Cumhuriyet’in evrimi

CUMHURİYET 91 yaşında, hâlâ önyargılarla kavgasını yapıyoruz!

Haberin Devamı

Farklı yorumlar olması tabiidir. Bizim ‘Cumhuriyet Devrimi’nin bazı bakımlardan benzeri olan 1789 Fransız Devrimi üzerinde de tarihçiler hâlâ yeni yorumlar getiriyorlar, tartışıyorlar. Fakat orada öfkeler çoktan dindiği için bu tartışmalar Fransa’nın siyasi kültürünü zenginleştiriyor.
Bizde ise tartışmaların amacı araştırma değil, siyasi kavga! O yüzden yalan yanlış, kulaktan dolma birçok söylenti ve bilgi savaş malzemesi olarak kullanılıyor.


GAZİ’NİN SÖYLEDİKLERİ

Yıl 1930, Paris Büyükelçimiz liberal Fethi Bey (Okyar) Türkiye’ye gelmiştir. 28 Temmuz’da Yalova’da kadim dostu Gazi ile görüşüyor. Kapitülasyonlardan kalma borç ertelemesi için Fransa ile görüşmeler başlayacaktır... Gazi, “Dışarıdan nasıl görülüyoruz?” diye sorar... Tek Parti’den çok partili rejime geçmenin Türkiye için son derece yararlı olacağı konuşulur. Fakat muhalefete izin verilirse kavgalar çıkmaz mı?
Reisicumhur Gazi’nin sözleri şöyle:
“Bunlara tahammül edeceğiz, başka çare yoktur. Bugünkü manzaramız aşağı yukarı bir ‘dictature’ manzarasıdır. Vakıa bir meclis vardır, fakat dahilde ve hariçte bize ‘dictature’ nazarıyla bakıyorlar. Halbuki ben Cumhuriyet’i şahsi menfaatim için yapmadım. Hepimiz faniyiz. Ben öldükten sonra arkamda kalacak müessese bir istibdat müessesesidir.
Ben ise millete miras olarak bir istibdat müessesesi bırakmak ve tarihe o surette geçmek istemiyorum.”
Gazi’nin bu sözlerinde samimi olduğu şüphesizdir. Gözü hep Batı Avrupa’da oldu, İtalya ve Almanya ile değil Fransa ve İngiltere ile ittifak yapmaya çalıştı.


BİR DEMOKRASİ DENEMESİ

Fakat Serbest Fırka (Liberal Parti) kuruldu, umulanın aksine, iktidara gelebilecek gibi görününce “kendi kendini feshetmesi” sağlandı.
Serbest Fırka’yı kapatmak iyi mi oldu, kötü mü oldu? Bunun bilimsel cevabı yoktur.
Atatürk de tereddütlüydü; Sivas’a giderken trende arkadaşlarına “Kapatmakla iyi mi ettik?” diye soran, müzakere açan da kendisidir.
Cumhuriyet elbette kuvvetler birliğine dayalı, yetkileri ‘Tek Adam’da toplayan otoriter bir inkılap rejimiydi. Fakat Batılı demokrasiyi özlediği kesindir. İnönü çok partili düzene geçme niyetini daha 1939’da açıklamış, İkinci Dünya Savaşı araya girmişti.
Cumhuriyet döneminde toplum partilere hazır mıydı? İkinci Meşrutiyet’te olduğu gibi genç Cumhuriyet de parti kavgalarına boğulur muydu?... Fakat yaşamadan demokrasi geliştirilebilir miydi?...
Türkiye’de bir kesim Cumhuriyet’in bu ülkeye kazandırdığı büyük atılımları görmemek, öbür kesim ise açık toplum ve denetim olmamasından çıkan Dersim gibi ağır sorunları ve yaşanan travmaları görmemek için ısrarlıdır!
Tarih daima çok renklidir, renkkörü olmanın gereği yok.
Türkiye geçmişten dersler çıkarmak yerine geçmişin kavgalarını yaparken, Kürt meselesi almış başını gidiyor!


MESELA FRANSA

Merkeziyetçi imparatorluk ve devrimci cumhuriyet olarak Fransa tarihiyle benzerliklerimiz önemlidir. Orada bu kavgalar çok yaşanmıştı. Dreyfüs olayından sonra yargının bağımsızlaşması, ılımlı siyasi görüşlerin zamanla güçlenmesi... Ve General De Gaulle gibi dindar bir Katolik ve aynı zamanda Cumhuriyetçi bir ulusal lider uzlaşmayı sağladı, Fransa’yı düzlüğe çıkardı.
Bizim Cumhuriyetimiz, “Baas Cumhuriyeti” değildi, demokrasiyi amaçlıyordu; doğal evrimi demokrasidir. 1946’da kendi iradesiyle demokrasiye karar verdi, 1950’de kansız demokrasiye geçti... Suriye yahut Mısır gibi niye olmadık? Bunu derin derin düşünelim ve kıymetini bilelim.


Yazarın Tüm Yazıları