Almanya'dan özür de yok dinlememe güvencesi de

Güncelleme Tarihi:

Almanyadan özür de yok dinlememe güvencesi de
Oluşturulma Tarihi: Eylül 03, 2014 01:10

Almanya kabinesi üyesi, Türkiye’nin dinlendiği iddiaları sonrası Hürriyet’e konuştu.

Haberin Devamı

Türkiye’nin, ABD, İngiltere ve Almanya tarafından dinlendiği iddialarının ortaya konmasının ardından Alman Kabinesi’nin en etkili isimlerinden biri ilk kez Hürriyet’e konuştu. Bu hafta Galler’deki NATO Zirvesi sırasında Şansölye Angela Merkel ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasında yapılması planlanan toplantı öncesindeki görüşmemizde yetkili, Alman gizli servisinin Türkiye’yi dinlediği iddialarıyla ilgili “Bu olayda ideolojik bir motivasyon yok” dedi.

Almanyadan özür de yok dinlememe güvencesi de

Ve iktidardaki Hıristiyan Demokrat Parti’nin (CDU) dinleme kapsamındaki ülkelerin yer aldığı Federal Hükümet Misyon Belgesi’nde Türkiye’nin statüsünü değiştirmediğini açıkladı. Yetkili, skandal yüzünden Almanya’nın Türkiye’den özür dileyeceğine dair bir işaret sunmadı. Türkiye’de liderlerin dinlenmeyeceği konusunda da bir güvence vermedi. Dinlemelerin gerekçesi ise PKK, Türkiye’yi geçiş üssü yapan cihatçılar ve uluslararası terörizmle mücadele.

Haberin Devamı

ALMANYA’ya has retro yeşil bir giriş. Cam bölmenin arkasındaki polise yaklaştım. Bir randevum olduğunu söyledim. Pasaportumu istedi. Camın altındaki demir bölmeye bıraktım. Sonra bir yere telefon etti. Kısa bir konuşma. Ardından kalkıp yanıma geldi. Son derece nazik bir şekilde “İngilizcem için özür dilerim” diyerek eliyle gideceğim binayı gösterdi. Ben de “Almanca bilmediğim için ben özür dilerim“ dedim ve teşekkür edip yürümeye başladım. Yine retro yeşil başka bir girişte 15 dakika bekledikten sonra ise bir basın sorumlusu geldi. Beraber yukarı çıktık ve konu istihbaratla ilgili olduğundan ismini yazamacağım, Alman Kabinesi’nin en etkili isimlerinden birinin odasına geçtik. Dinleme krizi sonrası Almanya, Hürriyet’e bu konuda şimdiye kadar yapılmış en üst düzey açıklamayı yapacaktı. Hazırlanan masaya oturduk. “Kahve ister misiniz” dedi üst düzey yetkili. Önümdeki fincana kahvemi doldurdum. Ve konuşmaya başladık.

İŞBİRLİĞİ DEVAM EDİYOR

“Almanya ve Türkiye, istihbarat konularında epey uzun bir zamandır çalışıyor ve ortak menfaatler nedeniyle iki ülkenin istihbarat işbirliği çok iyi” diyerek başladı yetkili. Ardından yapılan ortak çalışmanın çerçevesini çizerek Almanya’nın Türkiye’yi dinlediğinin ortaya çıkmasıyla başlayan skandalın da bir açıdan gerekçelerini sıraladı: “Türkiye ile istihbarat işbirliğinin temel sebebi, uluslararası terörizmle mücadele. Cihat için Türkiye üzerinden Afganistan ve Pakistan’a giden diğer ülke vatandaşları bu işbirliğinin odak noktasıydı. PKK terörü de yine ortak kaygılarımızdan biriydi. Almanya’da 500 bin-800 bin Kürt kökenli kişi yaşıyor ve bu kişilerin bazıları PKK destekçisi. Almanya ve Türkiye, bu sorunla baş etmek için beraber çalışıyorlar. İşin iyi yönü, iki taraf da bu alanlarda beraber çalışmanın altında yatan ortak menfaatin farkında.”

