Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

Çaresizliğin kabullenişi

ORTAÖĞRETİMDE başörtüsü kararı da, AKP hükümetlerinin eğitimle ilgili diğer önemli düzenlemeleri gibi, toplum ve ilgili kuruluşlarla tartışılmadan, ‘gece yarısı’ usulüyle uygulamaya kondu.

Haberin Devamı

Kararın eğitim yılı başladıktan sonra yürürlüğe konması da bundan.
Oysa böylesi kararların, okullar açılmadan en az bir-iki ay önce alınmasının daha yerinde olacağı tüm eğitimcilerin kabul ettiği bir gerçektir.
Tabii AKP’nin böyle bir anlayışı yok; ‘Yaptım oldu’ demeyi tercih ediyor.
Hem de öylesine ki, 4+4+4 gibi her vatandaşı ilgilendiren bir düzenlemeyi dahi kendi bakanından gizleyerek yaptı.


GERİYE KALAN İKİ GÜNDEM


O bakan, 4+4+4 kararını iş dünyasının önemli isimleri ile bir toplantıda öğrendiğinde, “Türkiye’nin bunca büyük sorunu varken bu hangi derde derman olur” tarzında bir sitemde bulunmuştu.
Ortaöğretimde başörtüsü kararı için de “Eğitimin, eşitlik ve kalite başta olmak üzere onca yaşamsal sorunu varken, burada niyet ne” diye sorulabilir.
“Niyet özgürlük” deniyor; ama sadece “Eee o zaman zorunlu din dersi neden sürüyor” sorusu bu savunmayı boşa çıkarıyor.
Ayrıca, bu karar üzerine yeniden baktım, acaba böylesi bir uygulama AKP programında, seçim bildirgesinde vardı da atladık mı diye?
Hayır, atlamamışız; hatta ne Davutoğlu hükümetinin programında ne de Tayyip Erdoğan’ın ‘Cumhurbaşkanlığı Vizyon Belgesi’nde böyle bir vaat vardı.
Bildiğim kadarıyla, bu uygulama hiçbir ‘Eğitim Şûrası’ kararı da olmadı.
Ancak son şûrada, Eğitim-Bir-Sen ile ÖNDER’in gündeminde vardı; bu iki kuruluşun diğer iki gündemi ise kız-erkek ayrı okullar ve evde eğitimdi.
Bilemiyorum, bir gece onların da uygulamaya konduğunu görür müyüz, ama son kararı özellikle de eğitim açısından sorunlu çok yanı var.

Haberin Devamı


SORUN EŞİTSİZLİK VE KALİTE


Görünen o ki din, yine siyasi partiler eliyle ve yine kadın üzerinden ayrıştırma nedeni yapılıyor.
Bu noktada herkesin, bugün imam hatip okullarında okuyan öğrencilerin yüzde 70’inin kız olması üzerinde düşünmesi, “Acaba erkek çocuklarla aradaki devasa farkta aile baskısı mı etkili” diye sorması gerekmez mi?
İşin bu boyutunu geçsek de sorunlar bitmiyor; örneğin, kamu ve özel okullar arasında ciddi bir farklılık, ayrışma belki de kutuplaşma olacak gibi.
Özel okullar öğrenci kıyafetleri üzerinden ceza veya ödüle layık görülecek.
Tek tip insan yetiştirme anlayışı ile hareket edildiği izlenimi güçlenecek.
“Bir de onlar çeksin” diye katsayı, bu kez İHL dışı okullar için sorun olacak.
Bazı öğrenciler, arkadaş ve öğretmen baskısıyla en azından içe kapanacak.
Öğretmenlerle okul yönetimleri arasında çatışmalar yaşanacak.
Sonuçta eğitimde oy kaygısı ile bir çatışma alanına dönüşebilecek.
Türkiye’nin eğitim sorununun dini özgürlüklerle ilgili olmadığı yeniden unutulurken, eşitsizliği giderme, kaliteyi yükseltme yine es geçilecek.
Ne yazık ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın matematik ve fizik dersleri ile din derslerini kıyaslayan anlayışı da bunu teyit ediyor.
Hangi veli bu kıyaslamaya nasıl bakar bilemem, ancak iktidar seçim öncesi yeni bir cephaneyi kullanma kararı verdi, hedefi de kendi seçmen grubu.
Bunun ciddi karşılığı olabilir, ama “Bugünün toplumundaki ‘çaresizliğin kabullenişi’ yarın seçimde kendisini hangi yönde gösterir hiç belli olmaz” demekte de yarar var.

Yazarın Tüm Yazıları