Güncelleme Tarihi:
GAZİANTEP
12 Ağustos’ta bir Suriyelinin ev sahibini öldürmesi üzerine kent karıştı. “Suriyelileri istemiyoruz” diyen kalabalık işyerlerine saldırdı. 400 Suriyeli aile kenti terk etme kararı aldı.
KAYSERİ
30 Temmuz’da Suriyeliler, gençlere uyuşturucu sattıkları, Türk bayrağını indirdikleri, fuhuş yaptıkları gibi gerekçelerle saldırıya uğradı.
ŞANLIURFA
1 Ağustos’ta Haliliye ilçesine bağlı Bağlarbaşı mahallesinde iki Suriyelinin çocukları darp ettiği iddiası üzerine Suriyeli sığınmacılara yönelik saldırılar yaşandı. Bir grup, Suriyelilerin ikamet ettiği bir evi taş yağmuruna tutup yakmak istedi.
KAHRAMANMARAŞ
13 Temmuz’da Suriyelilerin suç işleyip huzursuzluk yarattığını iddia eden yaklaşık bin kişi sosyal medyadan örgütlenerek sokaklara döküldü.
SORUN SURİYELİLERDE Mİ?
Prof. Dr. Ahmet İnsel / Galatasaray Üniversitesi
Irkçılık, yabancı düşmanlığı ve korkusunu hep bir nedenle her zaman ve her yerde açıklamak mümkündür. İşini kaybetme, ücretinin düşmesi, can ve mal güvenliği korkusu, asıl daha derin bir tepkiyi, içselleştirilmiş bir korkuyu tetikler. Her zaman bir neden bulunur; yabancıyı taşlamak, evini yakmak, malını yağmalamak için. Bazen yabancı, yerli yabancıdır, bazen dışarlıklı yabancı. Ama bütün bu nedenler yapılanın katıksız bir ırkçılık, katıksız bir yabancı düşmanlığı olduğu olgusunu değiştirmez. Türkiye’de ne mülteci, ne göçmen statüsünde olan, belirsiz bir hak sahibi, misafir konumunda tutulan 1 milyondan fazla Suriyeli ile ilgili olarak, hükümetin bu sorunun nasıl potansiyel bir patlama riski taşıdığını aylar boyunca
inkâr etmesi de çok büyük bir sorumsuzluktur.
Bizim kültürümüzde medeniyetimizde, ırkçılık yabancı düşmanlığı yoktur diye övünenlerin dünyanın her yerinde yabancı düşmanlığının yuvasını yaptıklarını biliyoruz. Mezhep politikası, kimlik politikası, mezhep-din politikaları da aynı işlevi görürler.
Bu topraklarda çok eskilere gitmeye gerek yok, Kürt, Alevi, Ermeni, Rum, Çingene, yerine ve zamanına göre günah keçisi oldular. Şimdi Suriyeliler bu toplumun yüzleşemediği o sorunlu yüzünün yeniden ortaya çıkmasına yol açıyor. Suriyeliler, Suriye’de başlarına gelen, hükümetimizin de kısmen sorumlu olduğu bir felakete maruz kaldılar. Onlara karşı toplum olarak büyük bir sorumluluğumuz var.
Sorun Suriyeliler midir, Suriyelileri güvenli mekânlarda tutma becerisini gösteremeyenlerde midir tartışmalıyız. Bu toplumda, başka birçok toplumda olduğu gibi ırkçılık ve yabancı düşmanlığı her an patlamaya hazır bekliyor. Bununla mücadele her şeyden önce bunun bilincinde olmayı gerektirir.