Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Bu insanlar aptal mı?

Karşımda bir adam oturuyor.

Haberin Devamı

Gözleri kapalı.
Yüzünü tıpkı ayçiçekleri -günebakan da denir ya güneşe döndüklerinden yüzlerini- gibi güneşe döndürmüş.
Hiç kıpırdamıyor. Ama inanılmaz canlı görünüyor o hareketsizliğindeki ihtişamı.
Yalnız.
Yüzünü ayçiçekleri gibi güneşe döndüğü taraf, aynı zamanda bir kanala bakıyor.
Suyun dibindeyiz.
Adam gülümsüyor. İnanılmaz bir haz aldığı kesin şu andan.
Hiç kıpırdamıyor. Nefes alıyor; ama ne güzel nefes alıyor...
Etrafımızdan bisikletler geçiyor.
Yayalar geçiyor. Tek tük araba...
Kahvesini içenlerin bardaklarını masalarına koyduklarında çıkan porselen ve tahtanın öpüşme sesi var bir de fonda.
Aaa nasıl atlarım, bir de kanaldan geçen o uzun sosis gibi tur gemilerinin suyu yarma sesi geliyor ara sıra kulağıma.
Su, o anda kanalın tuğla duvarlarına çarpıyor... Tatlı bir fırça darbesi gibi duvardaki suyun çarpma sesi.
Kilisenin çanları çoooook uzaktan duyuluyor. O kadar uzaktan geliyor ki, ister istemez acaba çalıyor mu yoksa ben çaldığını mı hayal ediyorum diye düşünürken yakalıyorum kendimi.
Şu anda...
Bir güvercin geldi ayağımın dibine. Aylak aylak yürüyor.
O sırada burnunu gökgürültüsü şiddetinde temizleyen bir adamdan ürküp, pırrr uçup gidiyor.
Ne kısa sürdü kuşun gelişi ve uçuşu.
Pır geldi... Pırrr uçtu.
10 gündür tek bir gökdelen görmedim. 10 gündür hava nasıl olursa olsun -yağmurlu, soğuk, güneşli, rüzgarlı- günde en az 10 km, ha bisikletiyle ha yürüyerek hareket halinde olan insanlar görüyorum.
10 gündür mağaza “zinciri” görmedim. 10 gündür süpermarket de görmedim.
Yediğim içtiğim her şey bulunduğum yerin kendi mahallesinin restoranı, bakkalı, marketi, kafesi, barı.
Tek bir AVM de görmedim.
Her evin önü kocamaaaaan yeşil uzun ve çok dallı ağaçlarla kaplı. Belli ki bu ağaçlar bu şehirde yaşayanların manzarasını bozmuyor. Oysa bazı evlerin pencerelerinden içeri girecek kadar sarmış koca dallar etrafı.
Bu insanlar aptal mı?
Geri mi?
Neden şehrin göbeğine zincir mağaza, zincir restoran, şu eski binaları yıkıp AVM filan yapmıyorlar.
Hele bu parklara ne demeli? Büyük parklar her biri.
Çok ağaç var parklarda. Bunları kesip yerine lüks siteler ve havuzlu, kapalı spor salonlu kompleksler yapmalı, sağa sola da tasarımlı saksıda plastik yeşillik koymalı.
Herkes, her kafe sağlıklı menüler sunuyor.
İnsanlar yedikleri içtikleri konusunda ne kadar özenli, bilinçli, dikkatli.
Bu insanlar aptal mı, geri mi?
Yediğin, içtiğin, oturduğun, yerde hiç kılık kıyafet ayrımı yok.
Yan gözle bakmıyorlar üstüme başıma süzme yoğurt yaparcasına sıkıp ruhumu...
İşçi, öğrenci, işadamı, gay, lezbiyen aynı ortamda takılıyor.
Takılıyoruz.
Rengarenk. Özgür.
Yüzünü -tıpkı ayçiçekleri gibi- güneşe çevirmiş şu adam gülümsüyor gözü kapalı.
Hâlâ...
Şu anda aldığı nefesin tadına bakıyor.
Ben de.
Ben de yüzüm tıpkı ayçiçekleri gibi güneşe dönük, şu anımın tadına vara vara yazıyorum.
Siz de bırakın köleliği arkanızda.
Hayır, zor değil.
Küçük ama kararlı tercihler, çaba, istek ve niyet meselesidir anın tadına bakmak aslında.
Yüzünüzü güne baktırın.
Şimdiki zamanın geleceği orada...
Yonca
“Günebakan”

Yazarın Tüm Yazıları