"İntikal ve istihare" üstüne çeşitlemeler

Haberin Devamı

İki yıl önce şöyle yazmışım;
“…Osmanlı’da, ‘Nazır’dı bu makamın adı;
sonra ‘Vekil’ diye değiştirdiler…
Yetmedi, ‘Bakan’ dediler.
Ve ben hep inandım ki,
Bu işleri emanet ettiğimiz kişilere,
‘Gören’ unvanını vermekte epeyce geciktik biz”.

Ermenek’teki,
doğal afetle hiç ilgisi olmayan
ve tümüyle “insan kusuru ve ihmali”ne dayandığını düşündüğüm facia ise,
zihnimde yeni çağrışımları tetikledi.
Çünkü, ekranlara yansıyan beyanat kalabalığında,
Devletin tepesinde de, aynı cümleler tekrarlandı:

“…Olayın Ankara'da duyulmasının ardından, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam da olay yerine intikal etti…”

Haberin Devamı

“İntikal”, tek başına zararsız gibi görünebilir.
Ama cümle içinde kullanırken, ona eşlik eden,
ona anlam katan diğer sözcükleri seçerken, özensiz davranırsanız,
“olay yerine (hele iş işten geçtikten sonra) intikal ettiler” dediğinizde kavramı,
“ulaşma, varma, yetişme” anlamlarıyla
ve “bayramdan sonra…” faslından ucuzlatır; işe yaramaz hale getirirsiniz.

Yaşadığımız ve ders almadığımız acı tecrübeler gösteriyor ki, biz aslında,
refakatçilerinin bilinçle ve nitelik yüklenerek kullanılmasına, yani,
“intikal” bahsinde sözcüğün,
“anlama, kavrama, farkına varma” manâsında vurgulanmasına,
ve “neler olup bittiğini” (önceden) intikal edebilenlere ihtiyaç duymaktayız.

İşin kolayına kaçıp,
“İntikal sıkıntısı,
-göremeyip bakanların fıtratında var- galiba…” demek de marifet değil.
Bu kifayetsizliği bir şekilde anlatmamız lâzım muhatabına.
Yazıyoruz-çiziyoruz; anladım ki dünya kelâmı kâr etmiyor.

“Acaba ?” diyorum,
“bazılarını, kendilerini daha kuvvetli hissettikleri bir sahaya mı davet etsek ?”
Kadîm bir beyti taklit ederek anlatsak,
faydası olur mu dersiniz ?

“İstihâre eylesen de, bir kâmilden sual etsen
-Bakma yahu gör- deyince intikal etsen…”


Yazarın Tüm Yazıları