‘İktidar olmak çevreyi kirletmek mi demektir’

Trakya’nın tarlalarından sonra meralara da göz dikilmesi köylüyü isyan ettirdi.

Haberin Devamı

TRAKYA’ya 1970’lerde ‘göz koyuldu’, ilk önce Tekirdağ’ın Çerkezköy ilçesi kalkınmada öncelikli ‘ilçe’ sınıfına alındı. Büyük yatırımlar yapıldı; Ecevit yeni iktidara gelmişti. Daha sonra Çorlu’ya yüklenildi; Çerkezköy, Çorlu ve Lüleburgaz hattında bugüne kadar 1500 kadar fabrika-tesis kuruldu. Hatırlarız; 1991’lerde Demirel başbakan olunca, Lüleburgaz-Çorlu arasında henüz tekstile dayalı 8-10 fabrika vardı; Demirel 1991’lerde Trakya’ya geldiğinde hayretler içinde kaldı. “Benim yatırımcım işini bilir” dedi.
Ondan sonra Bulgaristan’dan göç oldu; nitelikli bu işçiler Trakya’ya yerleşmeyi tercih ediyordu; artık Avrupa ile yarışabilirdi Trakya!... Güneydoğu’nun ‘kara para’larıyla birçok tesis yapıldı bölgeye...
Hiçbiri planlı değildi; ne bir sanayi bölgesi vardı ne bir arıtma tesisi... Ergene Nehri aşırı şekilde kirleniyordu artık.
Tarlaların ortalarına fabrikalar kurulurken, kimse müdahale etmiyordu, Türkiye kalkınıyordu!

METROPOLİTAN PLANLAMA’YI KANDIRDILAR

AKP
iktidara gelince İstanbul’un yükü hafifletilmeliydi. Trakya Üniversitesi, 1/100 binlik Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı’nı yaptı; bu ilk bölgesel bir çevre planıydı. AKP’li Çevre-Orman Bakanı Osman Pepe, Rektör Osman İnci’nin de başında olduğu üniversitenin planını kabul etti. Yıl 2004 idi. Ama ne olduysa oldu, bir anda ortaya İstanbul Metropolitan Planlama (İMP) çıktı. Prof. Hüseyin Kaptan’ın öncülüğünde şehir plancısından orman bakanına, su ürünleri hocalarından mühendislere kadar 500-600 uzmandan oluşan bir kadro sadece İstanbul’u değil Trakya ve Marmara’yı tümden planlamaya soyundu. İMP baştan gayet güzel ‘bilgilendirme’ toplantıları yaptı. Ancak bu toplantılar gösterdi ki, Trakya halkının geleceği ile büyük endişeler olduğu ortaya çıktı. En başından beri İstanbul’un arka bahçesi temelinde planlanan Trakya bölgesi ile ilgili olarak iktidarın rant amaçlı bir plan yaptığı ortaya çıktı. Silivri’nin kuzeyinde yeni havaalanı için yüzlerce dönüm yerler kapatıldı; kimin yönlendirdiği belli olmayan toprak satışları olağanüstü hale geldi; fiyatlar uçuyordu... Ormanlara ilk tecavüz başlamış; Istranca’nın zaten yetersiz olan suları Terkos’u (Durusu) artık besleyemez hale gelmişti.
Türkiye yüzölçümünün % 3’ü olan Trakya’ya müthiş bir ‘saldırı’ başladı. 2011 seçimleri öncesindeki kötü niyet ortaya çıktı bir anda. Tekirdağ ve İzmit arasında kalan İstanbul’a (genel yüzölçümü 0.75; Kemerburgaz ve Beykoz ormanları çıkarırsak % 0.35) Arap sermayesi yüklenmeye başladı. Birçok AVM, rezidans ve yoğun konut yapılaşması sonucunda nüfus Kartal ve Çorlu’ya kadar dayandı.
Artık Anadolu, bu dediğimiz bölgeye akıyordu; İstanbul’un nüfusu bir anda resmi olarak 14 milyonu aştı.
“Çevreyi kirletmek iktidar olmak demektir” mi oluyor bu?
Bazı kafalar bu anlayışın sevdalısı...
Ama her şey öyle değil tabii ki...
Prof. Hüseyin Kaptan, bir gün planlamada nasıl kandırıldığını ne gibi baskılar gördüğünü dileriz anlatır.