MARKUS R. BELGELERİ

Almanya’nın Türkiye’yi dinlediği, Amerika’ya bilgi sızdırdığı anlaşılan Alman Gizli Servisi BND’de görevli 31 yaşındaki ajan Markus R.’nin Temmuz’da casusluk suçlamasıyla gözaltına alınmasından sonra oldu. Markus R.’nin Amerikalılara verdiği 218 belgeden biri, Almanya’nın yakın takibe alıp dinlediği ülkeler arasında Türkiye’nin de olduğunu belirten Federal Alman Hükümeti’nin çok gizli Misyon Belgesi’ydi (APB). Ve Alman basını, bu belgeye dayanarak, bir sene önce eski CIA ajanı Edward Snowden’ın gazetecilere sızdırdığı belgeler sonrası Amerika’nın Şansölye Merkel’i dinlediğinin anlaşılmasına “Dostlar arasında bu kabul edilemez” diyerek büyük tepki gösteren Berlin Hükümeti’nin, dost saydığı Türkiye’yi aynı şekilde dinlemeye aldığını ortaya çıkardı.

SOSYAL DEMOKRATLAR YAPTI

Hürriyet’e bilgi veren Alman kaynaklar, Türkiye’nin bu Misyon Belgesi’ne ilk olarak 1976’da, Türkiye’den Almanya’ya başlayan işçi göçünün hemen ardından sosyal demokrat Başbakan Helmut Schmidt döneminde eklendiğini, 11 Eylül 2001 İkiz Kuleler saldırılarından sonra da, 2004’te yine bir sosyal demokrat olan Başbakan Gerhard Schröder Hükümeti sırasında “yüksek öncelikli ülkeler” listesine yükseltildiğini belirttiler. Kaynaklar, gizli dokümanda Türkiye’nin statüsünün üste taşındığı 2004’te Schröder’in Misyon Belgesi’nde bir “devrim” yaptığını aktardılar. Alman Kabine yetkili ise Merkel Hükümeti’nin geçmişte yapılan bu değişikliklerin neresinde yer aldığı sorusuna şöyle yanıt verdi: “Şansölye Merkel, görevi 2005’te devraldı. Ve onun döneminde Misyon Belgesi sadece bir kez değiştirildi. Türkiye de, 2009’da yapılan bu değişiklikte statüsü değiştirilen ülkeler arasında değildi.”

ALMANYA VARSA ŞAŞIRMAM


Alman yetkili, bugün Misyon Belgesi’nde Türkiye’nin ne boyutta yer aldığına ilişkin resmi olarak hiçbir yorumda bulunamayacağını söyledi. Ancak Kabine yetkilisi, Almanya’nın da Türkiye’nin eşdeğer bir misyon belgesinde yakından izlenmesi gereken ülkeler listesinde yer almasından şaşırmayacağını söyledi. Yetkili, Türkiye’nin ne boyutta dinlendiği, kimlerin dinleme kapsamında olduğu ve elde edilen içeriğin nasıl arşivlendiği konularında da bir yorumda bulunmazken, bu dinleme krizinin Almanya’daki iktidar partisi Hıristiyan Demokratlar ile özdeşleştirilmemesi gerektiğine vurgu yaptı. Yetkili, “Bu olayda ideolojik bir motivasyon yok. İnsanlar, Almanya’daki Hıristiyan Demokrat Parti (CDU) Hükümeti’nin Türkiye’yi hedef aldığını düşünmemeli. Çünkü bu doğru değil. CDU, Türkiye’nin (Misyon Belgesi’ndeki) statüsü konusunda bir karar almadı” dedi. Alman yetkili, skandalın Türk-Alman ilişkilerini nasıl etkileyeceği sorusuna ise şöyle yanıt verdi: “Türkiye ile ilişkilerimiz, bölgedeki diğer tüm ülklerle olan ilişkilerimizden daha önemli. Türkiye ve İsrail, bizim için bölgedeki en önemli ülkeler. Bu olayın ikili ilişkilerimizi zedeleyeceğini sanmıyorum. Olayın ilişkiler üzerinde olumsuz bir sonuç yaratmasını önlemek için çalışacağız.”

Haberin Devamı


Biz ikiyüzlü değiliz

SKANDALIN ardından Alman hükümetine yönelik en önemli eleştiri, geçen sene ABD’nin Şansölye Merkel’i dinlediğinin anlaşılmasının ardından olaya sert tepki gösteren Berlin Yönetimi’nin, yine bir NATO müttefiği olan Türkiye’yi dinleme listesinde tutması oldu. Dostluk ilişkisi nedeniyle ABD tarafından kendisine yönelik böyle bir uygulamayı “kabul edilemez” bulan Berlin yönetiminin dost saydığı Türkiye’yi dinlemesinin bir ikiyüzlülük olup olmadığı sorusuna yetkili şu yanıtı verdi: “Biz ikiyüzlü değiliz. Türkiye ve İsrail gibi bizim bölgede birçok dostumuz var. Ama ABD, Fransa ve İngiltere, sadece demokratik ülkeler oldukları için değil, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra bizi Sovyet emperyalizmine karşı korudukları için de farklılar. ABD’nin Şansölye Merkel’in kişisel telefonunu dinlediğini ve BND içinde bir Amerikan casusu olduğunu öğrendiğimizde bu yüzden çok büyük bir hayalkırıklığı yaşadık.”

