Başbakan Davutoğlu Akil İnsanlar Heyeti ile buluştu

Güncelleme Tarihi:

Başbakan Davutoğlu Akil İnsanlar Heyeti ile buluştu
Oluşturulma Tarihi: Ekim 19, 2014 12:39

BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, Akil İnsanlar Heyeti’yle Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’nde saat 12:00’de bir araya geldi. Davutoğlu burada yaptığı konuşmada PKK'nın silahlarıyla ülke dışına çekilme süreciyle ilgili olarak, "Haziran raporu sunduğunuzda dahi çok az unsurun sembolik çekildiğini biz biliyorduk ama hiç bir zaman topluma deklare etmedik ki çözüm süreci zaafa uğramasın" dedi.

Haberin Devamı

Davutoğlu toplantı öncesinde bir konuşma yaptı.

Davutoğlu konuşmasında, "Akil insanlar heyet, geçen sene oluştuğunda hepimizin beklentisi, sizlerin de olağan üstü gayretiyle, aslında onlarca yıldır devam eden bir önemli meseleye ve tek başına mesele çerçevesinde değil bütün kapsamıyla toplumsa ve tarihi bir dönüşüme cevap teşkil edecek çözümleri üretmek üzere ortak vicdanı harekete geçirmeyi hedeflemiştik" diyerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2013 yılı Nisan ayında gerçekleştirdiği Akil İnsanlar toplantısını hatırlattı.

Davutoğlu, "Çok yoğun çabalar gösterdiniz size minnettarız" diyerek şu ifadeleri kullandı:

"26 Haziran’a kadar olan dönemde 12 bin kilometrelik mesafe katledildi. Sayısız uçak yolculukları yapıldı. 60 bin vatandaşımızla yüz yüze görüşmeler yaptınız. Çok farklı siyasi görüşlere, çok farklı geçmişte belki ideolojilere sahip ama ortak bir vicdanı harekete geçirme konusunda tereddütsüz aynı zemine sahip bir heyet olarak gerçekten size bütün ülkemiz adına, hatta sadece Türkiye olarak değil sizin bu çabalarınız sonrasında çevre ülkelerde yaşanan kırılmaların derinleşmesi göz önüne alındığında insanlık adına da teşekkür borçlu olduğumuzu düşünüyorum. Bu anlamda çözüm süreci bu toprakların en önemli projesidir en başından itibaren söyledik. Sadece bu ülkenin projesi değil burada başarılı olduğunda çevre ülkeler içinde ilham kaynağı olacak önemli bir yol ve yöntem tespit etme meselesidir."

Haberin Devamı

"ORTAK BİR SORUMLULUK TAŞIYORUZ"

"Her biriniz bu konuda o kadar değerli katkılarda bulundunuz ki; o zaman Dışişleri Bakanı olarak çalışmaları takip ettiğimde sunduğunuz raporları detaylı okumuştum. Şimdi hafızamı yenilemek için tekrardan onları okudum. Başbakanlık görevini aldıktan sonra, yeni ve etkin bir yöntemle çözüm sürecine ivme katarız diye arkadaşlarımızla ve Cumhurbaşkanımızla derin istişarelerde bulunduk. Son gelişmeler olmasaydı da sizinle bir araya gelecektik. Sizinle bir araya gelişimiz konjonktürle bir gelişmenin sonucu da değildir. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Ortak bir sorumluluk taşıyoruz. Bu ortak sorumluluğunu toplumun bütün kesimlerine yaymak için omuz omuza vermek durumundayız."

Haberin Devamı

" AMA DEVRİM MAHİYETİNDE BENCE ATILAN EN ÖNEMLİ ADIM"

