Ahmet Davutoğlu'na tane tane anlatıyorum

SAYIN Ahmet Davutoğlu...

Haberin Devamı

Sayın Başbakan...
Diyorsunuz ki:
“Bir ateistin dahi din kültürü bilgisi olmalı.”

*

Doğru diyorsunuz, güzel diyorsunuz Sayın Başbakan.
İnanıp inanmamak ayrı şeydir, bilmek ayrı şeydir.
Tabii ki herkes “din kültürü” bilgisine sahip olmalı.
Tabii ki okullarda “din kültürü” bilgisi verilmeli.

*

Fakat Sayın Başbakan...
Lütfen elinizi vicdanınıza koyup da söyleyin:
Bugün Türkiye’de okullarda okutulan “din kültürü” derslerinde öğrencilere “din kültürü bilgisi” mi veriliyor, yoksa “İslami din eğitimi” mi veriliyor?

*

Haberin Devamı

Sayın Başbakan...
Siz de çok iyi biliyorsunuz ki...
Bizde “din kültürü” adı altında “İslami eğitim dersi” verilmektedir.

*

Gayrimüslim çocukları da, ateist çocukları da, İslam’ın farklı bir yorumu olan Aleviliği benimseyenlerin çocukları da, isteyenlerin çocukları da, istemeyenlerin çocukları da...
“İslami eğitim dersi” almaktadırlar.
Zorunlu olarak.

*

Sayın Başbakan.
Bu bir zulümdür.
Bu bir haksızlıktır.
Bu bir demokrasi ihlalidir.

*

Sayın Başbakan...
Size düşen 12 Eylül generallerinin uygulamaya soktukları bu garabeti yıkmaktır.
Bu garabeti yıkmak...
İnsanlığınızın da, demokratlığınızın da, hatta Müslümanlığınızın da bir gereğidir.

*

Sayın Başbakan...
Lütfen bu zulme son verin.
Ve şu üç somut adımı atın:
-BİR: Din kültürü dersini amacına uygun hale getirin.
-İKİ: İsteyenlerin “İslami din eğitimi” dersi alabileceği bir düzenlemeyi hayata geçirin ki bu alanda düzenlemeler büyük ölçüde yapıldı.
-ÜÇ: İstemeyenlere “zorunlu İslami din eğitimi” dersi verme uygulamasına son verin.

Haberin Devamı


Erdoğan ile Davutoğlu: Bu hep böyle gider mi?


CUMHURBAŞKANI Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu arasında...
-Dış politika alanında...
-Paralel’le mücadele kararlılığında...
-17 Aralık’ı “darbe girişimi” olarak görmekte...
-Gezi’yi “darbe girişimi” diye görmekte...
Belirgin bir fark yok.

*

Yani iki isim, temel meselelerde tam bir fikir birliği içinde.

*

Ancak şöyle bir durum var:
Cumhurbaşkanı Erdoğan...
-Her gün konuştukça...
-Her alana mutlak hâkim olduğu duygusunu yaydıkça...
-Kendi tarzının hâlâ en egemen ve en belirleyici tarz olduğunu hissettirdikçe...
-Politikaların oluşturulmasında en yetkili ismin kendisi olduğunu düşündürttükçe...
Başbakan Davutoğlu’nun...
Kendi tarzını, kendi üslubunu, kendi farkını ortaya koyması zorlaşıyor.

*

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın baskın tarzı ve kişiliği, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun kendini gerçekleştirebilmesinin önündeki en önemli engel.

*

Bu sorun, daha ilk günlerde ortaya çıkmış durumda.
İşte bir örnek:
Başbakan Davutoğlu muhalefete dedi ki:
“Sayın Cumhurbaşkanı ile uğraşmayı bir tarafa bırakın, artık sizin muhatabınız benim.”
Ne oldu bu açıklamanın hemen ardından?
Şu oldu:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hayır hayır... Siz bakmayın Davutoğlu’na... Sizin muhatabınız benim... Her şey eskisi gibi... İşte bakın: Her şeyi belirlemeye ve her şeyi söylemeye devam ediyorum...” dercesine bir tutum aldı.

