Kobay İzzet'in maceraları bölüm 5: Hacamat ve sülük

Yakışıklı, uzun boylu genç adam tedirgindi...

Haberin Devamı

“Acaba doğru bir karar mı verdim?” diye geçirdi içinden...
Renksiz, steril odadan içeri girdi. Elinde fincana benzer cam kupalar tutan kadının yüzündeki tebessüm onu rahatlatmaya yetmiyordu.
“Uzanın” dedi kadın, bir başöğretmen edasıyla. Yüz üstü yattığı masaj masasının kenarlarına kollarıyla sarıldı.
Kadının yaklaştığını hissetti. “Hazır mısınız?” sorusuna yarım ağızla “Evet” diye mırıldanarak cevap verdi.
“Hâlâ vazgeçebilirim” diye düşünürken ilk kupanın sırtına yapıştığını hissetti. Çocukluğunda elektrik süpürgesinin ucuna elini koyduğu günler geldi aklına. Aynen o şekilde, ‘fincanın’ yerleştirildiği bölge bir vakumla çekiliyordu.
Derken vakumların sayısı arttı.
Asıl korktuğu, bir sonraki işlemdi.
Kupalar sırtında bir süre kaldıktan sonra kadının “Şimdi ikinci aşamaya geçiyoruz” diyen sesini duydu. Sırtındaki ‘vakumlanan’ bölgeler yeterince kabarmış, kan dolmuştu belli ki. Kadın, usta hareketlerle elindeki neşteri adeta tüy gibi hafif kullanarak bu bölgelerin ortasını 2-3 milimetre derinliğinde kesti.
Hayret! Genç adam hiç acı hissetmiyordu.
Kesilir kesilmez her bölge yeniden kupalarla ‘vakumlandı’. Bir süre de böyle beklenecekti. Adam artık sabırsızlanıyordu. Tedirginliğini üzerinden atmıştı. Kadına soru üstüne soru sormaya başladı. Korkusunu yenmiş, dili açılmıştı... Taa ki sırtında, kupaların içindeki neredeyse kapkara kanları görene kadar...
Efendim ne bir korku ne de bilimkurgu filmi senaryosu yazmaya karar verdim. Sadece ‘Kobay İzzet’ olarak yeni bir deneye yelken açtım. Bu haftaki ‘konumuz’ hacamat. Yukarıda bahsi geçen genç uzun boylu ve yakışıklı adam da bendeniz oluyor. Yazdıklarım içinde sadece ‘genç ve uzun boylu’ tabiri senaryo icabı... Bana bu ‘deneyde’ Tülay Demirkanlı eşlik etti. Demirkanlı, hacamatla hem bedenen hem de ruhen huzur bulmuş bir kadın. Onun hikâyesini de en az bu ‘şifa yöntemi’ kadar ilginç bulacağınıza eminim. İşte Tülay Hanım’ın ağzından kısaca hacamat ve sülük tedavisi...

Haberin Devamı

TÜLAY DEMİRKANLI’NIN HİKÂYESİ...

Kobay İzzetin maceraları bölüm 5: Hacamat ve sülük

Haberin Devamı

Her şey 2010 yılında Tülay Hanım’ın rahatsızlanmasıyla başlıyor.
Sadece rahatsızlanması diyorum, çünkü ilk başlarda hangi doktora gitse, ondaki hastalığa bir türlü teşhis koyamamış.
Aradan birkaç ay geçtikten sonra gerek doktorlar gerekse çevresindekiler Tülay’a “Her şey senin kafanda. Gayet iyisin, hasta falan değilsin” diye ‘deli’ muamelesi bile yapmaya başlamışlar.
Önce antidepresan kullanmakta aramış çareyi ama nafile... Derken bir sabah boynunda bir kütle oluştuğunu ve o kütlenin solucan gibi hareket ettiğini hissetmiş. Tabii hemen doktorun kapısını çalmış!
Biyopsinin ardından dört saat içinde ameliyata alınmış... Teşhis, papiler tiroid kanseri...
Ameliyat sonrası bir süre konuşmakta zorlanmış Tülay Hanım. Aşırı terleme, sesinin çıkmaması gibi etkilerden dolayı sosyal yaşamdan yavaş yavaş elini eteğini çekmeye başlamış. Bu iki çocuk annesi, evli genç kadın insanlardan uzaklaşıp kendi içine döndüğünde hep başkaları için yaşadığını ve kendisini unuttuğunu fark etmiş.
Meraklı olduğu astrolojide bulmuş bazı cevapları. Derken tasavvuf girmiş hayatına kılavuz olarak. Sonunda Kur’an ışık tutmuş Demirkanlı’ya. Bir gün yakın bir dostu “Hastalığından beri aldığın eğitimlere saygı duydum ama ben eski Tülay’ı geri istiyorum” demiş.
“Peki ya ben istiyor muyum acaba eskisi gibi olmak?” diye cevap vermiş arkadaşına. Tülay ruhen ve bedenen bulduğu şifayı tüm insanlarla paylaşmak yoluna baş koymuş. “Biz bu dünyaya doğru bilgiyi aktarmak üzere geldik. Herkes bundan faydalansın istiyorum” diyen Demirkanlı’nın bugünlerde en büyük isteği, bir ‘şifahane’ açmak.
Eğitimini aldığı hacamatı artık kendisi de yapıyor. Bunun yanında sülük tedavisi, refleksoloji, taş masajı gibi pek çok yöntemle ‘şifa dağıtmak’ istiyor.
Şifahaneyi ayrıca astroloji, tasavvuf astrolojisi, sağlık haritası gibi ek hizmetlerle bir kompleks haline getirmeyi planlıyor.

