Petrol ticareti

TATİL için Türkiye’de bulunduğum sırada, üzerinde çalıştığım bir hikâyeyi de yerinde kovalama şansı buldum.

Haberin Devamı

Kuzey Irak’tan Türkiye’ye yapılan petrol sevkiyatları. Sadece Ankara’nın bölge politikalarını anlamak için değil. Konunun Türkiye’ye kimin Başbakan olacağı tartışması açısından da önemli olduğunu düşündüğümden bazı detaylar paylaşmak istiyorum.

*

KUZEY Irak’tan Türkiye’ye iki kanaldan petrol akıyor. Birincisi, 1973’te Irak’la imzalanan boru hattı anlaşması çerçevesinde Kerkük-Yumurtalık boru hattından gelen. İkincisi ise ise Ankara’dan aldığı imtiyazla Powertrans şirketinin 2012’den beri kamyonlarla taşıdıkları.
Boru hattından gelen petrolün toplandığı tek terminal, Ceyhan’daki Botaş tesisleri. Bağdat Yönetimi ve Kuzey Irak Kürt Yönetimi arasında Kuzey Irak’taki petrolün satışı konusunda yaşanan anlaşmazlığın zirveye ulaştığı 2014 Mart’ından beri Bağdat Yönetimi boru hattına petrol pompalamıyor. Ancak Kürtler, Kerkük’ten başlayan boru hattına kendi bölgelerinde inşa ettikleri ek bir botu hattı bağlayıp sene başında bunu kullanıma açıtıklarından beri, Yumurtalık’a Bağdat Yönetimi’nin olur vermediği Kürt petrolü geliyor.

*

KERKÜK-Yumurtalık hattı, 46 inç ve 40 inç olmak üzere iki paralel hattan oluşur. Kürtler, şimdilik kapasitesi günde 500 bin varil olan kendi boru hatlarını, tam Türkiye-Irak sınırındaki Fişkabur’da 40 inçlik boruya bağlıyorlar. Trafoya kaçak elektrik hattı çekmek gibi düşünün. Böylece Kuzey Irak’taki Taktak bölgesinden başlayarak yol üstündeki kuyulardan çıkan hampetrolün bir kısmını, Yumurtalık’a bu güzergâhtan pompalıyorlar.
Botaş’ın Ceyhan’ındaki terminalinde 12 depolama tankı var. Bağdat’ın, bir süre öncesine kadar üzerinde haciz olduğundan tutulan bir miktar hampetrolü dışında tanklarda malı yok. Kürtlerinki ise ayrı depolama tanklarında tutuluyor. Sonra Kürt Yönetimi’nin bulduğu alıcılara gönderilmek üzere buradan gemilere yükleniyor. Örneğin İsrail’e giden petroller de buradan depolanıyor.
Bağdat’la Mart’ta yaşanan ihtilaftan beri ayda 2 milyon tonun üzerindeki hampetrol sevkiyatı şimdi 250 bin tona kadar düşmüş. Ancak düzensiz de olsa Kürtler hattı kullanmaya devam ediyor.

*

İKİNCİ ve hiç dikkat çeksemese de büyük paraların döndüğü ikinci kanal ise kamyonlar. Bölgede bu kamyonların Kürt petrolü taşıdığı terminalleri de dolaştım. Üç ayrı yer var. İkisi Dörtyol’daki Delta Rubis ve Toros. Üçüncüsü ise Mersin’deki Ataş. Şirketin sahiplerinden Sami Habbab’la da konuşarak, 41 tankın bulunduğu Delta Rubis’yi gezerken kamyonların bir bölümü terminalin dışında mal boşaltmak için sıra oluşturmuş, içeride ise bitmeyen bir trafik vardı. Şimdilik terminal, gelen petrolü, ancak Akdeniz’de dolaşabilecek büyüklükte aşağı yukarı 40 bin ton kapasitelik gemilere şamandıra usülüyle dolduruyor. Ama büyük bir iskele inşaatına başlamışlar. Önümüzdeki seneden itibaren 100 bin tondan daha çok hampetrol yüklenebilenecek, okyanus aşabilen tankerler de buraya yanaşabilecek. Dışarıdaki kamyoncuların da anlattığına göre Habur’dan bazen günde 700 kamyon, bölgeden aldığı Kürt petrolünü saydığım üç terminale taşıyor. Kamyonların kapasitesi ortalama 26 ton. Bu da kaba bir hesapla günde 100 bin varil demektir ki, piyasa fiyatıyla 10 milyon dolar eder. Herkesin kaçak olduğunu bildiği ama kimsenin ses çıkarmadığı akıl almaz bir ticaret.
Musul’daki rehineler, Suriye, bölgede etkisini artıran İran, bunların önemi yok. İşte Türk dış politikasında önemli olan bu tür meseleler. Ve bu tür meselelerde de kimlerin sadakatini ispat ettiği.

Yazarın Tüm Yazıları