Dış politika

CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan ile hükümet arasında IŞİD’e karşı tavırda doz farkı var.

Haberin Devamı

ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin Türkiye’den daha fazla yardım beklediklerini ve bunu sahada göreceklerini söylemesi üzerine Başbakan Davutoğlu’nun tepkisi şöyle:
“Ne yapacağımıza biz karar veririz. Biz IŞİD’i terör örgütü ilan ettik. Türkiye, oturulup ortak karar verilecek bir ülkedir. Birisi söylediği için değil, gerektiği için yaparız.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise New York’ta sorulara cevaben yaptığı açıklamalarda, IŞİD’e karşı Türkiye’nin vereceği desteği “askeri, siyasi, hepsi” diyerek çok geniş tanımladı. Türkiye’nin “IŞİD ile mücadelede üzerine düşeni yapacağını” söyledi.
Nüans ya da doz farkı açıkça belli, fakat bundan iki başlılık sonucunu çıkarmak yanlıştır, en azından çok erkendir.


SORUNLARI GÖĞÜSLEMEK

Ben konuyu iç politika değil, dış politika açısından önemli görüyorum ve Erdoğan’ın yaklaşımını daha isabetli buluyorum.
Zira baştan beri bu sütunda savunduğum şudur: “Türkiye, Suriye konusunda ve genelde Ortadoğu sorunlarında NATO ve AB ile dayanışmalı ve ahenkli hareket etmelidir.” (Hürriyet, 25 Mart)
Türkiye, 49 esir de kurtulduğuna göre, IŞİD’e karşı mücadelede belirgin, görünür, dikkat çekici bir düzeyde yer almalıdır.
Evvela, Türkiye Ortadoğu’da karşılaşacağı ve korkarım önümüzdeki yıllarda daha büyük çapta karşılaşacağı sorunları, yalnız başına değil, Batı dünyasından kuvvetli ittifaklar yaparak göğüsleyebilir. Hafızamızı yoklayalım, geçmişte de hep böyle oldu.


MISIR’LA GÖRÜŞMEK!

İkincisi, diplomasinin Ortadoğu’da sağlam ve istikrarlı zeminler bulması zordur. Ortadoğu elbette son derece önemlidir, kapımızı kapatıp evimize çekilme imkânı da yoktur. Fakat buradaki rejimlerin oturmamışlığı ve toplumsal depremlerin şiddeti dikkate alındığında, bir ayağımızı sağlam basacağımız yerin Batı ile ittifaklarımız olduğu bellidir.
Ortadoğu sorunlarında Türkiye elbette gerektiğinde aktif politikayla tavırlar almalıdır, fakat bu tavırlar çok keskin olmamalıdır.
Bakın, Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu, Mısırlı mevkidaşı Sami Şükri ile New York’ta görüşecek; hem de Türkiye’nin isteğiyle. Dahası “darbe”yi konuşmayacaklar, Ortadoğu sorunlarını konuşacaklar tabii ki.
Çavuşoğlu doğru yapıyor. 10. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Sisi’yi devlet formalitesi olarak kutlaması da doğruydu.


TÜRKİYE’NİN YERİ

Belli ki, “insani yardım”la yetinmek Türkiye’nin Batı’daki imajını düşürecektir. Yarın biz bir şey istediğimizde benzer bir cevapla karşılabiliriz.
Dahası, IŞİD’in her hareketi en çok Türkiye’ye zarar vermiyor mu? Göçler, sınır güvenliği sorunları, terör riski, hep IŞİD canavarının eseri değil mi?
IŞİD’le mücadelede Türkiye’nin aktif ve belirgin düzeyde tavır alması, hem Türkiye’nin güvenliği hem Batı’yla olan tarihi ittifaklarımız bakımından son derece gereklidir.
Bu, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın belirttiği gibi, illa ki “kurşun sıkmak” anlamına gelmez. Hele kara harekâtı asla hayal bile edilemez.
Fakat “insani yardım”ın ötesinde, askeri anlamda da Türkiye’nin yapabileceği çok şey vardır.
Hükümet tarafından IŞİD’e karşı Meclis’e iki tezkerenin sevk edileceği yolunda haberler var. Demek ki, Türkiye “askeri tavır” da alacak, bu tavrı almalıdır da... Her hareketi Türkiye için bela olan IŞİD’i en azından geriletmek için ve Türkiye’nin dünyadaki yerinin esasta Batı ittifakı olduğunu göstermek için...
Türkiye’nin siyasal kimliği hakkındaki yerli yersiz kuşkuları, karartmaları gidermek için.

Yazarın Tüm Yazıları