Haberin Devamı

HACAMAT NEDİR?

Kobay İzzetin maceraları bölüm 5: Hacamat ve sülük

Kelimenin aslı, Arapça ‘hicame(t)’ olup emmek anlamındaki ‘hacm’ kökünden geliyor.
5 bin yıl öncesine dayanan bir yöntem olan hacamat, derinin bir neşter yardımıyla çizilip ağzı geniş bir bardak, kavanoz veya şişenin emme gücüyle kanın çekilmesiyle yapılıyor.
Vücuttaki toksinler, cildin üst tabakası olan kılcal damarlarda birikiyor. Yani 30 yaşındaki bir insanın kılcal damarlarındaki kan, 30 yıldır oradadır ve yılların vermiş olduğu birikimle kan özelliğini kaybetmeye başlamıştır. Bu yüzden tıpkı arabaların yağını değiştirdiğimiz gibi bedenimizdeki aside olmuş toksinli kanın da vücuttan atılması gerekir.
Hacamat, bu bölgelerdeki kirli kanın atılmasını ve yerine taze kan gelmesini sağlar.
Eski Mısır Eber Papirüsleri’nde bile rastlanan hacamat, bugün İslam ülkeleri, Çin, Almanya, İngiltere, Avustralya ve Kanada’da koruyucu hekimlik kapsamında yaygın olarak yapılmaktadır.
Ve gerekli hijyen kurallarına dikkat edilerek uygulandığında etkili sonuçlar elde edilmektedir.

Haberin Devamı

Haberin Devamı

HACAMAT YAPTIRMAK SÜNNETTİR

Hacamatın en büyük özelliği, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v) sünneti olması ve ona Cebrail Aleyhisselam tarafından tavsiye edilmiş olmasıdır.
Bir rivayete göre Peygamber Efendimiz, Yahudi bir kadın tarafından koyun buduyla zehirlendiğinde, Cebrail kendisine gelerek hemen başının arkasından hacamat yaptırmasını söylemiştir.
Ve yapılan hacamatla kirli kanla birlikte zehir de vücudundan dışarı atılmıştır. Bu olayın ardından Hz. Muhammed (s.a.v) hacamatı tavsiye etmiştir.

HACAMAT NE ZAMAN YAPILIR?

Aslında her gün yapılabilir, ancak en doğru zamanı Kameri aylara yani ay takvimine göre belirlenir.
Biz güneşe göre yaşasak da aslında bedenimiz ve metabolizmamız aya göre kendini programlar. Kanın en fazla olduğu dönemse dolunay zamanlarıdır.
Ayın 13, 15, 17, 19 ve 21’i hacamat için en ideal günlerdir. Hele de bu tarihler pazartesi, salı veya perşembeye rastlarsa daha da yararlı olacağı söylenir.

HACAMATIN FAYDALARI

Yaklaşık 70 hastalığa iyi geldiği söylenmektedir.
Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir.
Kan dolaşımını bozan asitleri vücuttan dışarı atar.
Ödemleri çözer.
Beyin fonksiyonlarını canlandırır.
Bel, boyun fıtığı, romatizma, karaciğer, kalp hastalıkları, kısırlık, sedef hastalığı ve ruhsal hastalıkların tedavisinde yardımcı olur.
Cilt ve vücudu canlandırır, daha genç görünmesini sağlar.
Uykusuzluğa iyi gelir.
Tansiyonu düzenler.

KİMLER HACAMAT YAPTIRABİLİR?

