Restorasyon

BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu’nun “büyük restorasyon” sözü çeşitli yorumlara yol açtı.

Haberin Devamı

Bir siyasi fikir “büyük” hale geldikçe soyutlaşır. Hele de “ihya” anlamına gelen “restorasyon” kavramı çok çeşitli yorumlara konu olabilir. Ben somut konuları ele almak ve Sayın Başbakan’ın da dikkatine sunmak istiyorum.

NORMALLEŞME RESTORASYONU

Evvela ülkedeki kutuplaşma... Prof. Davutoğlu’na bir önerim var: AK Parti iktidarının ilk iki dönemindeki dili ile, 2011’den bugüne devam eden dili hakkında bir “içerik analizi” yaptırmalı...
Görülecektir ki, iktidar güçlendikçe sakinleşmemiş, aksine, dikkatli ve kapsayıcı bir dilden, çatışmacı ve otoriter bir dile geçmiştir.
Bundan dolayı elbette muhalefet de suçlanabilir. Fakat yürütme ve yasama gibi iki muazzam devlet gücünü, artı, geniş bir medya ağını elinde bulunduran ve büyük kitleleri yönlendiren iktidarın dilinin çatışmacı veya sakin olması, toplumu herkesten fazla etkiler.
Başbakan elbette huzurlu bir toplum, normalleşmiş bir siyasi ortam ister fakat bunu “restore” etmenin anahtarı iktidarın elindedir.

Haberin Devamı

ADALETİN RESTORASYONU

Paralel yapı konusu otoriter rejimlerdeki “her yere sızmış iç düşman” kampanyasına dönüştürüldü. Amerika’daki McCarthy kampanyası gibi.
Devlet yapısındaki urlaşmaların somut hukuki usullerle tasfiyesi başkadır, bunun yargıyı ve kamu kurumlarını baskı altına alan otoriter bir kampanyaya dönüştürülmesi başka...
Adalet Bakanlığı’nın kamu gücünü kullanarak, posta paralarını bile ödeyerek, HSYK seçimlerinde kendi listesini desteklemesi “paralelle mücadele”yi aşan çok vahim bir tablodur.
Nerede kaldı kuvvetler ayrılığı ilkesi?
Türkiye’de kuvvetler ayrılığı öteden beri sorunluydu; sorun sadece el değiştirdi. Kuvvetler ayrılığının gerçek anlamıyla “restore” edilmesi bir zorunluluktur.
Sayın Başbakan, hâkim-savcı zammının ne zaman Meclis’ten geçirileceğini açıklamalı mesela; 12 Ekim’deki HSYK seçimlerini etkilemek gibi siyasi bir niyetlerinin olmadığını göstermek için.

DIŞ POLİTİKADA RESTORASYON

Tereciye tere satacak değilim. Olgulara dikkat çekmek istiyorum.
Dün Türkiye’yi “Yükselen Yıldız” diye öven Batılı gazetelerde bugün yoğun eleştiriler çıkmasını sırf “kendi çıkarlarına” bağlamak kendimizi aldatmak olur.
İmajımızın gölgelendiğini görmeliyiz.
Arap Baharı başladığında Ortadoğu’nun geleceği hakkında bir muhafazakârın heyecanlanmasını gayet iyi anlarım. Fakat ortaya çıkan tablo bunu doğrulamadı, aksine daha ihtiyatlı, daha soğukkanlı bakmak gerektiğini gösterdi. Ortadoğu’yu neredeyse arka bahçemiz gibi görürken, Ortadoğu’da epey soyutlandığımız bir gerçektir.
Elbette Türkiye’nin uzun vadeli vizyonunu kaybetmeden, dış politikada pragmatik bir “restorasyon” gerektiği ayan beyan ortada.

Haberin Devamı

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNDE RESTORASYON

Son yıllarda Merkez Bankası’nın bağımsızlığını savunmak ve oy getiren tüketim ekonomisinin yarattığı büyük açığı anlatmak için Sayın Ali Babacan’ın nasıl çırpındığını hepimiz biliyoruz. Eminim Başbakan’a da anlatmıştır.
Benim konum, basın hürriyeti.
Eylemli terör suçlarından soruşturulanları “gazeteci” diye lanse etmeyi, bir hukukçu olarak ben onaylayamam.
Fakat Türkiye’de ağırlaşmış bir basın özgürlüğü sorunu vardır. Yok demek inandırıcı olmuyor zaten.
Bu alanda da “restorasyon” gerektiği gün gibi ortada.
Basın özgürlüğü, kuvvetler ayrılığı, siyasetin hukuka saygısı gibi konularda yaşanan ağır sorunların Türkiye’yi dış politikada nasıl sıkıntılara soktuğu da belli.
Sayın Davutoğlu Başbakanlık kariyerinin henüz çok başında. Bu restorasyonları yapması veya yapmaması sanırım kariyerini çok etkileyecek.

Yazarın Tüm Yazıları