Türkiye nereye?

TÜRKİYE’nin yıldızı eskisi gibi parlıyor mu? Eskisi gibi derken kastettiğim uzak tarih değil, 2002-2010 arasındaki parlak dönemdir.

Haberin Devamı

2014’te yıldızımız o kadar da parlak değil. BM Güvenlik Konseyi’ne adaylığımızı koyduk ve kaybettik. Halbuki 2008 yılında Türkiye 151 ülkenin oylarını alarak Konsey’in geçici üyeliğine seçilmişti; gerçekten büyük başarıydı.
2004 yılında AB, Türkiye ile “tam üyelik” müzakerelerinin başlamasına karar veriyor, 3 Ekim 2005’te müzakereler resmen başlıyordu. 2012 yılına kadarki bütün AB ilerleme raporlarında Türkiye’den çok olumlu bahsediliyordu.
Ekonomide Başbakan Yardımcısı Ali Babacan 2008 yılında “Kişi başına gelirimiz 10 bin dolar!” diye haklı olarak müjdeliyordu.

BATI VE İSLAM



Türkiye nereye

Haberin Devamı

Batı basını Türkiye’yi alkışlıyor, demokrasi ve ekonomide İslam dünyasına örnek olacağını yazıyordu. Newsweek 29 Mart 2008 tarihli sayısında, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan Fransa’yı eleştiriyor, “Türkiye’nin Batılı ruhu”nu kapak yapıyordu.
2008 yılında Türkiye’nin hem “Batılı ruhu”ndan dolayı böyle övülmesi, hem de İslam dünyasının tam desteğiyle Güvenlik Konseyi’ne seçilmesi son derece anlamlıydı tabii...
Düşünmek gerekmez mi, dün niye öyle, bugün niye böyle?

YIL 2014

Yıl 2014, Konsey seçimlerinde aldığımız sonuç gözler önünde... Batı’yla ilişkilerimiz eskisi gibi değil... İslam dünyasında Suud, Körfez şeyhleri ve Mısır aleyhimize çalışıyor...
2014 İlerleme Raporu’na bir bakın, yargıya müdahale konusunda eleştiriler, endişeler var.
Ekonomide Ali Babacan, “Bir türlü
11 bin dolara çıkamıyoruz” diyerek uyarılarda bulunuyor.
Ve 2014 yılında ülke daha gergin, kutuplaşma had safhada...
Yine Davutoğlu’nun dikkatine sunmak isterim, siyaset bilimci Martin Lipset’in “uzayan iktidar sendromu” dediği işaretler zuhur ediyor üç yıldır.

BEYAZ SAYFA

Haberin Devamı

Ülkenin yeni bir beyaz sayfa açmaya, öfkeleri aşmaya, kutuplaşmayı yumuşatmaya, itidali hâkim kılmaya acil ihtiyacının olduğu açık.
Yürütmenin yargıdan elini çekmesi gerektiği de açık...
Çözüm sürecinin ne kadar önemli olduğu da besbelli, fakat bu konuda sağlıklı sonuçlar geniş mutabakatlarla sağlanabilir.
Evet, mutabakat, uzlaşma, yumuşama... Turgut Özal tarzı yani.
Davutoğlu hükümeti daha yeni, bunu yapabilmesi için vakit geçmiş değil.
Davutoğlu bu yönde bazı adımlar da attı fakat siyasi atmosferde oksijen hâlâ yetersiz!
Meclis’e sevk edilen “7 ayda ikinci yargı paketi”, ülkede rahatlama değil, tam aksine yeni gerilimler yaratacak, adliyenin güvenilirliğini büsbütün eritecektir. Çünkü nasıl bir siyasi amaçla, adliyeye ne yaptırmak için hazırlandığı belli. Niye normal adli usuller değil de, özel usuller?!
Hükümet tansiyonu düşürme yoluna giderse bu bütün Türkiye’nin lehine olur; kendi işini de kolaylaştırır... Gerilimin tırmanmasını devam ettirirse ülke de hükümet de bundan zarar görür.

Yazarın Tüm Yazıları