2015 SÜRPRİZLERİ

Seçim kampanyasında Başbakan Erdoğan bir anda 3. köprü ve 3. havaalanı projelerini açıkladı. Asıl önemlisi, Karadeniz’den Marmara’ya bir kanal indirilecekti... İlk iki projenin yapımına başlandı; Kanal projesi ile Çanakkale köprüsü projelerinin açıklanmasının ise 2015 seçimlerine bırakıldığı anlaşılıyor; çünkü ihale yapılamadı, ekonomik güçlüklerin başladığı bir sürece girildi. Nitekim Ergene’nin arıtılması ve OSB’lerin atıklarının toplanarak Marmara’ya deşarj edilmesi projesi beklenmedik bir şekilde iki yıl ötelendiği dikkat çekti.
Şimdi sıra başka bir yağmada... O güzel kekik kokulu meralara geldi.

Haberin Devamı

Meralar imara açılmaz diye bilirdik, ne yazık ki tersi oldu

Haberin Devamı

TEMA, yıllarca bir ‘Mera Kanunu’nun çıkması için uğraştı. Hayrettin Karaca ve Nihat Gökyiğit, bu konuda 17 yıl mücadele verdiler. Yasa 25.2.1998 tarihinde çıktı. Tüm yasa altı kez değişikliğe uğradı; son değişiklik 12. maddede yapıldı; “Kiralanacak alanda hayvancılık için gerekli bakım, barınma ve su ihtiyaçlarını karşılayacak zorunlu hayvancılık tesisleri kurulabilir. Bu tesislerin taban alanı kiralanacak alanın yüzölçümünün yüzde birini geçemez. Ancak Bakanlar Kurulu kararı ile bir katına kadar arttırmaya olanak sağlanmıştır. Bu tesislerin yapılması ve kullanılması ile ilgili usul ve esaslar da Bakanlık’ça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir” şeklinde bir düzenleme yapılması bardağı taşıran son damla oldu. Çünkü bu düzenleme ile kısmen de olsa meralar imara açılmış oldu.
Dün bu değişikliğe ilk tepki Lüleburgaz’da başladı... Kırklareli İl Genel Meclisi üyeleri ile STK’ların ve köylü vatandaşların katıldığı Esnaf Kefalet Kooperatifi salonunda “Toprağımıza Sahip Çıkıyoruz” başlığı altında harekete geçti. ‘İsyan konuşmalarının ardından Ahmetbey beldesinde 1 Kasım’da büyük bir miting düzenlenmesine karar verildi.
Ne acıdır ki, muhtarların bir bölümü yurtdışına ‘götürülmüştü’; ne tesadüf ki, bir bölümü de çağrılı oldukları Tarım Müdürlüğü’ndeki toplantıya katıldıkları için gelememişlerdi. Vali, Kaymakam, İl ve İlçe Tarım Müdürlükleri
ne yapsın; Ankara’dan gelen talimat böyleydi. Yazık.

