer Dinçer'in anlattıkları

Geçtiğimiz günlerde eski bakanlarımızdan Ömer Dinçer’in, ASO Teknik Koleji’nde, öğrenci ve öğretmenlere yönelik bir konferans verdiğinden ve önemli tespitlerde bulunduğundan, önceki yazılarımdan birinde bahsetmiştim.

Haberin Devamı

Bir buçuk saatten fazla süren konuşmanın bana göre satırbaşı sayılacak başlıklarını not aldım.
* Aidiyet duygusu çok önemlidir. Ailemizi, soyumuzu, nereden geldiğimizi bilmeliyiz.
* Her birimiz iki tarihi bilmeliyiz: Türk tarihi ve İslam tarihi.
* Kendi durumunu, bulunduğu yeri bilmeyenler; bu yeri tanımlayamayanlar, durumlarını konumlayamazlar.
* İslam, medeniyet hâline Maveraünnehir’de gelmiştir. İmam Mâtürîdî, Buhârî, Birûni, Hârizmî, İbn-i Sina ve daha birçok bilim insanı Türk kökenli ve 800-1000’li yıllarda yaşamışlardır.
* Türk bürokrasisi kötü bir karaktere sahiptir; cezalandırır ama ödüllendirmez.
Davranışları değiştirmenin en iyi yolu ödüllendirmedir.
* Çocukları ödüllendirerek motive ediniz.
* İnsanlar, pek çok şey için önyargı oluşturuyorlar ve birçok gerçeği göremiyorlar.
* Hayata, mesleğe ilişkin kararınızı lise yıllarındayken veriniz.
* Heves etmekle karar vermek arasında kalın bir çizgi vardır. Heves gelip geçicidir; karar vermekse, o fikrin gereğini yerine getirmeyi gerektirir, irade ortaya koymayı gerektirir.
* İşinizi seviniz, önemseyiniz.
Taş ustalarının hikâyelerini unutmayınız.
Akşama kadar taş yontan iki usta varmış.
Birincisi, “Allah kahretsin, nerden düştüm bu işe. Hem parası az, hem de çok zor bir iş.” diyormuş.
İkincisi ise “Ne güzel bir işim var. Zor biraz ama şu mabedin taşlarını yapmak bana nasip oldu. Belki de yüzlerce, binlerce yıl sonra bile bu mabede uğrayanlar, ‘bu taşların ustası ne kadar da güzel yapmış’ diyecekler.” diyormuş.
Kolay iş yoktur, her şey baktığınız yere bağlı.
* Meslekî eğitimin en önemli sorunu, iş dünyasından uzak olmasıdır. ASO Teknik Koleji bu sorunu aşmış, iyi bir model olabilir.
* İş dünyası teorik bilgileri önemsemez, eğitim dünyası da genel olarak pratiği önemsemez.
Her ikisini de önemsemeliyiz.
* Bakanlıkça yapılan her değişiklik, sistem değişikliği değildir.
Ayrıca, Bakanlıkça yapılan her değişiklik kötü de değildir.
* Otoriter ve merkezi bir yapıya sahibiz.
Stratejik anlamda bir değişiklik yapılmıyor.
Yapılanlar operasyoneldir.
* “Tek tip insan yaratma fikri”, çeşitliliğin ve çok sesliliğin egemen olduğu dünya ile uyumlu değildir.
“Tek tip insan yaratma fikri” geri kalmışlık sebebidir.
Mevcut yapı, öğrencinin ilgi, istek ve yeteneklerini körelten bir yapıdır.
“Tek tip insan fikri” değişmeden, öğrencinin yaratıcılığı, yeni keşiflere yönelmesi, dünya ailesi içinde “ben de varım” demesi mümkün değildir.
Eğitimde paradigma, dünyanın çok seslilik ve çeşitlilik anlayışına uygun olarak yeniden belirlenmelidir.
* Türkiye’nin eğitim paradigması, Hasan Ali Yücel’den beri değişmemiştir.
Herkes aynı şeyi bilecek, herkes aynı olacak ve değişken dünya ile rekabet edeceksiniz. Bu mümkün mü?
* Aynı müfredatı bütün ülkede, aynı anda uyguluyoruz.
Hangi hafta, hangi konuları çocukların öğrenmesi gerektiğini planlar, bunu da müfettişlere denetletirseniz, öğrenci merkezli eğitim yapamazsınız.
“Öğrenci merkezli eğitim” diyenlere şaşıyorum.
Bu yöntemle öğretmen inisiyatifli eğitim de veremezsiniz.
* Bütün öğrenciler başarılı olduğu ve istediği alanda eğitim alabilir, buna inanıyorum.
Ama bunun altyapısının kurulması, orta öğretimin yeniden yapılandırılması lazım.
* “Öğrenci seçme sınavına” hayır; öğrenciyi ve öğretmeni değerlendirmeye ‘evet’.

Yazarın Tüm Yazıları