Ev kadınları iş hayatına katılmalı mı?

Güncelleme Tarihi:

Ev kadınları iş hayatına katılmalı mı
Oluşturulma Tarihi: Ekim 25, 2014 09:03

BU hafta İngiltere Maliye Bakanı George Osborne bir yıl içinde en az 500 bin ev kadınının iş gücüne katılmasını sağlamayı planladıklarını ve bunu mümkün kılmak için devlet kreşlerinin sayısını önemli oranda artıracaklarını açıkladı.

Haberin Devamı

Bakanın konuşmasını dinlerken açıkçası sözlerine çok da önem vermedim ve “Genel seçimler öncesinde oy toplamaya çalışıyor işte ama en azından oy dilenirken iyi bir şey yapıyor” diye düşündüm.
Ne de olsa İngiltere’de kadınların Muhafazakar Parti’ye kıyasla muhalefetteki İşçi Partisi’ne oy vermeye meyilli olduğu bilinen bir gerçek.
Ve benim gözümde çocuklarına bakmak zorunda oldukları için eve tıkılıp kalmış kadınlara çalışma imkanı sağlamak, kadın oylarını kapmak için oldukça yerinde ve etkili bir yöntem.
Ama ertesi sabah bizim gazeteye yollayacağım İngiltere gündemini hazırlamak için İngiliz basınını tararken, bir çok kadın gazeteci, blogger ve aktivistin Osborne’un açıklamalarına fazlasıyla sinirlendiğini fark ettim.

* * *
Muhafazakar Parti’nin ortaya attığı en saçma plan ve politikaları bile körü körüne destekleyen sağ eğilimli gazetelerin kadın yazarları bile “Osborne’un büyük bir hata yaptığını” ve “çalışmak yerine çocuk bakmak isteyen, bu hayatı ‘seçen’ kadınları zor durumda bıraktığını” söylüyordu.
Hatta bazı yazarlar kadınların çalışması gerektiğini ima eden bu uygulamanın feminizm karşıtı olacağını, çünkü feminizmin özünün kadınlara seçme hakkı tanımak olduğunu söyleyecek kadar ileri gidiyordu.
Açıkçası o yazıların hiç biri beni kadınlara iş hayatına dönme fırsatı tanımanın kadın karşıtı bir politika olduğuna ikna etmekte başarılı olamadı.
Hatta büyük bir kısmı kariyer sahibi kadın gazeteciler tarafından yazılmış olan bu makalelerin bir nevi iki yüzlülük olduğunu düşündüm.
Ve bu tartışmalar bana bir kez daha bütün kadınlar gibi benim de belki bir gün yapmak zorunda kalacağım bir tercihi hatırlatıp fazlasıyla canımı sıktı.

* * *

İngiltere’de (Ve daha bir çok Avrupa ülkesinde) bakıcı ve kreş masrafları ortalama bir maaşın neredeyse yarısına denk geliyor. Bu nedenle çalışan çiftler çocuk sahibi olduklarında, ebeveynlerden birinin kariyerinden vazgeçip çocuklara bakmasına karar vermeye zorlanıyor.
Dünyanın neredeyse her yerinde hala erkekler kadınlardan daha çok kazandığı ve çocuk bakmak kadınlara özgü bir rol olarak görüldüğü için de işini bırakmak zorunda kalan taraf neredeyse her zaman anne oluyor.

Erkek arkadaşım da benden aşağı yukarı 7 kat daha fazla para kazanıyor ve doktoramı bitirip tam zamanlı çalışmaya başlasam bile bu fark kolay kolay kapanmayacakmış gibi görünüyor.
Bu da bir gün benim de çocuk sahibi olunca, çalışmam ailemize pahalıya patlayacağı için yarı zamanlı, hafif bir işe yönelmek zorunda kalabileceğim anlamına geliyor.
Elbette kadınların hayatları ile ilgili her türlü tercihi yapma hakkına sahip olduğuna ve bu hakkın ne pahasına olursa olsun korunması gerektiğine inanıyorum.
Ve bazı kadınların ev kadını olmayı seçtiğini biliyor, hatta bu tercihi yapmış bir çok kadını da bizzat tanıyorum.
(Ve açıkçası kendilerini hiç de kötü hissetmeden günlerini kuaför randevuları, yemek programları ve dedikodu ile dolduran bu kadınları birazcık da olsa kıskanıyorum)
Ama belki de çalışan bir annenin çocuğu olduğum için ben kendi adıma bir kadının çalışmasının hem kendisi hem de çocukları için çok daha faydalı ve tatmin edici olduğunu düşünüyorum.
Ve İngiltere’nin ‘baş kötüsü’ George Osborne’a hak vermek kendimi biraz rahatsız ve davayı satmış gibi hissetmeme neden olsa da kadınların kariyerlerinden vazgeçmeden aile kurabilmesini amaçlayan bu politikalara destek vermekten kendimi alamıyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!