Haberin Devamı

Meralar değil AKP zihniyeti ıslah edilmeli

TEMA üyesi ve Trakya’nın çevre gönüllüsü Hakan Dedeoğlu, 19 yıldır mera ıslahlarıyla mücadele ettiğini belirterek “Meraları ıslah etmiyoruz, ne yazık ki satıyoruz. Aslında meraları ıslah etmek yerine ‘Allah AKP’yi ıslah etsin’ demek gerekiyor.”
‘Toprağımıza Sahip Çıkıyoruz’ Platformu’nun sözcüsü, avukatı Emrah Arslan, büyük yakınmaya yol açan yasa ile ilgili şu yorumu yaptı: “Mera Yönetmeliği’nin 7. maddesi, Mera Kanunu’nun 12.maddesine aykırı olarak genişletilip yorumlanamaz. Çünkü kanuna aykırı yönetmelik olmaz. 12. madde de meraların ıslah amacıyla kiralanabileceği düzenlenmiştir. İlgili yasal düzenlemeler gereğince ıslah çalışması başlamış ya da ıslaha gerek olmayan meralarda kiraya verilemez.”
-Mustafa Altıntaş (Ahmetbey Belediye Başkanı ) 2B arazi sorunu ve toplu tapulaştırmalar sonucunda arazisi ve toprakları ranta peşkeş çekilmiş bir beldenin başkanı olarak topraklarımızı savunmak adına ilk kıvılcımı Ahmetbey’den 1 Kasım cumartesi günü başlatıyoruz.
-Kırklareli Ziraat Odası Başkanı Ekrem Şaylan, köylülerin yanında olduklarını, meraların ihaleye çıkması durumunda meranın gerçek sahibi olan köy halkının ihaleye girecek nereden bulacağını sorarken,
“Bu düzenlemenin hukuka aykırı ve art niyetle olarak yapıldığının altını çizdi ve “Meralar köylünündür” dedi.
-Düğüncübaşı köyünden Mümin Putuş “Köyümüzde eskiden 3 bin baş hayvan vardı; şu an 225 baş kaldı. İktidar küçük işletmelerin ve köylünün yanında durmuyor… Bu noktada sessizlik içinde kazığı uzaktan gösteriyor.
Oysa ki BM’nin Dünya Gıda Günü nedeniyle 2014 yılını ‘Aile Tarımı ve Küçük Çiftçiler Yılı’ ilan ettiğini hükümet görmezden geliyor.
Abdullah Mutluer: Kırklareli İl Genel Meclisi Mera Komisyon Başkan Yardımcısı Kırklareli Mera Komisyon Raporunda söz konusu meraların ihtiyaç fazlası değildir; zaten köylüye ancak yetmektedir.
Köy temelli İl Genel Meclisi üyesi Gürcan Kırım, “Düşük fiyat, elektrik, su, mazot, ilaç bedelleriyle zaten çökmüş ve beli kırılmış olan bizler desteklenmezsek siz istediğiniz kadar büyük çiftlikler kurun… İnsanları açlıktan kurtaramazsınız….”
MHP Tekirdağ Milletvekili Bülent Belen, Trakya’daki gelişmelerin tesadüf olmadığını; sadece Trakya bölgesinin ‘temiz sağlıklı bölge’ olduğu için büyük şirketlerin Trakya’ya göz diktiklerini hatırlatarak
Meraların 25 yıllığına kiralanmasının rant amaçlı olduğunu vurguladı. “Masum Trakya halkının istismar ettirmeyeceğiz” dedi.

Haberin Devamı

BİLİYOR MUSUNUZ

MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın ‘Beşiktaş Platformu’ tarafından ‘Yılın Milletvekili’ ödülüne layık görüldüğünü...
KARADENİZ İsyandadır Platformu’nun ‘doğanın ve yaşamın her alanın talana ve ranta açılmasına karşı’ deneyimlerini paylaşmak üzere bugün ve yarın TBMM’de olacaklarını açıkladıklarını...

AB ve Türkiye İlerleme Raporu Görüşmeleri

ANGELA Merkel: “Türkiye’nin AB ye tam üyelik sürecini görüşmeye devam etmemiz, artık düşünülemez bir hale geldi” diyor.
Volkan Bozkır: “Merkel ile yaptığımız görüşme neticesinde, Türkiye’nin AB ye tam üyelik ivmesinin sürdürülmesi konusunda mutabakata vardık” diyor.
No comment!
Dr. Hakan HANLI