"Belki saatlerce sürecek bu oturumda sizlerden biri olarak istişare etmek istiyorum. Bu toprakların bir çocuğu, bu ülkenin geleceğiyle ilgili ümitler, idealler besleyen bir insan, bir birey bir aydın ve bütün insanlık için, bölge için sorumluluk taşıyan beşerler olarak oturup birlikte konuşacağız. Şunu bilinmesini en başında isterim; Akil İnsanlar heyetinin yaptığı temaslar karşılıksız kalmamıştır. Bunlar sadece sizlerin bölgelere yaptığı ziyaretlerle, o ziyaretler sonucunda ortaya çıkan yazılı raporlarla raflara kaldırılmamıştır. Çok zor bir süreç oldu, biliyorsunuz ki kitlesel gösterilerin olduğu Gezi süreçleri, geçen sene yaşadıklarımız ondan sonra 30 Eylül’de o dönemde Başbakanımızın açıkladığı demokratikleşme paketinde sizin teklif ettiğiniz birçok unsur yer aldı. Hazine yardımı için yüzde 7’den 3’e inme şartı, harf yasağının kaldırılması, yer isimlerinin gözden geçirilmesi, siyasi propaganda her türlü yerel dilin, ana dilin kullanılması dahil olmak üzere bir çok sizin teklif ettiğiniz, raporlarınıza dönüp baktığınızda ’evet biz bunları teklif etmiştik’ dediğiniz bir çok husus geçen seneki demokratikleşme paketinde yer aldı. Ama devrim mahiyetinde bence atılan en önemli adım, yine sizlerin hemen hemen her bölgede ki raporda benim gördüğüm ve talebiniz olan ve bu çözüm sürecinin tarafları olan aktörlerinde dile getirdiği yasal çerçevenin çözüm sürecine sağlanması olmuştur. Artık çözüm süreci Türk hukuk sisteminin bir parçası ve yasama kudretiyle Bakanlar Kurulu’nu da bağlayan bir temel esas halini almıştır. Bu konuda yaptıklarımız daha detaylı olarak sizlerle istişare etmek istiyorum."

Haberin Devamı

"ŞİDDET AĞIRLIKLI BİR DİL"

"Çözüm sürecinden muradımız nedir ve aslında çözüm süreci salt bir müzakere ya da teknik bir süreç olmanın ötesinde tarihi bir proje olma niteliğini nereden kazanıyor bu hususlarda bazı kanaatlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Kongre konuşmamı hepiniz hatırlayacaksınız. Bilinçli bir şekilde kongre konuşmama; ’mekana, zamana ve insana selam olsun’ diye başlattım. Siyasetin ve her siyasi faaliyetin temeli insanın varoluşsal sebebi tabiata, çevreye, insanın zaman içinde akışını temsil eden tarihi kontekste hitap etme ve insana saygı esasına dayalı olmak zorunda. İnsanı selamlamayan, yaklaşımın siyasi alanda kalıcı bir temel bulması mümkün değildir. Küçük kısır alana bir mesele hapsolduğunda, son gelişmelerde olduğu gibi ve o kısır alanda şiddet ağırlıklı bir dil ve eylem geliştirildiğinde büyük resmi kaybetmek gibi bir sonuçla karşı karşı kalabiliriz. Bizim büyük resimde gördüğümüz şudur; insanlığın büyük tarihsel dönüşümünde, en temel evreler kadim, modernite, küreselleşme aşamalarından geçen evrelerdir. Kadim topluluklar çoğulcu şehir yapılarına sahip olan ve harmanlanarak bugüne kadar gelmiş çok köklü tecrübelerin birbirileriyle etkileşimlerinden doğmuş bir birikim. Modernite bu birikim üzerinde daha çok homojen ulusçu anlayışa daha yakın ama vatandaşlık hukukuyla da tahkim edilen bir hukuk düzenini ön gördü."

Haberin Devamı

"BU TWEETLER VAR. KESİNLİKLE BU TWEETLERİN HEPSİ KAYITLARIMIZDA DA VAR"

"İşte son olaylarda ’silahlanıyoruz ve saldırıyoruz’ şeklinde bir tweet, bu tweetler var. Kesinlikle bu tweetlerin hepsi kayıtlarımızda da var. ’Bu gece herkes silahlansın ve şurayı bassın’. Silahlanma çağrısında bulunan bir tweetin küreselleşme amacı, biz burada ne kadar konuşursak konuşalım, ne kadar ortak vicdanı harekete gecikirsek geçirelim, provakatif bir grup, provakatif ve yanlış bir bilgiyle ’Türkiye IŞİD’e yardım ediyor, Kobani’de şu’. Bunların hepsini size aktaracağım. Bütün bu çabaları yok sayan olağanüstü hızda ki bir bilgi iletişimini kötüye kullanan bir sonuç doğurabiliyor ve bir anda bir şehir yanmaya başlıyor. Küreselleşmenin bize getirdiği araçlar, bir anda bizim barışçıl projelerimizi, demokrasi çabalarımızı dumura uğratacak sonuçlar doğurabiliyor."

