Süreç konusunda kafaları karışık

BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, kamu düzenini tehdit eden saldırıların sürmesi halinde çözüm süreci için “Her konuda tutumumuz değişir” dedi.

Haberin Devamı

“Asker–gerilla gibi karşıtlık üzerinden çözüm süreci yürümez” diye de ekledi.
Bu yeni bir durum değil, daha önce de PKK’nın saldırılarından sonra benzer değerlendirmeleri hükümet yetkililerinin ağzından duyduk.
Kamu düzenini bozacak eylemlerin, barış sürecinin yürümesini zorlaştıracağından söz ediyorlar.
Sokak eylemlerinin ve saldırılarının sürmesi durumunda İmralı ziyaretlerinin de yeniden değerlendirilebileceğini Başbakan açıkça söylüyor.
Sonra da “Süreç dediğimiz şeyde muhatap PKK ya da HDP değil. Esas muhatabımız Kürt vatandaşlarımızdır” demeyi ihmal etmiyor.
Bu süreçte hükümetin muhatabı Abdullah Öcalan vasıtasıyla PKK ve TBMM’de temsil edilen Kürt siyasi hareketi değil de, doğrudan doğruya Kürt halkı ise, çözüm süreci niye terör eylemlerinden etkilensin?
Niye “Kamu düzenini bozarlarsa tutumumuz değişir” diyorsunuz o zaman?
Kafaların biraz karışık olduğu anlaşılıyor!
Eğer bu süreci, “eylemlerin durması” koşuluna bağlarsanız, PKK içindeki şiddet yanlısı unsurların ya da bu sorunun çözülmesini istemeyen güçlerin oyuncağı olursunuz.
Eğer muhatabınız, sözünü ettiğiniz gibi gerçekten “Kürt halkı” ise, süreci onlar için yürütüyor olmalısınız.
Talepleri biliniyor ve bu taleplerin çözümü için yapılması gereken şey Türkiye’nin bir bütün olarak demokratikleştirilmesidir.
Bölge halkının taleplerinin yerine getirilmesi yolundaki adımlar, şiddet yanlılarını marjinalize eder.
Hayal kurmayın: Ayrılıkçı hareketleri tümüyle yok edebilmek mümkün değildir. Bunların içinde şiddetten çare umanlar da olabilir.
Yapacağınız şey, bu ayrılıkçı şiddet yanlılarını marjinalize etmektir, onları bahane ederek süreci askıya almak değil!
Onları marjinalize etmenin yolu da genel olarak demokratikleşmeden, bölge halkının taleplerine demokratik çözümler sunmaktan geçer.

Haberin Devamı

İmam ve cemaati!

VALİDEBAĞ Korusu’nda yeni bir camiye ihtiyaç var mı?
Ali Müfit Gürtuna’ya göre yok.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin eski başkanı şöyle diyor: “Sitelerin diğer yanlarında camiler var. Camilerde insanlar yok. Bir saf, iki saf, bazen 2-3 kişi oluyor. Camiler dolar taşar da yeni camiye ihtiyaç olur yaparız. Öyle bir durum söz konusu değil. Keşke daha olumlu ve uyumlu şekilde çözülseydi. Önce bu insanların ikna edilip rızalarının alınması gerekirdi.”
Yani amaç, bölgede yaşayan ve bir camiye ihtiyaç duyan inançlı insanların ihtiyaçlarını karşılamak değil.
Ama yine de Üsküdar Belediyesi iddialı, inşaatı yapacak.
Belediye Başkanı, mahkemenin yürütmeyi durdurma kararını takmıyor bile!
Ve şöyle diyor:
“Arkadaşlar maalesef bu memlekette fazla tolerans, fazla iyi niyet karşındakini azdırıyor.”
Senin bu “fazla tolerans” dediğine demokrasi deniliyor bayım!
Herkes senin gibi düşünmek zorunda değil ve senin gibi düşünmeyenlere “azgın” muamelesi yapmak otoriter rejimlerde söz konusu olur.
Mahalleli, orada bir camiye değil, parka ihtiyaç olduğunu düşünüyor.
Normal bir belediye başkanının o sese kulak vermesi gerekir, ama belli ki o da liderinin izinden gidecek!
En baştaki AKP’liyi taklit ediyor!
O da mahkemenin yürütmeyi durdurma kararına rağmen şimdi adına “Ak Saray” dedikleri inşaatı yaptırdı, şimdi girip içinde saltanat sürmeyi planlıyor ve sesini yükseltene haddini bildiriyor!
İmam ne yapıyorsa, cemaat de onu taklit ediyor!

Haberin Devamı

Kimsenin ulaşamadığı durak

SON zamanlarda okuduğum en ilginç haberlerden biri dün Haber Türk’ün İstanbul sayfasında yayımlandı.
Edirnekapı ile Bayrampaşa Metrobüs durakları arasına bir durak daha yapılmış, adı Vatan Durağı. Ama durağı kimse kullanamıyor!
Çünkü otoyolun ortasına yapılan bu durağa ulaşabilmek mümkün değil.
Durak için yapılan üstgeçide çıkan yaya yolları, otoyol bariyerlerinde sona eriyor!
Gazete, “Bu durak madem kullanılmayacaktı, niye yapıldı” diye sorup ekliyor: “Bakalım bu sorulara yanıt veren bir yetkili olacak mı?”
Bu soruya yant verecek bir yetkili elbette olmayacak, onun için yanıtı ben vereyim dedim.
Bu üstgeçit yapıldı, çünkü o müteahhit artık her kimse o geçidi yapmak istiyordu!
Yapmak istiyordu ki para kazansın.
Müteahhit değil de belediye kendi olanaklarıyla inşa ettiyse, yine aynı şey.
Bu kez parayı malzemeleri temin edenler kazandı, çimentocular, demirciler vs.
Paraları cebe indirenler, kazançlarından bazı vakıflara “bağış” yaptılar mı, bilemiyoruz tabii.
Ama bu heyetin genel iş yapma tarzına bakacak olursak, onlar da küçük–büyük demeden, bir havuza üç beş kuruş atmış olmalılar!

Yazarın Tüm Yazıları