Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Zeytin benim evladımdı

Dedemden babama, babamdan bize yadigar kalan zeytinlikler vardı.

Haberin Devamı

Birine küçücükken gitmiştim.
Ağaçları yerden denilen tipti. Ağaçlar yerden olduğu için, zeytinleri kolayca toplamak mümkündü. Hiç unutmuyorum orada o ağaçların arasında dolaştığım, dallardan zeytin toplayıp kucağımda biriktirdiğim günü.
Bir çocuk için kendi boyuna uygun ağaçlar arasında dolaşmak, unutulacak gibi bir an değil, asla. Sanki dünyayla eşitlenmiş gibiydim. Hep bana tepeden bakan dev ağaçlarla birden aynı boya gelmiştim. Güliver’in seyahatlerinden birindeydim...
Öyle de güzeldi ki canım zeytin ağaçları. Hiçbir yere gitmeden, hep orada kalmak istemiştim. Hâlâ nerede zeytinlik görsem, kendimi 5 yaşında hissederim.
O zeytinlik, annemle babamın binbir güçlükle çalışma, yaşama, çocuk büyütme çabaları içinde satıldı gitti. Lanet olasıca hayat yüzünden öyle gerekti...
Diğer zeytinliğin ağaçları kocamandı. Hani o dev ve şekilli gövdesine merdiven dayamanız gerekenlerden. Gölgesinde 3-5 aile rahat rahat piknik yapabildiğiniz cinsten. O da satılmak zorunda kaldığında iki kardeştik, babam da küt diye gidivermişti, annem memur maaşıyla bana üniversiteyi, kardeşime liseyi bitirtmek zorunda idi.
Hayat sanki bize sürekli en sıkıştığımız, en üzüldüğümüz, en darda kaldığımız anda minik bir zeytin dalı uzatıp “Tutunun, kalkın ayağa!” der gibiydi.
Annem son zeytinlik için çok direndi. “Çocuklar elim gitmiyor satmaya, dayanalım...” dedi.
Dayanırdık. Dayandık.
Hayat hiç de öyle toz pembe geçmese de, biz ailecek gözümüzü dört açıp pembeleri görmeye kitliyizdir.
Her sene öyle ya da böyle, bir bahanemiz oldu, mutlaka Muğla’dan geçtik. Babamı ziyaret ettik. Mezarını temizledik, otlarından kurtarıp çiçeklendirmeyi denedik. Çiçekler illa kurudu, biz yeniden ektik. Amcam inanılmaz emek verir o çiçeklere. Hâlâ...
Öyle güzeldir ki Muğla’daki aile mezarlığı. İnsana huzur verir.

Haberin Devamı

Zeytin benim evladımdı
Ailecek çok bunaldığımız bir sene, kardeşim babama uğramış yine. Başucunda duasını etmiş. Yolda gelirken durup dalından kopardığı bir zeytini mezarının başına koyup, “Baba yardım” demiş. “Elbet bu zeytin bize geri döner” diye iç geçirmiş. Öyledir çünkü, zeytin geri döner. Kutsaldır. Hayattır, güçtür, dayanma gücüdür.
Mucizelere inanan bir annenin çocuklarıyız biz de nasıl olsa...
O zorluklar içinde, son zeytinlik de satıldı bu arada.
Derken bizim bir evimiz oldu Yalıkavak’ta.
Babam sanki bir şekilde bizi toplar oldu yan cenabına. Girdik memleket sınırlarına.
Evimizde ilk yaş günümde eşim ve çocuklarım koskocaman bir zeytin ağacı aldılar bana. Yaklaşık 30 yaşlarında.
Sonraki yaş günümde bir tane daha, yaklaşık 25 yaşlarında...
Sonra annem aldı dikti bahçemize, kardeşim de aldı kocaman bir zeytin ağacı. Bahçemde dört zeytin ağacı oldu. Derken tüm sevdiklerim bana zeytin ağacı aldılar, diktik bahçemize.
Çocuklarımla suladığım, baktığım, dokunduğum; sabah güneşinde gölgesinde oturup kahvemi içtiğim, akşam ay ışığı eşliğinde dallarının altında upuzun rakı sofrası kurduğum zeytin ağaçlarım vardı benim.
O bir zeytin tanesi, bize ağaçları ile geri gelir oldu bir şekilde.
Bu yazıyı bundan dört sene önce yazmıştım. Yaş günümde.
Yazdığım onlarca zeytin yazısından sadece biri bu.
Acayip kötü hissediyorum kendimi.
6 bin zeytin ağacıyla birlikte sanki benim hayatım kesildi, sanki köklerimden oldum.
Yazı yazacak halim yok.
Ben arıları kurtarmak diyorum, filan...
Ve, hayata kıyan büyükler yüzünden gençlerimin yüzüne nasıl bakacağımı bilemiyorum.
Utanç içinde boğuluyorum.
Bahçemdeki 10 tane zeytin ağacıma koşup sarılmak ve diplerinden ayrılmadan ağlamak istiyorum.
Evladım, anam, babam, kardeşim, arkadaşım, tüm ailem ve sevdiklerim büyüyor, kök salıyor, bize kilolarca zeytin, sonsuzca hayat veriyorlar bahçemizde her sene.
Bahçemde yer kalmayınca eşin dostun akrabanın bahçesine diker oldum zeytin.
Ömrüm uzuyor zeytin ağacına gözüm, elim, kalbim değdikçe.
Dallarına oturmuşum sanki, kanatlanmışım huzur içinde. Ben bir zeytin ağacıyım, sol bileğimdeki zeytin dövmemle.
Evlatlarımızı, hayatımızı kökleyenler için tek duam var;
Bir gün hayatlarını sadece zeytincilikten kazanacak, bir zeytin ağacı gölgesinde hayat bulacak kadar zeytin aşkıyla tutuşsunlar.
Yonca
“zeytin dalı”

Çizim: Pınar Büyükgüral

Yazarın Tüm Yazıları