Haberin Devamı

Almanya’nın Orta Doğu’daki emelleri artıyor

SON yılarda Orta Doğu üzerinde etken olmak isteyen iki ülke vardır. ABD Irak olaylarında etkisini kaybetmiş ve önemini yitirirken Orta Doğu’nun I. Dünya Savaşından sonra dağılımını sağlayan İngiltere buradaki emellerini I. Dünya Savaşından beri sürdürmektedir. “Üzerinde güneş batmayan İmparatorluk” deyimiyle hareket edersek, İngiltere Orta Doğu’yu hiçbir zaman gözden ırak tutmadı.
İngiltere’nin bu üzerinde güneşin batmadığı İmparatorluk kavramı çerçevesinde Almanya’da belirli olarak kendine yönelik sınırların doğrultusunda bir “Hinterland” kurma konusunda çabalarını ortaya çıkarır, bu da Almanya’da istenilen en önemli nedenidir.
Almanya’nın yaklaşımı
Almanya’nın emelleri her zaman gözle görülürdü. Almanya buradaki aktivitelerini özellikle Suriye ve Irak üzerinde gösterirken, İran’da şah rejiminin devrilmesinden sonra ilişkileri geliştirmiştir. Federal Alman İstihbarat Teşkilatının (BND) önemli adamlarından biri olan ve bu bölgeleri karıştırmakla görevli olarak çalışan Udo Steinbach’da her zaman “İran İslam’ı, Türk İslam’ına göre bize daha yakındır. İran kaliteli bir halktır,” tanımını Almanya’da yerleştirmişti. Almanya aynı zamanda Kürtlere büyük ölçüde ilgi duydu. 1985’te Kürt Enstitüsünün Fransa’yı terk edip Bonn’a yerleşmesinden sonra Kürtlere karşı sempatisi arttı ve şimdi sayıları 700.000’e kadar olan Kürt kökenli insana Almanya’da her zaman daha fazla kol kanat gerdi.
Kürt konusunda Alman politikacıları sosyal demokratlardan yeşillere tüm platformlarda Kürtlere olumlu bir yaklaşım içindeydiler. 1995’te daha Aşağı Saksonya eyaleti Başbakanı olan ve sonra Türkiye dostu olarak andığımız Gerhard Schröder 1995’te Güneydoğu Anadolu’da olan çatışmalarda Kürtleri kesilen Kürtler ve Türkleri de kesen Türkler olarak nitelendirmiş, o zaman Türkiye’nin hiçbir Büyükelçisini kabul etmemişti.
Yezidi ve Süryaniler konusunda Alman eski Kuzey Ren Westfalya İçişleri Bakanı Heribert Schnorr ilgisini bu bölgelere giderek her zaman göstermiştir. Şu anda Almanya IŞİD’e karşı savaşan Irak ve Peşmergelere 4,6 Milyon € somut yardım verirken, bunun dışında 10 Milyon Euro indirekt yardım verdiği bilinmektedir.
Bu açıdan Alman Savunma Bakanı Ursula von der Leyen Erbil’e gelmiş ve oradaki çalışmaları, Erbil’deki Kuzey Irak ordusunun eğitimini yerinde incelemiştir. Bunun dışında Ursula von der Leyen Kürt Peşmergelerin Almanya’da eğitilmesi konusuna çok ağırlık vermiş ve Almanya’ya gelen 1.200’e kadar Peşmergeye Leopar 2 tanklarının kullanımında eğitim verilmiştir.

Almanya’nın Dış politikası nerede oluşur?

Türkiye ile olan ilişkilerinde her geçen gün daha soğuk bir havaya bürünen Almanya, her ne kadar Dışişleri Bakanı Steinmeier’in Türkiye’ye özel ilgisi olsa da, Merkel’in etkisiyle ve -şunu da unutmamamız lazım- Almanya’nın Rusya, Amerika ve Türkiye politikaları Dışişleri Bakanlığında değil, Başbakan’ın konutunda oluşur.
Almanya’da her zaman Başbakanlıkta dış ilişkilerden sorumlu Genel Müdür ABD, Rusya ve Türkiye politikalarında yön belirleyici kişilerdir. Eskiden Gerhard Schröder’in Başbakan olduğu zamanda bunu Başbakanlık Dış ilişkiler Sorumlusu Reiner Silberberg belirlemiştir.
Türkiye’nin Almanya ilişkileri her geçen gün daha da soğumaktadır. Almanya’nın yeni hedefi bugün ekonomik ve askeri yardım yaptığı Irak’taki Kürt otonom bölgesinin bir devlet haline dönüşmesidir. Aynı zamanda Suriye’deki Kürtlerin hamiliğine üstlenmek olacaktır. Ayrıca IŞİD karşıtlığı Almanya’da genel bir politika haline gelmiştir. Bunun en önemli nedenlerden biride Almanya’daki aşırı İslamcıların ve Selefilerin Suriye’ye giderek orada aktif bir politika içerisine girmeleri, sonra Almanya’ya dönerek burada negatif bir politika yapmalarından kaynaklanmaktadır.
Prof. Dr. Faruk ŞEN

Yazarın Tüm Yazıları