Kobay İzzetin maceraları bölüm 5: Hacamat ve sülük

2 yaşından itibaren herkes, doktordan izin aldığı sürece hacamat yaptırabilir. Batı ülkelerinde de git gide ‘popülerleşen’ bu şifa yöntemi, Hollywood kapılarını bile aşındırmaya başlamış.
Jennifer Aniston, Gwyneth Paltrow, Madonna, Britney Spears gibi ünlüler, hacamat yaptırdıklarını pek çok yerde dile getiriyorlar.
Victoria Beckham da kocası David Beckham’ı bu terapiye alıştırmış.
İşin en ilginci ise uzun yıllardır İngiliz Kraliyet Ailesi’nin emrinde bir ‘kraliyet haccamının’ çalışması.

SÜLÜK TEDAVİSİ

Anadolu’da “kara hekim” ve Tatar Türkleri’nde “dualı hayvan” gibi isimlerle anılan tıbbi sülük, Alman Sağlık Kanunu’nun 2. ve 4. maddelerine göre ‘hazır bir ilaç’ olarak kabul edilmiş.
Tıbbi sülüğün bizim aldığımız ilaçlardan tek farkı, bu ilaçların canlının bizzat ağzından verilmesi.
105 civarında bioaktif maddeyi direkt olarak vücudumuza salgılayan sülükler pek çok ‘derde deva’ olarak görülüyor.
Napolyon, savaş zamanında dünyanın en iyi sülüklerinin bulunduğu Siirt’ten binlerce ‘kara hekim’ getirtip askerlerine bu tedavi yöntemini uygulamış.
Fransız askerlerinin direncini arttıran sülükler, Napolyon’un basur problemine çözüm için bile kullanılmış.

SÜLÜK TEDAVİSİNİN FAYDALARI

Sülük tedavisi, atardamar ve toplardamar hastalıkları başta olmak üzere pek çok dolaşım sistemi hastalıklarında, felç, kısmi felç, varis, epilepsi, hemoroid, göz tansiyonu, yüksek tansiyon gibi birçok hastalığa karşı koruyu etki göstermektedir.
Yaraları iyileştirir.
Kireçlenmeye iyi gelir.
Ağrı kesici özelliği vardır.
Kasları gevşetir.
Stresi azaltır.
Bağışıklık sistemini düzenler.

SÜLÜKLE RAHİM TEMİZLİĞİ

Tülay Demirkanlı, aldığı eğitimlerde sülüğün rahim içinin temizlenmesi, rahimde oluşabilen miyom, kist, rahim ağzı yaraları, rahim kanamaları, menopoz, hormonal bozukluklar, rahim mantarı, yumurtalık hastalıkları ve kısırlık tedavisinde son derece faydalı olduğunu görmüş.
Kadınların, bir kişiyle beraber olduktan sonra yedi sene o kişinin DNA’sını rahminde taşıdığını ve sülük olmadan kendi kendini temizleyemeyeceğini öğrenmiş.
Bedenin geçmişteki kişinin ‘ayak izinden’ tamamen temizlenmesi gerektiğini söyleyen Demirkanlı, şifa arayan özellikle ilişkilerini sonlandırmış kadınların sülükle rahim terapisi yaparak içlerindeki acıma duygusundan da arınabileceklerini belirtiyor.

SÜLÜK TEDAVİSİ HAKKINDA 5 SORU

1) Tedavi sonrasında sülükler tekrar kullanılıyor mu?
Sülükler kesinlikle tekrar kullanılmadan imha edilmeli. Zaten ilk seferde ürettikleri salgıları boşalttıklarından ikincisinde aynı etkiyi göstermezler.
2) İşlem sırasında acı hissediliyor mu?
Sülüğün ısırması, sivrisineğinkinden farklı olmadığı için ağrı ya da acı vermez.
3) Peki nasıl imha ediliyorlar?
İşlem bittikten sonra sülükler, içinde yüzde 70’lik alkol ya da çamaşır suyu bulunan bir kapta beş dakika bekletilerek imha edilmelidir.
4) Bu işlemi evde tek başıma yapılabilir miyim?
Sülükler özel hazırlanmış bir losyonun içinde bekletilerek dış yüzeyleri sterilize edilmelidir. Bu şekilde kullanılmayanlar, bilinen ya da bilinmeyen enfeksiyonlar kapma açısından büyük risk taşır.
5) Seansı yarım bırakabilir miyim?
Sülük doyduğunda yani 40-45 dakika sonra kendiliğinden ısırdığı yüzeyi bırakır. Eğer tedavi bitmeden ısırdığı bölgeden alınmak istenirse sigara dumanı ve ya ısı kaynağı ısırdığı yeri bırakması için kullanılabilir. Kesinlikle ısırdığı bölgeden çekilerek çıkarılmaz.

Yazarın Tüm Yazıları