Beyin yalan söylemez

Bugünkü yazıma “İşlemeyen demir pas tutar” diyerek başlıyorum, beyin egzersizlerini, bulmacasını ihmal etmeyen muhterem Habitus okuru.

Haberin Devamı

Biliyorum internet hayatımızı çok kolaylaştırıyor, biliyorum artık çarpım tablosu ezberleyen kalmadı fakat şu matematik sorularını şakkadanak çözen aplikasyona karşı durmak zorundayım.
Biraz hafızanızı zorlayın.
Google haritalar, yerinizi tayin eden ve gideceğiniz yere kadar sizi elinizden tutup götüren navigasyon cihaz ve aplikasyonları yokken ne yapıyordunuz?
Yaşadığınız şehrin yollarını biliyordunuz.
Yönünüzü az da olsa kestirebiliyordunuz, hafızanıza güveniyor ve bir kere gittiğiniz yeri ikinci kez bulabiliyordunuz.
Sonra ne oldu? Köşedeki bakkala bile navigasyon cihazıyla gider oldunuz.
Artık kafayı çalıştırmak gerekmiyordu çünkü, yaz adresi, söylesin makine.
Hal böyle olunca, akıl sırtını cihaza dayadı, tembelleştik ve yol bulamaz olduk.
Teknolojiye sonradan adapte olmuş biz analog çağ çocukları bir yana, yeni neslin de derdi büyük.
Kafayı çalıştırmak zorunda kalmamak “büyük rahatlık” olarak görülse de gelişim açısından baktığımızda, son sürat geriye doğru gidiyoruz.
Kitap özetleri, hazır ev ödevleri, bir tıkla önüne gelen yanıtlar, saniyenin binde birinde soru çözen aplikasyonlar...
Bunların çoğu zaman kazandırıyor gibi görünmesine rağmen becerileri köreltiyor.
Okumak zorunda olduğum bir kitabın özetini bulabilmek...
Veya kırk saat sözlük karıştırmadan bir İngilizce sözcüğün Türkçe anlamını anında görebilmek...
Bunları “geçmişteki öğrenci ben” olarak düşününce hayal gibi geliyor.
Fakat bugünkü ben” olarak baktığımda, iyi ki yokmuş diyorum. İyi ki mecbur kalmışım o kitapları okumaya, o ödevleri yapmaya, manaları aklıma kazınacak olan sözcükleri harıl harıl aramaya...
Peki bugünkü durum ne?
Uzun saatlerini, günlerini harcayacağın ve ortaya “ürün” yani “ödev”i çıkarmak için kafa patlatıp yorulacağın bir süreci bir dakikaya indiriyor teknoloji.
Sana hedeftekini veriyor ama esas öğrenme süreci olan “orta” kısmı atlatmanı sağlıyor.
Gelişeceğin kısmı es geçiyorsun yani. Egzersiz kısmını.
Aylarca uğraşmadan bir günde 20 kilo vermek gibi.
Veya bir anda sıska bir adamın vücutçuya dönüşmesi gibi.
Görüntüde oldu gibi, fakat o görüntüyü veren, aradaki süreçte yapılanlar.
“Ha” deyince dünya değişmiyor.
Emek vermeden, uğraşmadan, zorlanmadan hiçbir şey olmuyor.
Biliyorum, bizim memlekette “görüntüde oldu” ise olmuş sayılır, içi doluymuş, boşmuş bakılmaz fakat beyin yalan söylemez sevgili matematikten zorla soğutulmuş Habitus okuru.
Beyni bu kadar tembelliğe alıştırırsak, yirmi sene sonra iki ile ikinin toplamı için hesap makinesi kullanmak zorunda kalırız; eh, artık şaşırmazsınız.
Beynimiz var, kullanalım. Hayır, yanlış mı söylüyorum?

Yazarın Tüm Yazıları