Nilgün Tekfidan Gümüş
Nilgün Tekfidan Gümüş
Nilgün Tekfidan GümüşYazarın Tüm Yazıları

Mezhepler çatışırken

TARİH kitaplarına geçecek çok karmaşık bir dönemden geçiyoruz.

Haberin Devamı

Suriye’deki sıcak savaş sınırlarımıza dayandı. Bir dizi yanlış hesaplar, yanlış kararlar yüzünden ABD bölgeye geri döndü.
Sünni Araplar birlik oldu, aslında izin verdikleri aşırı dinciliğin yarattığı terör örgütü IŞİD’in (Irak Şam İslam Devleti) başını ezmeye çalışıyor. Ve tüm bunların ardında Sünni ve Şii ekseni arasındaki bitmeyen çatışmaların da izi var.
*
ABD Başkanı Barack Obama’nın geçen hafta BM Genel Kurulu’nda yaptığı saptama ilginçti. Obama, Hıristiyanlığın yüzyıllarca saldırgan mezhep çatışmalarına maruz kaldığını söyleyerek şöyle devam etti: “Şimdi, vekâleten savaşların (proxy war), Sünni ve Şiiler arasındaki terör kampanyalarının Ortadoğu’ya yıkım getirdiğini kabul etme zamanı. Ve siyasi, toplum ve dini liderlerin mezhepsel çatışmaları reddetme zamanı.”
Obama’nın bu sözlerine katılmamak mümkün mü?
*
YAZI için araştırma yaparken New York Times Gazetesi’nde Thomas Friedman’ın 2010 yılında yayınlanmış bir yazısına rastladım. Akademisyen görüşlerine de yer verilen yazıya göre ABD; sol görüşler ve komünizme karşı 1970’lerin başından itibaren Yemen, Fas, Mısır ve Körfez ülkelerinde eğitimin İslamlaştırılmasına onay verdi.
Suudi Kraliyeti ise kökenleri 18’nci yüzyıla dayanan Vahhabilerin 1979 yılındaki Kabe baskının ardından bunu kendi iktidarlarına yönelik bir tehdit olarak algılayarak Vahhabi inancının eğitim ve toplumun içinde kök salmasına göz yumdu. Radikaller o dönemde Suudi Yönetimi’nin şeriattan uzaklaştığı görüşündeydi. Daha sonra Vahhabilik yoksul komşu ülkelere de ihraç edildi.
*
YEMEN mesela bütün okul müfredatına Vahhabi ayarı verdi.
O zamanlar Rabat Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan şimdiki Fas Turizm Bakanı Lahcen Haddad’a göre bu da bireye problem çözme, iletişim kurma, eleştirme, tartışma, organize olma, ekip kurma gibi temel yetenekleri kazandıracak bir eğitim verme olasılığını ortadan kaldırdı.
Sonuçta Yemen Vahhabi kökenli El Kaide’nin palazlandığı ülkelerden biri oldu çıktı.
*
ŞİMDİ ABD, Irak’ta ve Suriye’de Vahhabi mezhebiyle beslenen terör örgütü IŞİD’in kökünü kazımak için askeri kampanya yürütüyor. Washington, İslam’a karşı bir savaş olmadığını göstermek için de 5 Arap ülkesini yanına almış durumda. Bunların başında ise Suudi Arabistan var.
Soru şu; Suudiler, kendi radikal dini yorumlarını hayata geçirmeye çalışan IŞİD’i neden hedef alıyorlar? İki gerekçe öne çıkıyor. İlki IŞİD’in bir gün Suudi Arabistan’ı da hedef alma ihtimali. Diğeri de operasyona katılma durumunda ABD’yi Esad rejimini de devirmeye ikna etme umudu.
*
SÜNNİ ve Şii çatışmasının bu savaşın neresinde olduğuna gelince. ABD’nin 2003 müdahalesi Saddam’ı devirirken ülkede Şii İran’ın etkisinin artmasına yol açtı.
Lübnan’da yine İran destekli Hizbullah güçlü bir konumda. Suriye’de Tahran destekli Beşar Esad rejimi, Sünni ayaklanmasına rağmen iktidarını bir süre daha koruyacağa benzer. Nitekim, ABD’de son operasyonda niyetin Esad’ı devirmek olmadığını belli etmiş durumda.
Ve tüm bu eksen çatışmaları yaşanırken başka bir ülkede de Şii etkisi yükselişe geçti. Arap baharının devlet başkanını devirdiği ülkelerden olan Yemen; işleyen bir uzlaşma hükümeti kurmaya çalışırken geçen hafta İran destekli Husi isyancıları başkent Sana’da bazı devlet ve askeri kurumları ele geçirdi.
Azınlıkta olan Husiler, Yemen’de iktidara ortak olmak isterken, bu ülkede de iç savaş riski arttı.
*
DEMEM o ki, mezhep savaşları Ortadoğu’yu Batı’nın, Doğu’nun gelişmiş ülkeleri karşısında daha da zayıf düşürüyor. Oysa yüzyıllardır süren bu kan davasının bölge için bir faydasının da olmadığını görmek lâzım.
Dini fanatizme, gözü dönmüş ucuz kahramanlıklara fırsat vermemek için sanırım en doğrusu bölgedeki krizlerin tansiyonunu düşürebilecek, çözüm üretebilecek mezhepler arası bir diyalog süreci başlatmaktır.

Yazarın Tüm Yazıları