Soğuk betonlarda, tel kafeslerde yaşam savaşı veriyorlar

Evde kıvrılacakları bir koltuk, bahçede bir köşe, bir fabrikanın, işyerinin bahçesinde bir parça toprak bile şu anda yaşamaya çalıştıkları barınaklardan çok daha iyi olacaktır.

Haberin Devamı

“Bal rengi gözlerim artık umutsuz bakıyor. Terk edildim. Burada çok mutsuzum. Hiç alışkın olmadığım buz gibi taşlarda yatıyorum. Buradaki diğer köpeklerden dayak yiyorum. Aç, susuzum. Hele sevilmeyi öyle özledim ki, eskisi gibi başımı okşayan bir sahibim yok artık. Sen olur musun?”
Dilsiz bir hayvanın bakışında sadece yüce gönüllü insanların anlayabileceği bir konuşma saklıdır. Gözlerinin içine bakıp dinlerseniz, ona umut ışığı olabilirsiniz. Size yaşamları boyunca minnettar kalacaklardır.
Onlar Safranbolu Barınağı’nda, insanların uzağında, kimseler görmeden yaşamaya çalışıyor.
Terk edilen küçücük terrier’ler, görkemli akbaşlar, kangal ve kurt köpekleri, annesiz yavru köpekler, kolu, bacağı olmayan birbirinden tatlı bir sürü can, soğuk betonlarda, tel kafesler içinde kalmak zorunda.
Sizinkinde ya da tanıdığınız bir evde kıvrılacakları bir koltuk, bahçenizde bir köşe, bir fabrikanın, işyerinin bahçesinde bir parça toprak bile şu anda yaşamaya çalıştıkları yerden çok daha iyi olacaktır.
Sahiplenemeseniz de barınakta ihtiyaç duyulan ilaç, kuru mama, yaş mama, kulübe, çarşaf, polar, battaniye, eski halı vb. için destek olursanız, tüm canlılar adına size minnettar kalacağız.
Evrendeki her oluşum, insanoğlu ile bir bütün ve iletişim halinde. Biz ancak onlarla bir bütün olabilirsek aslında hep aradığımız doğallığa, huzura kavuşabiliriz.
Bu nedenle tüm canlılara, taşıdığımız bedene gösterdiğimiz özenin aynısını göstermeyi diliyoruz.
Lütfen bizimle iletişime geçin.
sedef.kartal@hotmail.com.tr

Haberin Devamı

Sevgili okurlarım, bu hayvansever okurumun anlattıkları, çok büyük bir gerçeği içeriyor. Onun bilmedikleri ya da anlatmadıklarını da ben anlatayım.
Yıllar boyu barınak barınak dolaşmış, oralardaki faciaya tanıklık etmiş biri olarak, köpeklerin ve son zamanlarda da kedilerin atıldığı bu mekânların ne kadar zor koşullarda ayakta durmaya çalıştığını, bağlı oldukları belediyelerin insafına kalmış olduklarını anlatmak isterim sizlere.
Barınaklar, belediyelerin ve gönüllü hayvanseverlerin desteğiyle ayakta duruyor.
Ama birkaçı dışında (örneğin Tuzla, Yedikule, Ankara HAYKOD, Datça barınakları gibi) çoğu barınakta hayvanlara verilen yiyeceklerin bozuk olduğunu, açlıktan ölmek üzere olan hayvanların bile bunları yiyemediklerini bilmenizi isterim.
Hani sokağınızda havladığı için ya da sadece dolaştığı için gözünüze batan bir hayvanı hemen şikayet edip belediyeye aldırtıyorsunuz ya... Bilin ki, o hayvanın acılar içinde ölümünü hazırlıyorsunuz.
Orada her gün azar azar ölmesine neden oluyorsunuz.
Hele hele evinden atılan bir hayvansa, hele de bir kediyse, onun asla orada yaşayamayacağını bilmelisiniz.
Bu nedenle lütfen telefona sarılıp “Barınağa atılsın” demeden önce iyi düşünün. Bir canın ölüm fermanını imzalıyorsunuz!
Ve siz sevgili hayvansever dostlarım; eğer bir hayvan edinmek istiyorsanız, gidip önce barınakları dolaşın. Orada mutlaka kendinize yakın hissedeceğiniz, gözlerinizin içine bakıp “Beni al” diye yalvaran bir can bulacaksınız.
Tıpkı benim gibi. Ben ikinci köpeğimi barınaktan aldım. 8 yıldır da burun buruna, kucak kucağa yaşıyoruz.
İki kedimi de sokaktan aldım. Üçü gayet iyi anlaşıyor. Tabii arada bir ufak tefek kıskançlık hırlaşmaları oluyor, o da işin tadı tuzu...

Yazarın Tüm Yazıları