ABD Strateji Değiştiriyor

“Ben ne Irak’ın, ne de Kürtlerin hava kuvvetleri olmak istiyorum.” Bu sözler ABD Başkanı Obama’nın ağzından çıktı.

Haberin Devamı

Geçtiğimiz hafta New York Times’a verdiği mülakatta. Bir tek bu cümle bile, Obama’nın Suriye krizinin başından beri sergilediği pozisyonu göstermeye yeterli. Yani bölge sorunlarını tamamen bölge ülkelerine havale etmeye çalıştığını.
*
NE var ki bölgeden tamamen geri çekilmekle, “Irak’ın hava kuvvetleri olmak” arasında çok seçenek var. Zaten hem Cumhuriyetçiler, hem de Obama’nın kendi partisi Demokratlar, tam da bu nedenle Obama’yı eleştiriyorlar. Bu eleştiri kervanına son katılan ise, Obama’nın ilk kabinesinin dışişleri bakanı olan Hillary Clinton oldu. Geçen hafta The Atlantic dergisine, IŞİD’in bu kadar güçlenmesinin sebebinin Obama’nın pasif politikaları olduğunu söyledi.
Ancak belli ki bu dönem artık bitiyor. ABD hatalarıyla yüzleşiyor. Ve bu iki uç arasındaki seçenekleri kullanmaya başlıyor.
*
CLINTON aynı mülâkatta bunun ipuçlarını verdi. “Radikal İslâm’ın yayılmasına karşı, Soğuk Savaş yıllarında komünizme karşı verdiğimiz mücadeleden esinlenmeliyiz” diyerek. Ve o mücadelenin temel iki ayağı olan “çevreleme” ve “caydırma” politikalarını bu günlerde sürekli düşündüğünü söyledi. Aynı atıfta Amerikan Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey de bulundu. Evvelki hafta bir mülâkatında, ABD’nin IŞİD’e karşı stratejisini şöyle tanımladı: “Önce çevrelemek, sonra bölmek ve en sonunda yenmek.”
*
PEKİ bu Soğuk Savaş stratejisi pratikte ne anlama geliyor? Öncelikle, kara operasyonu artık seçenekler arasında bulunmuyor. ABD Irak’taki IŞİD mevzilerini sadece havadan vurmayı plânlıyor. Bunun bir sebebi de, örgütün kendi topraklarına saldırması için davetiye çıkarmamak. Zaten daha geçtiğimiz hafta FBI Başkanı Comey, IŞİD’in 11 Eylül benzeri bir saldırı yapma ihtimalinin geceleri uyutmadığını söyledi.
Yalnız şu anda hava saldırıları sadece kuzey Irak’la sınırlı. Bağdat’ta yeni hükümet bir ay içinde kurulur kurulmaz ise, ABD Irak’ta hem Kürdistan dışındaki IŞİD mevzilerini de vurmayı planlıyor. Hem de daha sık ve uzun süreli saldırılar tasarlıyor. Kara savaşını ise peşmergelere ve Bağdat’a bırakıyor.
*
HÜKÜMETİN kurulmasını beklemesinin arkasındaki hesabı ise şu: Yeni hükümet Sünnilere haklarını teslim edince, Sünni aşiretler IŞİD’den desteklerini geri çekecekler. O zaman da örgüt zayıflayacak. Ancak IŞİD bu bir ay içinde Kürdistan dışında stratejik bir hamle yaparsa, ABD bu takvime bağlı kalmayabilir. Tabii tek bir şartla: Hükümet kurma sürecinin istediği yönde gitmesi. Yani yeni hükümetin tüm grupları kapsaması.
ABD’nin kara operasyonu düşünmesinin ise tek bir yolu var: IŞİD’in kendi topraklarına ya da bir Avrupa ülkesine saldırması. Yani ancak uluslararası bir koalisyon içinde ve Birleşmiş Milletler onayıyla.
*
PEKİ ABD neden Suriye’deki IŞİD mevzilerini vurmuyor? Çünkü ne Irak’taki gibi, Suriye’de hükümet bunu talep ediyor. Ne de bunun için BM Güvenlik Konseyi kararı çıkabilir. Zira daimi üyeler Rusya ve Çin buna karşılar. Bu ikisi olmayınca da, müdahale için gerekli hukuki zemin oluşmuyor. Kaldı ki Suriye’de IŞİD’i vurmanın, Esad’ı güçlendireceği kanısı hâkim.
ABD bundan böyle tek taraflı stratejileri de bırakıyor. Bölge sorunlarına yönelik, bölge ülkeleriyle ortak stratejiler geliştirmek istiyor. Zira bunun elzem olduğunu kavradı nihayet. Şu anda Irak konusunda İran’la birlikte çalışması bunun bir örneği.
*
ABD, kendi hatalarının bugün maruz kaldığımız tehlikeleri doğurduğunu artık görüyor. Ve kendi içinde hesaplaşıyor. Bunu, IŞİD’in ortaya çıkmasından ve güçlenmesinden Ankara’yı sorumlu tutanların da görmesi gerekiyor.

Yazarın Tüm Yazıları