Hayat hakkınızı ölümden öğrenmek

DAHA 18 madencinin acısı çıkmadan... Isparta’da 45 kişi aynı dolmuşa bindi ve mevsimlik işçi dediğimiz o mevsimlik hayatların 17’si karardı.

Haberin Devamı

17 kelebek...
Ne acılı bir isimdir: Mevsimlik işçi...
Kar yağınca ölümü düşündüren bir hayat.
Peki siz yalnızca bu kadar mı sanıyorsunuz?
Dün Doğan Haber Ajansı’na bu gözle baktım. Saat saat geçen haberleri taradım.
Gözlerim karardı...
Bakın şu hale:
Saat 07.30-ISPARTA: 17 mevsimlik işçi ölü. 27 yaralı... Bir midibüse 45 kişi...
Saat 11.34-İZMİR: G.O. isimli sürücü Karabağlar’da kaldırıma çıktı. Dehşet saçtı. 1 kişi ölümden son anda kurtuldu... (Kaldırımda yürüyenlerden 10 kişi ölseydi daha mı önemli olurdu bu haber?)
Saat 12.07-KARABÜK: 35 yaşındaki Ayten Doğuçam, park halindeki beton mikserin önünde beklerken, araç hareket etti ve altında kalarak can verdi...
Gözaltına alınan sürücü Sedat Çaylı, aracı çalıştırdıktan sonra lastikleri kontrol için indiğini, sonra tekrar direksiyona geçip hareket ettiğinde kadını fark etmediğini söyledi. Kazayla ilgili soruşturma sürdürülüyor. Soruşturuyoruz yani.
Saat 12.16- BİTLİS TATVAN: Yük treni hafif ticari araca çarptı. 7 yaralı. Yaralılar tedavi altında. (Yaralı denilince önemsenmiyor mu? Oysa kopan parmak, kör olan göz... Belki felç. Az acı mıdır?)
Saat 12.18-DENİZLİ: İki minibüs çarpıştı. 7 işçi yaralı.
Saat 12.47-TEKİRDAĞ SARAY: Facebook’a gelinlik giydiği fotoğrafını koyup, “bir gün belki” diye not düşen Damla Canyoran kazada can verdi.
Saat 13.00 suları-ADIYAMAN: Minibüsle kamyon çarpıştı. 3 kişi hayatını kaybetti.
Saat 13.23-GAZİANTEP: Çalıştığı fabrikaya gitmek için yolun karşısına geçmeye çalışan 18 yaşındaki Mustafa Baydemir, hafif ticari aracın çarpması sonucu öldü. (Mustafa’nın karşıdan karşıya geçmeye çalıştığı şehirler arası yola baktım. Ne altta ne de üstte bir tek yaya geçidi görebildim...)
Saat 00.60 ile 08.30 arası-İSTANBUL: 50’ye yakın trafik kazası olmuş... Ölen olmadığı için “haberler” vermedi. Kaza yerine de kimse gitmedi. Maddi hasarlı kazalar manevi hasarlı kazalara göre değersizdir.

İNSANA NASIL DEĞER VERİYORUZ?

Aslında ne kanunla ne de polisle çözülüyor bu mesele. Çünkü insana değer verme meselesidir bu. Dikkat edin, insana değer vermek için ağlayıp isyan etmek için, illa ya akrabamız olacak...
Ya da aynı cemaatte, aynı mahallede, aynı siyasi görüşte birisi olunca değer vereceğiz.
Birisine değer verebilmemiz için illa ki tanıdık olması gerekiyor. Oysa insanlık ve uygarlık, aslında hiç tanımadığınız birisine değer vermekle başlıyor. Mesela:
Hiç tanımadığınız bir yayaya yol veriyor musunuz?
Hiç tanımadığınız bir mevsimlik işçi için “hakları” nedir diye soruyor musunuz?
Hiç tanımadığınız bir sürücü için biraz bekledi diye küfür etmeden durabiliyor musunuz?
Hiç tanımadığınız birisine, “Siz önden buyurun” diyebiliyor musunuz?
Tanımadıklarınıza da saygı duyuyor musunuz?
Kırmızı ışık: İşte İstanbul’dan bir trafik sahnesi: Bir elini camdan çıkarmış, diğerinde sigarayla, trafiğin ortasında “şak” diye duran...
Yolcuyu alıp da gitmek isteyince, önündeki araca korna üstüne korna çalan o yolcu minibüsleri...
Ensemizde bir Azrail kornası gibi gezmiyorlar mı?
Tek tek ezince, çarpınca, taciz edince ses çıkmıyor. Trafik polisinin uyarması için katliam gerekiyor.
Kaldırım: Yaya geçidi olmayan yollarda, yayaların cambazlık yaparak yürüdüğü o kaldırımlar... Yolların iki tarafına park etmiş araçların kaldırım işgalleri.
Mesela, neden bir kez bile olsa bir araç bir yaya geçerken yavaşlamaz...
Gökdelen terörü: Maslak’tan Levent’e, oradan Beşiktaş’a... Ve Kadıköy’den Yeşilköy’e kadar hesapsız, plansız gökdelenlerin yarattığı trafik... Ne yollar yetiyor. Ne araçlar...
O koca gökdelenleri dikenler, ona ruhsat verenler ne yayayı düşünüyorlar ne de insanı.
Bir başka maden kazasıdır bu... İnsanın her trafikte sinirden ruhunu teslim ettiği bir çiledir bu. Dedim ya...
Tek tek ölünce anlaşılmıyor.
Maden işçisini hatırlamak için “toplu ölümler” lazım.
Tek kişilik trafik kazaları yetmiyor.
Tek tek ölenler dikkat çekmiyor. Manşet olmuyor. Tek kişinin öldüğü madenlere ne gazeteciler ne de siyasiler gidiyor. Kimsesiz ölüyor onlar. Zaten kızıp da miting yapınca, protesto edince... Biber gazı, dayak var.
Derdini anlatmak için sendika kurmak da yetmiyor. İlla ki topluca öleceksiniz...
Ve ancak büyük bir gürültüyle ve topluca ölürseniz...
Hayat hakkınız anlaşılacak...

Yazarın Tüm Yazıları