Şimdi sadede gelebilir miyiz?

ARTIK rehineler de serbest kaldığına göre işin can alıcı kısmını konuşmaya başlayabiliriz sanırım.

Haberin Devamı

IŞİD’in nasıl örgütlendiği, Musul’dan sonra nasıl bir yapıya dönüştüğü, para kaynakları ve ideolojisi kısmını...
IŞİD’in önceki adı Irak El Kaidesi (AQI) hakkında yapılmış en kapsamlı incelemelerden birini hazırlayan RAND düşünce kuruluşundan Howard Shatz’in IŞİD’in petrol geliriyle ilgili tespitlerini geçen hafta aktarmıştım. Nitekim konu daha sonra hafta içi Amerikan Senatosu’nda da tartışıldı. Dışişleri Bakanı John Kerry, IŞİD’in, aralarında Türkiye’nin de olduğu ülkeler üzerinden petrol sattığını ilk kez açıkladı.
Shatz şimdi ekibiyle, IŞİD’e ait, ele geçirilen 150 belgeyi inceleyerek 2010’da Amerikan Savunma Bakanı’na sunduğu 116 sayfalık AQI raporunu güncelliyor. Cuma akşamı RAND’deki ofisinde buluştuk, önümüzde Irak’ın petrol sahalarının haritası, 1.5 saat boyunca şimdiye kadarki bulgularını konuştuk.

*

Haberin Devamı

SHATZ’a göre bürokrasi, IŞİD’in örgütlenmesini en iyi tarif eden söz. Tepedeki Ebu Bekir El Bağdadi’den aşağıya, hiyerarşik bir yapı var. En tepede bir kabine. Finans emiri, idari işler emiri, güvenlik emiri, askeri emir, şeriat emiri. Sonra o kabineye bağlı çalışan aynı yapıda bölgesel kabineler.
RAND’de bulunan IŞİD’e ait muhasebe defterlerine göre örgüt bütün üyelerine maaş veriyor. Maaşlar ise bölgeye ve kişiye göre belli bir formüle göre belirleniyor. Mesela Anbar bölgesinde bir kişiye ödedikleri para yıllık ortalama 490 dolar.
Ancak bu bekâr ve bakmakla yükümlü olduğu kimsesi olmayan savaşçılar için. Eğer bir aileniz varsa, sağlık harcamalarından kira yardımına ilave ödemeler yapılıyor. Ancak Shatz, örneğin kira yardımının ailesi olanlar arasında da sadece belli kişilere yapıldığını, kriterin ne olduğunu belirleyemediklerini söyledi. “Belki bir tür bonustur” diyor. Savaş alanındaki performansa göre. Daha da ilginci, örgütün yakalansanız ya da öldürülseniz de yakınlarınıza bu ödemeleri yapmaya devam etmesi. Yani bir tür sosyal güvenlik sistemi kurmuş olması.

*

ÖRNEĞİN 2005-2006’ya ait kayıtlara göre örgütün Anbar’daki gelirinin sadece yüzde 5’i bağışlardan geliyor. Gerisi? Gasp edilen malların satışı, Şiilerden alınan haraçlar ve petrol kaçakçılığı. 2006’nın sonundan 2009 başına kadar örgütün Beyci rafinerisi kaynaklı petrol kaçakçılığından kazandığı para 2 milyar doların üzerinde. Bunun bir kısmı hampetrol, bir kısmı da işlenmiş. Peki kim alıyor? Kimse bunu net olarak söyleyemiyor. Çünkü petrol o kadar hızlı el değiştiriyor ki, alıcılar bunun IŞİD kaynaklı petrol olduğunu çoğu zaman bilmiyor. Ama coğrafi olarak, Türkiye bu ticaretin en önemli merkezlerinden biri haline geliyor.

*

Haberin Devamı

IŞİD, Musul’dan sonra Irak’ta yedi petrol sahasını kontrol altına aldı. Türkiye sınırına yakın, tam Kürt bölgesinin dibindeki Ayn Zalah ve Batmah, onların hemen güneyinde Irak-Türkiye petrol boru hattı üzerindeki Najmah, onun birkaç kilometre doğusundaki Al Qayyarah, Beyci Rafinerisi’nin doğusunda kalan Hamrin ve Ajil, Bağdat’ın hemen kuzeyindeki Balad. Ama sonra Ameriken hava saldırılarının da etkisiyle bunlardan Ayn Zalah’ı üç hafta önce kaybettiler. Ve Shatz’a göre çok ilginç bir şekilde alanı boşaltırken kuyuları yaktılar. “Niye ilginç” dedim. “Çünkü bu dönmeyi düşünmedikleri anlamına gelir” dedi.
Irak’taki bu kuyulara örgütün temmuzda kontrol altına aldığı, Suriye’nin doğusundaki Omar petrol sahalarını ve Nusra’yla çatışarak kazandıkları Deyrizor’daki zengin yatakları eklediğinizde de günde 150 bin varil petrollük bir toplam kapasite çıkıyor karşınıza. Bu kapasitenin ne kadarının kullanıldığı bilinmiyor ama 40-50 bin varil olsa bile ortaya çok büyük bir petrol üretimi çıkıyor. Bu da varili 25-60 dolar arasında değişen karaborsa satış fiyatı düşünüldüğünde 1-3 milyon dolara denk geliyor.

*

Haberin Devamı

REHİNELERİN serbest kalması bu hafta New York’ta yapılacak kritik Birleşmiş Milletler toplantılarında Türkiye’nin temaslarını nasıl etkileyecek göreceğiz. Çünkü Amerikan Dışişleri Bakanı John Kerry’nin haftalık programını gönderdiler. Bugün akşam 16.00’dan itibaren Fransız Dışişleri Bakanı Laurent Fabius ile başlayıp cumaya kadar 16 ülkenin Dışişleri bakanı ve devlet başkanı ile bir araya geliyor. İngiltere’den Kazakistan’a, Japonya’dan Kenya’ya herkes var. Türkiye yok. Cuma akşamı itibarıyla Obama ve Erdoğan arasında da programlanan herhangi bir toplantı gözükmüyor.
“Rehineler” diyordu Türkiye. Amerika da “Anlıyoruz” diyordu. Hafta içi Senato’daki oturumda aynen şöyle dedi Kerry: “Türkiye önümüzdeki günlerde bu konuda kararını verecek.”
Artık rehineler de olmadığına göre sadede gelebiliriz diye anlatmak istedim.

Yazarın Tüm Yazıları