Erol Sander’le İSTANBUL’DA KATİL AVINDA

Güncelleme Tarihi:

Erol Sander’le İSTANBUL’DA KATİL AVINDA
Oluşturulma Tarihi: Ekim 11, 2014 09:57

Alman televizyon kanalı ARD’de yayınlanan Cinayet Masası İstanbul dizisinin yıldızı Erol Sander’le Boğaz’da bir cinayeti aydınlatma peşinde.

Haberin Devamı

ROMANLARA, şiirlere konu olan İstanbul Gülhane Parkı’nda bir erkek cesedi... Öldürülen kişi, parkın hemen yanıbaşındaki

Erol Sander’le İSTANBUL’DA KATİL AVINDA
Arkeoloji Müzesi’nin güvenlik amiri. Bu sahnelerle başlıyor, Alman televizyon kanalı ARD’nin sevilen dizisi Mordkommission İstanbul (İstanbul Cinayet Masası) adlı polisiye dizisinin 10’uncu bölümü.

Adı Die zweite Spur (İkinci İz)... Katil kim? Müzede kaybolan eserleri örtbas eden müze müdürü mü? Dizinin yıldızı Erol Sander, komiser Mehmet Özakın rolüyle katilin izini sürüyor. Biz de bir grup Alman gazeteciyle birlikte Erol Sander’in peşinde katili bulma serüvenini izliyoruz İstanbul’da. Yokuş ve dar Beyoğlu sokaklarında...
Müzenin güvenlik amirinin katilini bilmek mi istiyorsunuz? 16 Ekim, saat 20.15’te ARD’de ekran başına geçin.

Erol Sander’le İSTANBUL’DA KATİL AVINDA


GİZEMLİ İSTANBUL

Çekimlerden önce Eminönü’nden başlayan Boğaz turu mest ediyor herkesi. Tedbirli Almanlar yanlarına kalın kazaklar almış. Ama güneş sonbahardan çok, yaz havasında. Boğaz hafif dalgalı. Mütevazı teknemiz, geçen büyük vapurların dalgasında alabora olacak gibi çalkalanıyor. Teknede Erol Sander’den dizide canlandırdığı İstanbul’u, kendi İstanbul’unu anlatmasını istiyorum. Erol Sander’i uzun süredir tanıyorum. Daha oyunculuğa başladığı ilk yıllarda röportajlar yaptım. İlk röportajda “Almanca mı, yoksa Türkçe mi” konuşacağız soruma, çok kararlı bir ses tonuyla “Almanca, Almanca” demişti.

İstanbul’da, insanlarla çok rahat Türkçe konuşan bir Erol Sander görüyorum. Röportaja başlarken, ilk söyleşide olduğu gibi “Türkçe mi, Almanca mı?” diye soruyorum. Gülerek, “Almanca lütfen. Türkçem elbette gelişti ama röportaj için yeterli değil. Ben Fransızca ve İngilizce de biliyorum. Eşim Fransız. Onunla Fransızca konuşuyorum. Ama Almanca da kendimi evimde hissediyorum” diyor ve başlıyor kalbinde yaşadığı İstanbul’u anlatmaya:

LAHMACUN VE İSKENDER

“İstanbul’a her gelişimde tüylerim ayağa kalkıyor. Çekimler için 9 Ağustos’tan beri İstanbul’dayım. Arada bir Münih’te ailemi ziyaret ediyorum. Ama İstanbul havaalanına iner inmez, ilk işim doğru Karaköy’de restorana gidip lahmacun ve iskender yemek oluyor. Bu bir ritüel benim için. Eminönü’nden vapura binip Kadıköy’e, oradan Üsküdar’a geçiyorum. İstanbul çok mistik ve büyüleyici bir kent, çok gizemli. Öykü, sır ve romantizm dolu. Büyük kulislerle. Biz de bu hikayelerden yararlanıyoruz. İstanbul 3 bin yıllık tarihe sahip. Dizideki görüntülerde İstanbul’u gören seyirciler, kente, tarihine, müzelerine büyük bir merak salıyor. İstanbul’da karşılaştığım Alman ve İtalyan turistler, ‘İstanbul Cinayet Masası bizi İstanbul’a attı’ diye yanıma geliyorlar. Bu dizi Almanya’da yabancıya karşı korkuları da alıp götürüyor.

