Kobani’den sonra Ankara ne yapacak?

DÜN bir fotoğraf gördüm...

Haberin Devamı

Tarihe kalan ünlü ‘direniş fotoğrafları’ndan birisiydi sanki.
Duvarın yıkılışı...
Ya da özgürlük için dikenli tellerin yıkılıp atılması gibi.
Suruç’tan Kobani’ye geçip IŞİD’e karşı savaşmak isteyen Türkiyeli Kürt gençlerinin sınırdaki teli yıkışının fotoğrafıydı bu...
Bu fotoğraf önemlidir.
Kızmadan, nefret kusmadan. Hiçbir ırkçılığa kapılmadan anlamalıyız bu fotoğrafı.
İşte o yüzden diyorum.
Kobani deyip geçmeyin.”
Önemlidir. Tarihidir. Bu bölgedeki Kürt hareketleri için bir milat olabilir.
Üstelik Türkiye açısından da çok stratejik bir sorudur Kobani.
Nasıl mı?
Türkiye’de bir barış süreci yaşanıyordu.
Hükümet istiyor, anamuhalefet çekinerek de olsa “hadi” diyordu.
Ama şimdi Kobani’yle birlikte mesele Türkiye sınırlarının dışına çıktı.
IŞİD’in saldırılarından sonra... Kobani direnişinden sonra...
Binlerce Türkiyeli Kürt dikenli telleri aşıp, Suriye’deki Kürtlere destek için ölümü göze alınca...
IŞİD’e karşı bir Kürt cephesi oluşunca...
BDP/HDP Ankara’ya karşı sert çıkışlar yapınca...
Kobani çok önemli bir simge haline gelmiştir.
Barış sürecini sınır ötesi bir alana taşımıştır.
İşte bu yüzden artık, Türkiye bütün bölge için bir “demokratik çözüm örneği” olmalıdır.


NE YAPMALI?

Peki bu durumda Ankara barış süreciyle ilgili nasıl bir strateji izleyecektir?
- Başını kuma gömerek, ‘Kobani’deki ortak direnişi’ görmezden mi gelecektir?
- Yoksa barış sürecinin sınırlar ötesi konumuna göre yeni politikalar mı üretecektir?
Türkiye bugüne kadar halkların taleplerine karşı ne zaman başını kuma gömse, başı beladan kurtulmamıştır.


ABD GÜÇLERİ VE KÜRTLER

Tabii Kobani soruları bununla da bitmiyor.
Şu anda IŞİD’e karşı bölgedeki kara savaşını ağırlıklı olarak Kürt güçleri veriyor.
Bu durumda sormak gerekiyor:
- ABD’nin gönderdiği özel kuvvetler bölgede PYD ve diğer Kürt güçleriyle temas etti mi?
- Yani bir işbirliği var mı?
Bana göre olmaması imkânsız...
Yalnızca bu ihtimal bile Türkiye’nin dikkat grafiğini yükseltmeye yetiyor.
Türkiye meseleye NATO konseptinden değil, demokratik talepler konseptinden bakmalıdır.
Çünkü mesele NATO’dan çok bu bölgenin ve Türkiye’nin meselesidir artık.
Bu açıdan bakınca:
- IŞİD saldırıları...
- Suriye, Irak ve Türkiye Kürtlerinin ortak ve doğal bir savunma cephesi oluşturma ihtimali...
- Batı’nın IŞİD’e karşı bu Kürt cephesiyle ilişki kurması...
Bütün bunlar önümüzde yükselen soru işaretleridir.
Üstelik basit ve kolay çözülecek durumlar değildir.
Bu nedenle Türkiye bir an önce inisiyatif almalıdır.
Çünkü mesele artık sınırlarımızın ötesine geçmiştir.
Türkiye bu gelişmeye yalnızca NATO gücü olarak bakar ve sorunu, ‘İncirlik Üssü’nden gözlemeye çalışırsa yanılır.
Halkların taleplerini bölgenin tek demokratik ülkesi olarak ciddiye almalıdır...
Çünkü bölgedeki diktatörlüklerden tek farkı elindeki demokrasi kültürüdür.
Ve bunu da NATO’ya anlatacak tek bölge ülkesidir.

Yazarın Tüm Yazıları