*

Ahmet Davutoğlu ilk günlerin acemiliği ve kendisini o makama getiren Erdoğan’a duyduğu minnet hisleri nedeniyle...
Bugün için bu durumu sorun etmiyormuş gibi görünüyor.

*

Haberin Devamı

Ancak çok kısa bir süre içinde...
Ahmet Davutoğlu bir seçim yapmak zorunda kalacak:
-Ya Erdoğan’ın mutlak egemenliğine ve mutlak liderliğine bağlılığı temel bir veri olarak alıp kendisini gerçekleştirme çabası içine girmeyecek.
-Ya da “Ben kendi tarzımı ülkeye egemen kılamayacaksam ne diye başbakan oldum ki” duygusuna kapılıp ufaktan “yetti gayri” çekecek.

*

Meraklanmayın:
Ahmet Davutoğlu’nun hangi yolu seçtiğini hepimiz en az üç vakte kadar anlamış oluruz.


Hâkim ve savcılar kaç parçaya ayrıldı?

YAKLAŞIK 14 bin hâkim ve savcı, 12 Ekim’de HSYK üyelerini belirlemek amacıyla sandık başında oy kullanacak. Propaganda çalışmaları bütün hızıyla sürüyor. Adaylar kıran kırana bir yarışın içindeler.

*

Haberin Devamı

Seçim yarışında “dört farklı grup” dikkat çekiyor.
İşte o gruplar:

*

-BİRİNCİ GRUP: “Yargıda Birlik” adıyla örgütlenmiş durumdalar... Hükümete yakın grup bu... Ama içlerinde Ülkücüler de var... Hatta bazı Alevi yargıç ve savcılar da bu grubun içinde... Bir tür “ittifak” var yani... Grubun temel amacı: “Paralel Yapı”yı yargıda bitirmek...

*

-İKİNCİ GRUP: Solcu ve ulusalcı hâkim ve savcılar... YARSAV ve Yargıçlar Sendikası çatısı altında toplanan yargıç ve savcılar bu grupta yer alıyorlar... HSYK seçimine asılıyorlar... Amaçlarını şöyle ifade ediyorlar: Cemaat yargısından kaçarken hükümet yargısına tutulmayalım.

*

-ÜÇÜNCÜ GRUP: Cemaatçi hâkim ve savcılar... Bu grup esrarengiz bir grup... Bir listeyle ortaya çıkmış değiller... Sayıları belirsiz, ne yapacakları belirsiz... Sayılarının üç bin civarında olduğu söyleniyor... Amaçları şu: “Yargıda Birlik Platformu”nun kazanmasını engellemek...

*

-DÖRDÜNCÜ GRUP: Seçime herhangi bir listeden ya da gruptan değil de bireysel olarak girenler de var... İşte bu isimler de bu grubu oluşturuyorlar... Mesela seçime bağımsız giren HSYK Üyesi İbrahim Okur bu isimlerden biri... Mesela “Demokrat Yargı Derneği” adına seçime katılan Kemal Şahin de bu isimlerden biri.


BDDK’nın başına da Erdoğan mı geçti?

KONUMUZ: Bank Asya.

*

-Başbakan Davutoğlu şöyle diyor: “Kurallar bellidir, değerlendirme görevi başta BDDK olmak üzere kurumların görevidir.”
-Başbakan Yardımcısı Babacan şöyle diyor: “Bankacılıkla ilgili tüm bilgiler yetkili kuruluşlardan alınır.”
-Maliye Bakanı Şimşek şöyle diyor: “Sorumlu kurum BDDK’dır, sadece onlar açıklama yapabilir.”
Yani üçü de diyor ki:
Tek yetkili BDDK, tek sorumlu BDDK.

*

Daha bu açıklamaların mürekkebi kurumadan Cumhurbaşkanı Erdoğan ne dedi?
Şunu dedi: “O banka zaten battı.”

*

Davutoğlu, Babacan ve Şimşek’e soruyorum:
Cumhurbaşkanı Erdoğan aynı zamanda BDDK Başkanı oldu da bizim mi haberimiz olmadı?

Yazarın Tüm Yazıları