Hıncınızı aldıysanız gidin artık

Ahmet Çakar “Hanımlarıyla maç izleyenler varken prezervatif reklamı yayınlanmasına karşıyım” diye bağırıyordu geçen akşam televizyonda.

Haberin Devamı

Utanılması gereken şeyler birbirine karıştı memlekette. Normal olana utanılıyor, utanılması gerekenler normalleştiriliyor.

Prezervatif ayıp bi şey değildir. Doğru kullanıldığında cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı korunmada ve gebeliği önlemede kullanılan bir yöntemdir. Hem sağlık hem aile planlaması açısından ülkenin hekimlerinin yıllardır yaygınlaştırmaya, normalleştirmeye çalıştıkları bi şeydir.

Ha reklamın içeriğinde seksist bir söylem ne bileyim başka bir utanç verici durum vardır, o zaman tabi ki edersin itiraz. Fakat prezervatif denen şeyin kendisinde utanacak, efendim onura dokunacak bir durum yoktur. Kauçuk alerjiniz yoksa tabi.

Karısını öldürmüş bir adamın televizyon programına konuk olup kadın cinayetlerini normalleştirmesinde utanılacak bir durum vardır. Maçlardaki hezimetlere “tecavüz” metaforuyla yaklaşmakta, ırkçılığın, şiddetin, pedofilinin normalleştirilmesinde vardır.

O yüzden şu aşağıdaki satırlar Hıncal Uluç’a bir tür açık mektup olsun.

“Defne’nin ölümü tipik bir su testisi su yolunda kırıldı olayıdır” dediğiniz gün ayağa kalkmalıydı ortalık.

Ben bu satırları okuduğumda utancımdan yerin dibine girmiştim.
Neresini tutsam elimde kalmıştı bu tür bir düşünme biçimi.

Ama en çok sonrasını düşünmüş, bebeğinin büyüyüp de annesiyle ilgili yazılara bakarken bu berbat laflarınızı göreceği düşüncesiyle mahvolmuştum. Bir an için bile olsa annesinden utanacak olması fikri beni darmadağın etmişti.
Utanması gereken sizdiniz biz utandık.

Sabbahtan akşama kadar “Ar, edep, hayâ, namus” diye ter ter tepinilen riyakâr bir ülkede sizi haklı bulanlar oldu.

Şimdi, onlardan da sizden de köşenizde “Tebessüm” başlığı ile paylaştığınız “İş adamı Uzak Doğu’ya gitmişti. Her zamanki Madamını aradı ve hoş bir gece geçirmek istediğini söyledi. Gelen konuk otel odasının loş ışığında soyunup yatağa girmişti ki, bizimki kızın hayli genç olduğunu fark edip sordu. ‘Kaç yaşındasın sen?’, ‘13’ deyince, genç kız, adam yataktan fırlayıp pantolonuna davrandı. ‘Hayrola’ dedi genç kız. ‘Batıl itikatların mı var?’” biçimindeki bu iğrenç fıkradan sonra yüzünüzde oluşan tebessümü de alıp gitmenizi rica ediyorum.

Bir kadının ölümüne üzülmeme gerekçenizi,
bir bebeğin hiç hatırlamayacağı annesine “su testisi” diyen dillerinizi,
bir çocuğun seks köleliğine kıkırdayabilen bakış açınızı
ve
hıncınızı alıp gidin.
Çünkü başkalarının yerine utanmaktan çok yorulduğumuz bir yaz yaşadık evvelki sene. Sizin yerinize utanmaya utancımız kalmadı bizim.
Kadınlara ve çocuklaraysa hıncınız, aldınız. Gidin.

Yazarın Tüm Yazıları