Haberin Devamı

"BİZ DE BİR BİN YILI DEVİRMEMİŞ ŞEHİR NEREDEYSE YOKTUR"

"Biz Latin Amerika ülkesi değiliz, her hangi bir coğrafyayı küçük görmek ya da tahkik etmek için söylemiyorum. Hatta Kuzey Amerikan ülkesi de, Batı Avrupa ülkesi de değiliz. Bu toprakların şehirleri, sokakları, devletleri, siyasi yapıları, sosyokültürel bağları en yakın zaman gittiğinde 2-3 bin yıllık geçmişe dayanır. Biz de bir bin yılı devirmemiş şehir neredeyse yoktur. Zaten şehirlerin şehir olması o bin yıllık süreçten geçmesiyle irtibatlandırılır. Bu topraklarda her hangi bir şehir tek bir dinle, tek bir etnik grupla adlandırılamayacak farklı tarihi tecrübeler yaşamıştır."

"O TOPLUMU BİR ARADA TUTMAK ZORLAŞIYOR"

"Tarihdaşlık ve vatandaşlık unsurlarını çözüm sürecinin temel taşları olarak görüyorum. Modernite görünümü içinde süslü ve çarpıcı kelimelerle örtülse de üzeri her gün ’barış, kardeşlik’ denilse de, devleti sadece şu ya da bu etnik grubun malı gibi görülürse bir süre sonra tıkanır, donuklaşır. Zaten çevre ülkelere baktığınızda, ister Suriye’ye, Irak, Ukrayna... Tarihi kültürel fay hatlarının bugün modernite görünümü altında ki ulusalcı ideolojilerle karşıtlık ilişkisine dayalı olarak bölündüklerini görüyorsunuz. Ben Irak’a ilk ziyaretimi yaptığımda fark ettim, eğer toplumun şehirleri şu şuraya aittir, bu buraya aittir diye ayrıştırılıyorsa o toplumu bir arada tutmak zorlaşıyor."

"CHP’NİN TEK PARTİ DÖNEMİNDE YAŞANANLARI EN AÇIK DİLE GETİREN BİZLER OLDUK"

"Şehir devletten önce gelir. Şehirden önce gelen de insanlık bilincidir. Eğer bölgeler siyasi partilik açısında değil de etnik ve mezhebi kimlik açısında dağıtılmışsa artık o andan itibaren sosyokültürel bütünlüğü sağlamak çok zor. Bizim farkımız ne, biz Kürt ve Türk ve diğer unsurlar olarak her yerde iç içe yaşıyoruz. Balkanların her milleti Kafkas ve Orta Asya’nın her milleti Anadolu’da var. Hele hele İstanbul’da artık sokaklarda var, aynı apartmanda var. Sosyokültürel zeminimiz bütün bu unsurları bir arada tutmayı başardı. Bütün yanlış devlet uygulamalarına, açık söylüyorum, tek tipçi ulusalcı yaklaşımlara, CHP’nin tek parti döneminde yaşananları en açık dile getiren bizler olduk. Şimdi bizim yapmamız gereken bu sosyokültürel zemini tahkim etmek güçlendirmek."

"KÜRTLERİN DEVLETİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİDİR"

"Kürtlerin bir devleti yok. Kürtlerin bir devlet arayışı var. O zaman Kürtlerin devleti Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Bizim şehirlerimiz nevzuhur kimlikler üzerinde doğmadı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti istiklal harbini, Mezopotamya, Kafkas, Balkan kavimlerinin çocukları bütün o omuz omuza, bir arada verdiler bu savaşı. Çanakkale savaşı da dahil olmak üzere, ortak bir çabanın ürünü olarak doğdu ve tarih, sosyopolitik süreklilik hep devam etti bu topraklarda."

"ÇATIŞMACI ACILAR YAŞANACAK"

"Son olaylar gösterdi ki Suruç’u Kobani’den ayırmak mümkün değil. Yapamıyorsunuz. Bunu söylediğimizde herkes yanlış anladı. Hayır. Kast ettiğimiz tek şey ya bu sınırlar barışçıl yönetmelerle anlamsızlaştırılacak ve bütün o akraba topluluklar birbirileriyle kaynaşacak ya da çatışmacı acılar yaşanacak. Biz bunu gördüğümüz için şimdi geriye dönüp herkesin muhasebe etmesini istiyorum."

"SİYASİ İRADEYİ ELİNDE TUTANLARIN İMTİHANI BURADA"

"Daha Arap baharından çok önce Suriye ve Irak’la barışçıl yollarla bunu nasıl yaparız diye büyük bir çaba içine girdik, vizeleri kaldırdık. Ortak ticaret havzası kurduk. Eğer bu gerçekleşmiş olsaydı bugün yine Telabyad ile Akçakale arasında ki, Araplarla, Türkiye’de ki Araplar, mülteci göçleri halinde değil ticari göçler halinde seyir halinde olacaklardı. Siyasi iradeyi elinde tutanların imtihanı burada."