Haberin Devamı

“No-spy” gündemde değil

KRİZİN ardından Türkiye ve Almanya arasında, Almanya’nın ABD ile yaptığı türden, casusluk faaliyetleri konusunda bir centilmenlik anlaşması (no-spy) imzalanıp imzalanmayacağı konusunda, Hürriyet’e bilgi veren bir yetkili, Türkiye ile bir “no-spy” anlaşmasının geçen yıl gündeme geldiğini ama sürecin tamamlanmadığını söyledi. Yetkilinin verdiği bilgiye göre şu anda Türkiye ile bu türden bir anlaşma yapılması söz konusu değil ama ileride olabilir. Yetkili, Almanya’nın bu seçeneğe bakacağını belirtti. Görüştüğümüz Alman Kabine yetkilisi, skandalın ardından Türkiye’nin iki hafta önce Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Eberhard Pohl’ü çağırmasına ilişkin ise “Türk dostlarımızla bu konu hakkında yaptığımız diplomatik konuşmalar hakkında da hiçbir şey paylaşamam” dedi. Yetkili, Berlin’den Ankara’ya bir özür iletilip iletilmeyeceği sorusuna ise cevap vermedi.

Haberin Devamı

No-spy” nedir?

Ülkelerin karşılıklı olarak birbirleri hakkında casusluk faaliyetinde bulunmayacaklarını taahhüt ettikleri centilmenlik sözleşmesine istihbaratçılar arasında “nospy” (casusu yok) anlaşması deniyor. ABD’nin dünyada hiçbir ülke ile “no-spy” anlaşması bulunmuyor.

ANALİZ

Almanya, skandalın ortaya çıkmasının ardından Türkiye’yi dinlediği için Ankara Hükümeti’nden özür dileyeceğine dair hiçbir işaret sunmadı. Özür konusunu ısrarla sorduğumuz Alman Kabine yetkilisi, ABD Başkanı Barack Obama’nın Şansölye Merkel’e olayla ilgili izahat sunmak için telefon açmasına kadar varan ABD ve Almanya arasındaki dinleme krizinin ise bu olaydan farklı olduğunu savundu. Bu hafta Erdoğan’la Galler’de görüşmesi beklenen Merkel’in bu konuda Erdoğan’a neden telefon etmediği sorusunu ise geçiştirdi.

Amerika’nın Almanya’yı dinlediğinin ortaya çıkmasına sert tepki gösteren Berlin Yönetimi’nin Almanya ve Türkiye arasındaki krizi farklı görmesinin en önemli nedeni, Türk Hükümeti’nin dinlemeye dair gazete haberleri dışında elinde kanıt bulunmuyor olduğuna inanması. Hürriyet’e konuşan Kabine yetkilisi, ABD’nin yaptığı dinlemeye dair Berlin’in elinde ise güçlü kanıtlar olduğunu birkaç kez vurguladı. Bu şu demek: “Sen de benim dinlediğimi ispatla, ben de senden özür dileyeyim.”

Almanya, Türk Hükümeti’nin lider kadrosunun dinlenmeyeceğine dair de hiçbir garanti vermiyor. Oysa Beyaz Saray, Obama ve Merkel arasında yapılan telefon konuşmasının ardından 23 Ekim 2013’te yayınladığı bildiride, “Başkan, ABD’nin Şansölye Merkel’in iletişimlerini takip etmiyor olduğu ve etmeyeceği konusunda Şansölye’ye teminat verdi” demişti. Aynı garantiyi Berlin Ankara için vermiyor.

ABD ve Almanya arasında yaşanan dinleme ve casusluk krizinin diğer sonuçlarından biri de, Berlin Yönetimi, Temmuz’da CIA’nin Almanya İstasyon Şefi’ni sınırdış etmişti. Hürriyet’e bilgi veren Alman Yönetimi kaynaklarına göre ise Türkiye’deki Alman istihbarat servisi elemanları konusunda Ankara Yönetimi şimdiye kadar bu yönde bir adım atmadı.

