Başbakan ne diyor?

BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu’nun genel yayın yönetmenlerine söylediklerini gazetelerden okudum.

Haberin Devamı

Tanıdığım ve objektif bakışlarına güvendiğim arkadaşlardan da izlenimlerini dinledim.
Davutoğlu, çok açık bir şekilde toplumdaki kutuplaşmadan rahatsız, bunu gidermek istiyor. Hürriyet’in manşetinde olduğu gibi, “Yumuşama mesajları” veriyor.
Elbette olumlu.
İktidarın uzun süredir gazetelere uyguladığı Genelkurmay usulü “akreditasyon”un kaldırılmaya başlanması da çok iyi bir işaret, umarım arkası gelir.

AKADEMİSYEN OLMAK

Yeni hükümetin basın ve halkla ilişkiler konusundaki üçlüsü de akademisyen kökenli: Prof. Ahmet Davutoğlu, Doç. Dr. Yalçın Akdoğan ve Prof. Dr. Beşir Atalay... Davutoğlu ve Akdoğan’ın gazete yazarlığı tecrübeleri de var; basına baskının ne menem bir şey olduğunu kendi tecrübeleriyle yaşamışlardır. Davutoğlu, 28 Şubat’taki tecrübesini anlatmış zaten.
Siyaset; egoları ve öfkeleri körükler, hele de bizdeki çatışmacı siyaset! Akademik veya mesleki kariyer, zaman zaman kavgaların dışına çıkarak objektif bakmayı kolaylaştırır.
Ümidim, normalleşme çabasının bu hükümette ilke haline gelmesidir.

Haberin Devamı

İMAJ SORUNU

Başbakan Davutoğlu “otoriter, yarı otoriter, basınla kavgalı” şeklindeki üç kavramı kullanarak Türkiye’nin bu imajdan kurtulması gerektiğini söylemiş. Bunu “algı sorunu” olarak nitelemiş olsa da, otoriter fotoğrafın dış politikada Türkiye’nin önüne çıkardığı sorunları elbette çok iyi biliyor. Uluslararası toplumda böyle imajlarla özdeş bir Başbakan olarak görülmeyi şahsen de asla istemez. Onun için “basın özgürlüğü konusunda bizden bir sıkıntı gelmez” sözünü önemli buluyorum.
Sayın Başbakan’ın konuşmasında “evrensel demokrasi” kavramını kullanması da anlamlıdır. Sübjektif ve özel tanımlara açık “ileri demokrasi” yerine, daha net ve ölçüleri daha belirli bir kavramdır bu... “Evrensel demokrasi” demek, kuvvetler ayrılığı, bağımsız ve tarafsız yargı, AİHM içtihatları düzeyinde basın özgürlüğü demektir.

Haberin Devamı

VATANDAŞ TANIMI

Davutoğlu öteden beri, “vatandaşlık” kavramına önem verir; kitaplarında da yazmıştır. Bununla sadece kişinin devletle olan hukuki bağını kastetmiyor, daha önemlisi “ülkeye aidiyet duygusu”nu vurguluyor.
Öteden beri en önemli sorunumuz... Tanzimat’ın devlet adamlarından Âli Paşa’nın deyişiyle, “rabıta-i kalbiye-i vatandaşî”, yani kalbî vatandaşlık bağları.
Dini inanca göre kademelendirilmiş tarihsel toplumlar yerine, Cumhuriyet’in de temel aldığı “din, mezhep ve ırk ayrımı olmadan” eşit vatandaşlık.
Şöyle diyor Davutoğlu:
“Önemli olan ‘ben bu devletin vatandaşı olmaktan mutluyum’ demesidir. Daha önemlisi, bu ülkenin ve bu toplumun parçası olması, onu duyması...”
Çözüm sürecinin Kürt vatandaşlarımızda bu duyguyu geliştirdiğini söylüyor.
Alevi vatandaşlarımızın da, kendilerini iktidar tarafından dışlanmış hisseden vatandaşlarımızın da bu “vatandaşlık mutluluğu”nu hissedebilmesini sağlamak gerektiği apaçık ortada. Yumuşama bunun için de şart.

Haberin Devamı

PARLAMENTER SİSTEM

Başbakan’ın “muhatap benim... Cumhurbaşkanı partiler üstüdür” şeklindeki sözleri, tam da parlamenter sistemin ifadesidir! Parlamenter sistemde cumhurbaşkanları “partiler üstü”dür, parti işleriyle uğraşmazlar, partiler üstü davranır ve partiler üstü saygı görürler.
Parlamenter sistemde yetki de sorumluluk da Başbakan’a aittir, eleştiri oklarının hedefidir.
Bunlar karışırsa sistem kargaşası doğar, Allah korusun.
Davutoğlu’nun işi kolay değildir, adeta çatışmacı siyasete kodlanmış bir iktidar yapısını yeni “yumuşama” tarzına uyarlaması gerekecektir. Başarılı olmasını diliyorum.

Yazarın Tüm Yazıları