Yılanların Öcü'nü alelâde bir konak dizisine çevirdiler

Güncelleme Tarihi:

Yılanların Öcünü alelâde bir konak dizisine çevirdiler
Oluşturulma Tarihi: Eylül 01, 2014 09:39

Köy romanlarının ikonası ‘Yılanların Öcü’, Fakir Baykurt’un yazdığı tarihten 60 yıl sonra ekrana uyarlandı. Baykurt’un hep dert yandığı “köylüye dışarıdan, yukarıdan bakan” o tavırla, koskoca eseri alelâde bir konak dizisine çevirerek…

Haberin Devamı

'İNSANIN GÜCÜNE GİDEN KOCAMAN BİR UÇURUM'

Fakir Baykurt şöyle diyordu: “Dışarıda kalıyoruz dışarıda. Hatta yukarıda... Yurdumuzda aydın kişinin tutumu, halka, köylüye hep dışardan, yukardan bakmak. Yemeğinden yememek, yatağında yatmamak. Hatta tiksinmek, hor görmek, küçümsemek. Halk ayrı, aydınlar ayrı iki kutup, ara yerde de insanın gücüne giden kocaman bir uçurum.”

Yılanların Öcünü alelâde bir konak dizisine çevirdiler


Show TV’de koskoca “Fakir Baykurt’un romanından” mührüyle başlayan dizi, çok acıklı bir biçimde yazarın bu sözlerini hatırlattı bana. Yapım sahipleri burnu büyük aydınlar olduğundan değil. Köyün ne menem bir şey olduğundan, nerede, nasıl durduğundan uzay yılları kadar uzaktalar da ondan. Yoksulluğun, açlığın, adaletsizliğin, klişe bir ağa öyküsüne indirgenerek anlatılabileceğini düşünmelerinden. O İstanbul tikisi kızlara uyduruk karakterler giydirip, olayı bir ‘yasak aşk’ kurgusuna çevirmelerinden. Hikâyenin kalbinde atan güçlü-güçsüz, iktidar-halk mücadelesini koparıp atmakta beis görmemelerinden… İşte bu sebeple kentli/ lümpen/ egosantrik göz ile taşra gerçekliği arasında gerçekten insanın gücüne giden kocaman bir uçurum var.

Yılanların Öcünü alelâde bir konak dizisine çevirdiler


Kara Bayram’ın “ana kuzusu, saf Anadolu çocuğu” olması Cemal Toktaş’ın Milliyet röportajında ıslık gibi rahat çıkmış ağzından mesela. Üstelik önlerinde iki dev sinema uyarlaması varken. Hele birinde Kadir İnanır en unutulmaz performansını toprağa kazımışken. Bayram’ın ana kuzusu ama tesadüfen yasak aşk yaşayan iyi bir jandarma olması romanı ciddiye alan kimsenin zoruna gitmiyor mu?

Irazca’nın ilerleyen bölümlerde hakkı verilir mi emin değilim ama o da şimdilik Baykurt’un kurguladığı, adalet savaşçısı, devrimci Irazca efsanesinden uzak görünüyor. Bastonunu toprağa vurup “Düşün yollara, yollara!” dediği sahnenin bir kez daha tüylerimizi diken diken edeceğini sanmam. Çünkü şimdilik o da 2014 Türkiyesi’nin ‘Anadolu anası’ stereotipinden öteye geçebilmiş değil.

Yılanların Öcünü alelâde bir konak dizisine çevirdiler


Orijinal hikâyede muhtar üzerinden yapılan iktidar eleştirisini fütursuzca yok sayıp, yine bir Kapadokya konağına çöreklenmelerini de en kibar terimiyle ‘korkaklık’la açıklayabiliyorum.

Şerif Gören’in sinema uyarlamasında duvarda asılı duran Adnan Menderes resminin temsil ettikleri dizi versiyonuna hangi şekilde dahil olmuş olabilir? Zengin ve acımasız amca Kamuran’ın suretinde mi mesela? Valla aynısı Yer Gök Aşk’ta bile vardı. Kötü konak sakini, Mercedes’li abiler mi bugünün ezeni, zulmedeni yani?

Yeni ‘Yılanların Öcü’, hikâyenin damarlarını oluşturan ‘memleket meselesi’nin de yanına yaklaşmıyor. Süslü Kapadokya evlerinin, yüksek tavanlı serinliğine yer sofrası kurmuş ‘köylücülük’ oynuyor.

Hikâyenin tek iyi şeyi Ahmet Varlı’nın Haceli tiplemesi. Onun da önünde yetişmesi gereken Erdal Özyağcılar gibi bir anıt performans var.

Yılanların Öcünü alelâde bir konak dizisine çevirdiler

Ahmet Varlı

Bu haliyle, kitaptan bihaber izleyenlerine aşklı meşkli bir konak dizisi vermiş oldular. Baykurt’u önemseyenler içinse, yazarın dediği gibi “değerimi bilen bilsin, bilmeyen ardımdan gülsün” durumu.

BAKMADAN GEÇME!