"BUGÜNKÜ ÇATIŞMACI ORTAM DOĞDU"

"Bizim yapmak istediğimiz, IŞİD’i, IŞİD’in bugün yıkma iddiasında bulunduğu o düzeni ya da Suriye rejiminin bombalarla korumaya çalıştığı düzene karşı biz aslında barışçıl, ekonomik, siyasal, kültürel ağırlıklı bir bütünleşme strateji getirdik. Bizim savunduğumuz tek siyaset bu oldu. O güzelim Halep’i havadan bombaladığında, oradaki insanlara zulüm edildiğinde demokrasiyi teşvik ederek aynı anlayışı sürdürmeye çalıştık ancak olmadı ve bugünkü çatışmacı ortam doğdu."

"YA BARIŞÇIL BİR YOL SEÇECEĞİZ..."

"Karışımızda yine bu var. Ya barışçıl bir yol seçeceğiz ki bizim tercihimiz hep budur ya da yayılmacı, sekter, modern görünümlü ama aslında aşiretçi baas ideolojisiyle veya benzeri ideolojilerle çoğulcu yapılara karşı savaş ilan eden ya da bazen dini görünümlü, İslami görünümlü arkaik yapılarla çoğulcu yapılara savaş ilan eden terör ve radikal grupların tesiri altında kalacağız. İşte tam da Akil İnsanlar heyetinin misyonu burada özel bir önem taşıyor. Bizim açımızdan bu sivil inisiyatif Türkiye’de eğer bu çizgiyi gerçekleştirebilirsek aslında çözüm sürecinin başarısı bütün bu bölgedeki çatışmalar engelleyecek yegane yoldur."

"ÇÖZÜME KAVUŞTURABİLMEK İÇİN HER YÖNTEMİ DENEDİK"

"Çözüm sürecinin üç karakterine dikkat çekmek isterim: Birincisi, çözüm süreci millidir, yerlidir, özgündür. 12 yıl içerinde biz bu meseleyi çözüme kavuşturabilmek için her yöntemi denedik. Sayın Cumhurbaşkanımızın, Başbakanlığı döneminde yaptığı devrimci konuşmayı herkes hatırlar. O bakımdan sadece Kürtlere değil, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesi ayrımsız ve eşit hakları tanımak. Başörtü özgürlüğünden Alevi vatandaşlarımızın haklarına kadar... Diğer taraftan da sürekli akıl yorduk."

"NETİCE ELDE ETMEYE ÇALIŞTIĞIMIZI GÖRSÜNLER"

"5 sene önce, 3 sene önce hatta imkansız görünen süreçleri bütün siyasi riskleri alarak devreye soktuk. İmralı’yla yapılan görüşmelerden tutunda, HDP heyetlerinin yaptığı görüşmelere kadar. Şimdi herkes bir vicdani olarak sorsun, dönüp hükümetten ve devletten bir şeyler bekleyenler, hangi tabuları yıktığımızı, nasıl her türlü şeyi tartışarak demokratik ortamda bir netice elde etmeye çalıştığımızı görsünler. Akil İnsanlar Heyeti’nin kompozisyonu dahi çözüm sürecinin yerli ve özgündür bize aittir. Bu yol bu topraklarda hakkı bulunanların çocuklarının el ele yürüyeceği bir yoldur. Sonuçları itibari ile hepimiz ilgileniyoruz."

"DERSİM’İ BOMBALAYAN TEKTİPÇİLKTEN FARKI KALMAZ"

"Çözüm süreci, sadece bir tarafı ikna etmeye yönelik bir süreci değildir. Böyle bir ikna borcumuz da yok. Milleti ikna borcumuz var. Ama nihayetinde bu sürecin getirdiği ortamdan istifade ederek. ’şurada bir tek ben hakimim, burada siyaset yapacaklar benden izin alacaklar’ denildiğinde hem tarihi kadim ilişki tehdit edilmiş olur, hem de modern vatandaşlık ilişkisi ve insan hakları yerle bir edilmiş olur. O tek tipçiliğin 30’lu yıllarda Dersim’i bombalayan takipçilikten farkı kalmaz."

