Kaliteyse derdimiz daha çok fırın ekmek yemeliyiz

Dilenci gördüğünüzde aklınıza ilk ne gelir? Genelde açlık, sefalet, dram... Sonra da bir tereddüt, “Gerçekten muhtaç mı?” diye...

Haberin Devamı

Çoğu zaman ilk bakışta köşebaşlarını tutmuş olanların her birinin, birer şebeke üyesi aynı zamanda bu işin ‘meslek erbabı’ olduklarını kolayca anlarsınız.
En çok da çocuklara üzülürüm.
Çünkü bu hayattan kurtarılmaya muhtaçtırlar.
Meseleye, kendi penceremin yanı sıra, gerçekten dilenmek zorunda kalanın, dilenmek zorunda bırakılan çocuğun ve bir de sokakta can güvenliği endişesi taşıyan vatandaşın gözünden bakarım.

* * *

Ama, bunları düşünürken bugüne kadar aklıma hiç ‘şehir kalitesi’ diye bir kavram gelmemişti.
Ta ki, Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, ‘dilenci tezattır şehir kalitesi’ önermesini gündemimize sokana kadar...
Soruna ‘kökten’ çözüm bulan ve ‘tecrit kampı’ öneren Gökçek, geçtiğimiz hafta dilenci ve işportacılara yönelik sıkıntıları dile getirirken, “Yabancı konuklar gezerken bu tarz durumlar şehir kalitesini düşük gösteriyor” deyiverdi.

* * *

Haberin Devamı

Gökçek, “Yazık bu çocuklara, sokaklarda sefil oluyorlar” tarzında ‘insani’ duyguları ön plana çıkartacağına şehir kalitesinden dem vurunca, ‘Hayırdır kenti yabancı konuklara satıyoruz da, bu dilenciler ve işportacılar fiyat mı düşürüyor’ diye sormak geldi içimden.
Aklı selim hiç kimse istemez tabi ki, bir başka insanın ulu orta el avuç açmasını da; acıdığından, üzüldüğünden ya da tedirgin olduğundan istemez.
‘Yabancı konuk’tan önce sefil halde yaşayan yurttaşını, sonra da kendi can güvenliğini düşünür yani...

* * *

Şehir kalitesini konuşacaksak şayet, başka kalitesizliklerin kaliteye kavuşmasını bekleriz haliyle...
Altyapı mesela.
Bu haliyle bırak geçmeyi, kalite testine bile giremez.
Sanki ilçeler aralarında anlaşmışlar da sırası gelen altyapı patlıyor. Balgat, Batıkent derken bugün de bakın Sincan’ın haline.
Alt böyleyken, üstteki manzaranın da pek iç açıcı olduğu söylenemez. Mithatpaşa Caddesi’ndeki üstgeçit ‘epeyce kaliteliymiş ki’, içi çürüdüğü halde kimsenin başına inmemiş.
Tesadüfen geçenlerde kaplaması indi de gördük kaliteyi...

* * *

Çankaya’da dökülen kaldırımlar sonra...
Hadi biz alışkınız da, yabancı konuklara yazık. Bilemez onlar toz toprak içinde, kırık dökük kaldırımda yürümeyi.
Hele şu sıralar dikkat edin Selanik Caddesi’ne, Sakarya Caddesi’ne aman ha sokmayın.
Yapılmayan, Çankaya Belediyesi’ne de yaptırılmayan kaldırımlar kalitenin dibine vuruyor oralarda.


* * *

Haberin Devamı

Daha da üste çıkalım, şöyle bulutlara doğru, hava kalitemize bakalım.
Geçtiğimiz Mart ayında Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği sınır değerler
Cebeci’de 50, Sıhhiye’de 36 kez aşılmıştı da, kimse ne oluyor dememişti?
Kaç kişi astıma yakalandı bilmiyoruz haliyle...

* * *

Bir de şunu merak ediyorum. Dilenciler nedeniyle şehri kalitesiz gören yabancı konuklar, Atatürk Bulvarı’nı herhalde görmeden geçmiyordur. Kuğulu altgeçidindeki kırık seramikler, kalite mi katıyor da kentin havasına hala tamir edilmiyor?
Daha uzatırız kalite listemizi de, can sıkmaya gerek yok.

* * *

Meselemiz, dilencilerse ‘tecrit’ yerine daha insani çözümler düşünmeliyiz. Yok eğer kaliteyse derdimiz, daha çok fırın ekmek yemeliyiz.

Yazarın Tüm Yazıları