Aynı filmin ısrarla aynı yerden başladığı hayatlar

“KADERSİZ trio”... Yeşilçam’ın pespaye seks furyasında “sağ kalamayan” üç oyuncuya yakıştırılan tanımlama bu. Sanki bu adlandırmayı yapan, “üçlü” değil “trio” diyerek, her dile tercüme etmek istemiş kadersizliklerini... Seher Şeniz, Feri Cansel, Mine Mutlu...

Haberin Devamı

Aynı filmin ısrarla aynı yerden başladığı hayatlar

Seher Şeniz, İzmirliydi. Gerçek adıydı Seher; seher vakti (henüz güneş doğmadan) dünyaya geldiği için.
Yarım asır önce, 17 yaşında “Caddebostan Plajı Güzeli” seçildi. Ardından elbet Yeşilçam...
Ünlü oyuncularla rol aldı; ama “kurtlar sofrası”nda ona hep “vamp kadın” rolü yakıştırıldı.
Tarihi Tarkan filminde oynadı mesela, mini etekli Tarkan dışında bir tek o çıplaktı.
Oryantal figürleriyle, “Yılanlı Kadın”dı...
* * *
Üç kez evlendi; ama “öteki kadın” olmaktan kurtaramadı onu evlilik cüzdanları.
Oynadığı filmlerden biri, “İki Yosmaya Bir Kurşun”du...
Ona gelmeyen kurşun, aynı kuşaktan Feri Cansel’e isabet etti.
O ise ölümünü, kendi örgütledi.
Önce 1984’de denedi, 4 tüp ilaçla... Uzun çabalarla, mucize eseri kurtardılar.
Sekiz yıl sonra, garantiye aldı ölümünü.
Komşularına “Avrupa’ya gidiyorum” dedi. Kapandı evine... Yüzlerce hapla, 44 yaşında “başardı”.
* * *
Geride şu mektubu bıraktı:
“Daha 15 yaşında anlamıştım bu dünyadaki insanların ne mal olduğunu... Nihayet bu iğrenç dünyadan gitmeyi başardım.
Fahişe olmak için yaratılmadım, hassas ve duygusalım.
Öldüğümü kimse bilmesin.
Peruklarımı yakıp, küllerini savurun.
Beni beyaz bir bornoza sarıp her yerimi kapatın o yeter...”
Bedenine ait olmayan peruklarını yaktılar mı bilemem, ama hayattayken sürekli “Aç aç” dedikleri bedenini kapatmışlardır.
O defteri, o “hesabı” kapatır gibi...
* * *
Feriha Cansel Kıbrıs’ta doğdu. Feri, dediler kısaca...
İngiltere’de Hair Dressing Scholl’u bitirmişti ama, vücudu, güzelliğiyle onun da yolu Yeşilçam’a düştü.
O da şuh kadındı, vampdı, ne de olsa.
Ona da “Kasımpaşalı Emmanuelle” adını uygun gördü, Yeşilçam'ın isim (kimlik) babaları.
Soydular, 130 film çektiler.
* * *
Yılmaz Güney ile tutkulu bir aşk yaşadı.
Güney bir mektubunda şöyle söz etti ondan:
Feri’ye emaneti ilet, parası olmayabilir (ki bu büyük bir ihtimaldir) ve sana parası olduğunu, ihtiyacı olmadığını söyleyebilir. Davranışını bunları göz önüne alarak ayarla.”
“Ateşle barut” diye adlandırdılar onları, öyleymiş. Sürmedi...
* * *
Son aşkıyla nişanlandığından söz ediyor arşivler...
Ama evliydi, sevgilisi.
Bir gece eve geldi; alkollüydü, kıskançtı... (Hafifletici nedenler)
Tartıştılar, vurdu Feri Cansel’i. Kızı da evdeydi.
Cansel’in sonradan kızına iade edilen cüzdanından, sevgilisinin (katilinin) 3 yaşındaki fotoğrafı çıktı.
* * *
Katil, mahkemede savunmasını yaptı:
“Pişmanım. Ancak ağır tahrik altındaydım. Benim hayatımı mahvetti.
Bana tabanca çekti, elinden almak isterken silah ateş aldı...”
Otopsi raporu geldi sonra; Cansel üç kurşunla başından vurulmuştu.
İkisi uzaktan, biri yakından, şakağından.
Yani sıkmıştı kafasına, “temizlemişti” namusunu...
Yedi yıl sonra afla çıktı cezaevinden.
* * *
Mine Mutlu, 19 yaşında tanıştı Yeşilçam’la.
Henüz seks furyası başlamamıştı; saf, masum kız rollerine çıkardılar.
Başlayınca, mevzun, “balık eti” bedeni, güzelliği ona farklı rollerin biçilmesine neden oldu.
“Civciv çıktı, kuş çıktı”, buldu kendini o filmin içinde...
Soyadının aksine mutsuzdu, yalnızdı, uzun süre kanserle mücade etti.
Yenildi, 42 yaşında...
* * *
Kısaca bir "SON" yerine, filmin finali Attila İlhan'ın o "vahim" şiiriyle gelsin:
"Korkular su mudur süzülür parmaklarından
Camlarda buğulanır soğuktan yalnızlığı
İçinde bir ürperme eski yanılgılardan
Aynı filmin ısrarla aynı yerden başladığı
Kimliğini öğreniyor her defa başkasından...”

Yazarın Tüm Yazıları