"KOBANİ ÖNEMSİZDİR DEMEK İSTEMEDİK"

"Biz ’Kobani ile çözüm süreci arasında bağlandı kurulmasın’ derken Kobani önemsizdir demek istemedik. Biz hiçbir zaman da demedik. Ama Türkiye’deki çözüm süreci, Suriye’de Kobani meselesi yokken de vardı. Ondan önce vardı. O mesele çözülse de çözülmese de devam edecek. Türkiye’deki çözüm süreci başarıya ulaştığında bütün çevre faktörleri pozitife yönde dönüştürür. Türkiye’de ki çözüm süreci doğru istikamette yürüdüğünde etraftaki bütün o çatışmalara da şifa ilacı haline gelir."

"SONRA DEKLARE ETMEK ZORUNDA KALDIK"

"Eğer Çözüm süreci sağlıklı bir şekilde bu güne gelmiş olsaydı ve birileri verdikleri sözleri tutmuş olsaydılar, Mayıs ayında bütün silahlı güçler Türkiye’yi terk edeceklerdi, sizlerde o aşk ve şevkle Anadolu’nun her bir yerine gittiniz, 'merak etmeyin Türkiye’de yakında silahlı hiç bir unsur olmayacak’ dediniz. Ne oldu? Haziran raporu sunduğunuzda dahi çok az unsurun sembolik çekildiği biz biliyorduk ama hiç bir zaman topluma deklare etmedik ki çözüm süreci zaafa uğramasın. Sonra deklare etmek zorunda kaldık."

"PYD’YE BAKIŞIMIZ FARKLI OLURDU"

"Bu gerçekleşmiş olsaydı ve bizim planladığımız gibi bütün o silahlı unsurlar sınırın dışına çıkmış olsaydı bizim Kobani’ye, PYD’ye bakışımız farklı olurdu. Ama sen silahlı unsurlarını içeride tutmaya devam edeceksin Suriye’de verilen mücadeleyi her ana Türkiye’ye yayarım diye demeç vereceksin sonra da rejimle iş birliği yapmış ve bu yönüyle tescillenmiş bir grupla Türkiye’yi ’niye bu grubu desteklemiyorsun’ diye eleştireceksin. Bunun kabul edilebilir bir tarafı yok. Birçok eleştiriye rağmen Dışişleri Bakanı olarak bizzat talimat verdim Salih Müslim ile görüşülecek diye. Çünkü çözüm sürecine eş olarak Suriye’deki unsurlarla da demokratik görüşme süreci başlasın istedik. Çağırdık ilk defa muhatap alındı. Çok temel şeyler istedik. Zor şeyler değil ama kitlesel şeylerdi. O dönemde bize verilen sözler tutuldu mu ki sanki, şimdi Türkiye sözlerini tutmadı desin birileri. Aksini yaptılar ve gittiler Suriye rejiminin suçlarına ortak oldular. Bütün uyarılarımıza rağmen ses çıkarmadan."

"İYİ NİYET SORGULANMAYA BAŞLAR"

"Türkmenler IŞİD tarafından katledilirken de sessiz kalındı. Biz sessiz kalmadık. Kobani’ye de sessiz kalmadık. Bugün dahi sessiz değiliz. Yeni çıkmış bir problem sebebiyle Türkiye’nin yüz yıllık projesini, hep beraber elimizi taşın altına koyduğumuz çözüm sürecini berhava etmeye kalkarsanız, iyi niyet sorgulanmaya başlar."

"’HERKES SİLAHLANSIN’ TWEETİ ATAN KİMLERLE BAĞLANTILI"

"6-7 Ekim’de vandalizmin, şiddetin gaspın cinayetin her türlüsü işlendi. O zaman samimiyet testinden geçiyor herkes. Her işi ikincil kılıp çözüm süreciyle ilgili her şeyi yapmışken gördüğümüz bu oldu. ’Biz şiddet çağrısı yapmadık’ deniyor. ’Herkes silahlansın’ tweeti atan kimlerle bağlantılı. Hepimizin oturup iyi bir muhasebe yapması gerekiyor. Özeleştiri yapmaktan da çekinmiyoruz. Faili meçhullerin üzerine gittiğimizi herkes biliyor. Şu anda da failli meçhuller var. Ama bunlar JİTEM gibi yerler tarafından değil kimliğini gizleyenler tarafından yapılıyor. Yasin Börü’yü kim öldürdü. Ne zaman çözüm sürecinde yol alsak şu veya bu oluyor ve ortalık karışıyor. Birileri puslu havayı seviyor. Görevimiz puslu havayı dağıtmak. Bu noktada Akil İnsanlar Heyeti’nin yardımına ihtiyacımız var. Çözüm sürecindeki kararlılığımızda en ufak bir değişiklik yok."

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!