Merkel Hükümeti, skandal yüzünden Almanya’da üç milyon Türk asıllı yaşamasına rağmen iç politikada da hiç zorlanmıyor. Bu konudaki eleştiriler muhalefetteki Yeşiller Partisi’nden geldi ve bazı milletvekilleri ABD’ye Almanya’yı dinlediği için kızan Merkel Hükümeti’nin müttefik Türkiye konusunda ikiyüzlü davrandığını savundu. Ancak Hürriyet’e bilgi veren bir Yeşiller Partisi üyesi ise şunları söyledi: “Bizim parti bile bu konuda yüzde 50-50 bölünmüş durumda. Ben hükümeti bu olayda eleştirenlerdenim ama partinin diğer yüzde 50’si umursamıyor. İktidardaki sosyal demokratlarda ise hükümeti bu olayda eleştirenler yüzde 10 bile değil. Bunun sebebi son dönem yaşananlardan sonra artık Türkiye’yi kimse ciddiye almıyor.“

Haberin Devamı


Suriye öncelikli konu

ALMAN Kabine yetkilisi, Türkiye’yi dinleme iddialarıyla bağlantılı olarak bugün Suriye’de yaşanan durumun Berlin yönetimi için en büyük kaygı unsurlarından biri olduğunu söyledi. Başta Almanya, Avrupa’dan Suriye’ye giden ve oradaki radikal gruplara katılan Müslüman yabancı savaşçılar konusunda ise Türkiye ile yürütülen işbirliğinden memnun olup olmadıkları konusunda bir yorumda bulunmadı. Yetkili, “Almanya’daki radikalize olan Müslümanlar, bizim için epey zamandır problem. Ve bugün Suriye’ye giden yabancı savaşçılar bizim en büyük kaygılarımızdan biri” demekle yetindi. Yetkili, bugün Suriye’de birbirleriyle çatışan grupların Almanya’nın bu gruplara bakışını nasıl etkileyeceği, PKK’nın bölgede en büyük tehdit sayılan IŞİD’le savaşmasını nasıl değerlendirdiği sorusuna ise şöyle yanıt verdi: “Suriye ve Irak’taki terörist faaliyetleri durdurmak zorundayız. Ama aynı zamanda PKK terörizmini de durdurmak zorundayız.” Kabine üyesi, Suriye’deki kimyasal silah tehdidine karşı Türkiye’ye konuşlandırılan ve Ocak 2015’te görev süresi sona erecek olan Almanya’ya ait iki Patriot bataryasıyla ilgili ise “Bir NATO ülkesini bir füze tehdidinden korumak için Türkiye’ye konuşlandırılan Alman Patriot bataryalarıyla ilgili önümüzdeki aylarda bir değerlendirmemiz olacak” yanıtını verdi. Almanya’nın Esad Rejimi ile son dönem iletişim geliştirdiği iddiaları için ise yetkili şunları söyledi: “Başkan Esad’ın bazı açıklamaları Batı ülkelerine karşı tutumunun değiştiğine işaret ediyor. Ama göreceğiz. Bunun ötesinde, Esad Rejimi ile iletişim kurduğumuz yönündeki haberleri resmen yalanladık.”


MİT’TEN TELEKOM ÇALIŞMASI

Gazeteci Murat Yetkin radikal.com.tr’de dün yayınlanan köşeyazısında, Türkiye’deki Telekom şirketlerinin yurtdışında bulunan işleme merkezlerine dikkat çekti. Yetkin, “Ama MİT’in kuşkusunu uyandıran ve çalışma başlatılan bir alan daha var. O da Türkiye’deki Telekom şirketlerinin yurtdışında bulunan işleme merkezleri, İngilizceden yaygınlaşan adıyla, “server”leri. İstihbarat birimleri bu konu üzerinde çalışıyor” diye yazdı. Yetkin yazısında ismini vermeyen bir istihbarat yetkilisinin, “Hem internet üzerinden, hem de doğrudan yapılan telefon görüşmelerinin Türkiye’de kurulu işleme merkezlerinden pek kuşkumuz yok, buraların güvenliğini sağlayabiliyoruz. Ancak yurtdışında kurulu merkezler, o ülkelerin istihbarat servislerinin kontrolünde; o merkezler üzerinden geçen haberleşmeye erişim sağlamaları mümkün, dolayısıyla risk oluşturuyor. Bu ihtimallere bakılıyor” sözlerine yer verdi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!