Annem Eskişehirli, babam Mersinli. Kökenim Türk. Ama ben Almanya’da yetiştim, evim, ailem, çocuklarım Almanya’da. Benim memleketim, evim Almanya. Evde eşim çocuklarla Fransızca, ben Almanca konuşuyorum...”

Erol Sander’le İSTANBUL’DA KATİL AVINDA


SAZ VE UZUN HAVA

Araya girip, “Çocuklar Türk kültürünü de alıyorlar mı?” diye soruyorum.
Cevabı içten: “Çocuklar ve eşimle İstanbul’a gelip burada bir hafta 10 gün kalıyoruz ve akrabaları ziyaret ediyoruz. Böylece Türk kültürünü de tanıma fırsatı buluyorlar. Ben saz, uzun hava, tasavvuf müziği dinliyorum.”

HİKAYE NASIL ÇIKTI

Teknede filmin yapımcısı Regina Ziegler de var. Kendisi bir İstanbul hayranı. İstanbul Cinayet Masası dizisinin fikir annesi. Bir gün, yerini tam hatırlamıyor ama havaalanında bir kitapçıda Hülya Özkan’ın Mord am Bosporus (Boğaz’daki Cinayet) adlı kitabını görüyor ve satın alıyor. Kitabı okur okumaz, İstanbul’da geçen bir polisiye dizisi ve bunu Erol Sander’in oynaması gerekir diye düşünüyor. Hülya Özkan’ın kitabından uyarlanan dizinin başlangıç öyküsü böyle.

SORUNLAR YAŞANIYOR MU

Dizinin İstanbul’da çekiminde sorunlar yaşanıyor mu? Filmin yapımcılarından Hartmut Köhler, çekim esnasında yaşadıkları farklı ahlak anlayışını anlatıyor. Dışarda öpüşme sahnelerinde sorun yaşanmasından ve cinselliğin tabu olmasından şikayetçi. Dizide eşcinsel rolünü oynayacak bir Türk oyuncu bulamadıkları için Almanya’dan genç yetenek Rick Okon’a bu rolü vermişler. Bunun yanında yüksek ziyaretçi sayısı nedeniyle Topkapı Sarayı’ndaki haremde çekim izni alamamışlar. Hamam sahnelerini de yine çok fazla turist nedeniyle Asya yakasındaki hamamlarda çekiyorlar.

Erol Sander’le İSTANBUL’DA KATİL AVINDA


10 YILDA 60 FİLM

EROL Sander, İstanbul, Üsküdar doğumlu. Asıl adı Urçun Salihoğlu. Doğumundan kısa bir süre önce anne ve babası ayrılıyor. Anne beş yaşındaki Erol Sander’i ve bir kızını alarak Münih’e geliyor. Anne iki çocuğunu okutabilmek için yoğun uğraş veriyor. Erol Sander’in Chiemsee’de yatılı okuyabilmesi için Münih’te Hofbraeuhaus adlı tarihi birahanede geç vakitlere kadar garsonluk yapıyor. Erol Sander 13 yaşında babasını kaybediyor. Zor koşullar altında yetişiyor. Daha lise yıllarında oyuncu olmayı kafaya koyuyor. Münih’te dolaşırken, yanından geçen bir fotoğraf sanatçısı, kendisini stüdyoda fotomodellik teklif ediyor. Fotojenliği ve karizmasıyla kısa zamanda Armani, Dolce&Gabbana, Christian Dior gibi markalar için mankenlik yapıyor. Ardından oyunculuk teklifleri...
10 yılda 60 filmde oynayan Erol Sander, 2008 yılından beri İstanbul Cinayet Masası polisiye dizisinin yıldızı. Eşi ünlü Hollywood yönetmeni Oliver Stone’ın yeğeni. İki oğlu ve eşiyle Münih’te yaşıyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!