Yeni Türkiye için merak edilen 7 soru

DÜN gece yarısından itibaren sorular başladı.

Haberin Devamı

Sabaha kadar da hız kesmedi.
Ben bu soru yağmurunun arasından 7 temel soru seçtim...
Sırasıyla gidiyorum:
Ama az önce bir “son dakika sorusu” geldi:
“GÜL PARTİYE DÖNÜNCE NE OLUR?”
Ankara’da Ak Parti MKYK toplantısında kongre takvimi konuşulurken, Gül “Partime dönüyorum” mesajını gönderdi.
Peki bu ne anlama gelir? Daha önce Bülent Arınç’la yaptığımız bir sohbet sırasında, Arınç, Gül’ün genel başkan olabileceğini söylemişti. Erdoğan ise modeli şöyle açıklamıştı. “Genel başkan ayrı, başbakan ayrı olmaz.”
Gül milletvekili olmadığı için başbakan olamıyor. Bu durumda Erdoğan’ın modeli geçerli olacağına göre 2015 seçimlerine kadar Gül dışında bir isimle gidilecek gibi. Nitekim parti sözcüsü Hüseyin Çelik, Gül’ün açıklamasının hemen ardından kongre tarihini veriyor. 27 Ağustos. Bu tarih Gül’ün görev süresinin bitiminden 1 gün önceki tarih. Bu durumda Gül’ün kongrede adaylığı mümkün görünmüyor. Peki buradan bir “çatlak” çıkar mı? Hayır. Böyle birşey beklenmesin. Erdoğan ile Gül arasında yeni istişareler olabilir.


1- BU OY ORANI ERDOĞAN’IN HIZINI KESER Mİ? BAŞKANLIK ASKIYA MI ALINDI?

Bu soru daha çok Erdoğan’a karşı bir denge arayanlardan geliyor. Anket şirketlerinin yüzde 58’e koyduğu çıta gösterilerek yüzde 52 oranı beklentinin altı olarak sunuluyor. Yani Erdoğan ‘bu oy oranıyla partiye istediği gibi yön vermekte zorlanır’ fikrini pompalayan bir sorudur bu.
Bendeki cevaba gelince...
Erdoğan ilk turda halkın salt çoğunluğuyla resmen cumhurbaşkanı seçilmiştir. Yani ‘Cumhur’un başkanı olmuştur. Yüzde 52’ye gelince... Dünyada kaç siyasetçi vardır ki, üst üste 9 seçimde de oyunu artırsın. Benim bildiğim yok. Bu nedenle Erdoğan mutlak bir başarı sağlamıştır. Hız kesmesi mümkün değildir. Tam tersine daha da etkin ve aktif olacaktır. Kimse Köşk’e kapanıp, kanun onaylayan, büyükelçilerin güven mektubunu kabul eden bir Erdoğan beklemesin. Tam tersine içeride ve dünya siyasetinde daha da etkin olacaktır. Bu anlamda AK Parti’nin genel başkanı ve hükümetin alacağı şekil onun onayıyla gerçekleşecektir. Bunun ispatı balkon konuşmasındaki şu kritik sözüdür. “Yeni Türkiye’yi inşa edeceğiz...” Böyle bir inşa faaliyeti, icraatın tam içinde ve başında olmayı gerektirir. Erdoğan da bundan geri durmaz.


2- BAŞBAKAN KİM OLUR?

Özal Köşk’e çıktığında herkes kulislerde isim-toto oynuyordu. Kimle konuşsak bir isim fısıldıyordu. Özal’ın yerine ANAP genel başkanı ve başbakan kim olacaktı? Mesut Yılmaz, Hasan Celal Güzel, Namık Kemal Zeybek... Keçeciler... Kimse Akbulut demedi. Başbakan Akbulut oldu.
Sonra Demirel Köşk’e çıktı. “Kasıma kadar İsmet Abi” diyenler, Cindoruk’u gösterenler, Cavit Çağlar’ı söyleyenler... İsim-toto başlamıştı yine...
Şimdi yine bir kongre toplanacak. 28 Ağustos’tan önce, yani Erdoğan Köşk’e çıkmadan önce genel başkan ve başbakan belirlenecek. O nedenle tavsiyem bu defa isim-toto oynamayın. Sonra ters köşe olursunuz. (Benim de bir tahminim var elbette...)


3- EKONOMİ YÖNETİMİ NE OLUR?

Bazı yerlerden pompalanan kulis şöyle. Ali Babacan içte ve dışta iş ve finans dünyasında çok etkili bir isim. Eğer o olmazsa, ekonomi zora girer. Bunu yayanlar Babacan’a da iyilik yapmıyor. Çünkü dünyada hiçbir ekonomi yalnızca kişilere bağlı olarak yürümez... Babacan elbette çok başarılı bir isim. Önemli bir disiplini uyguladı. Ama mesela Babacan gitse, Numan Kurtulmuş gelse ne değişir? Doğru sorular yanlış cevaplardan daha iyidir.


4- SANDIĞA NEDEN GELMEDİLER?

Muhalefet partileri anket şirketlerine yükleniyor. Gerekçe olarak da “Onlar yüksek gösterdi diye vatandaş umutsuzluğa kapılıp sandığa gitmedi” diyor. “Açılan şezlong sayısı 5 milyon” diyenler var.
Tamam da arkadaş, kabahati anket şirketlerinde arayacağına, ‘seçim mağlubu seçmenin artık yorgun düştüğü’nü niye söylemiyorsun? Muhalefet seçmeni yenilmekten, geri kalmaktan, ezilmekten yoruldu. Çünkü bir türlü o heyecanı veremez, o hırsı, isteği, ideali, ruhu ve hayali gösteremezsen, seçmen niye sandığa gelsin. Kabahat seçmende değil. Açılan şezlong sayısında hiç değil. Kabahat şezlongda yatanlara siyasi ideallerinin güneşini parıltısını anlatamayanlarda.


5- CHP YÖNETİMİNDE NE OLUR?

Kılıçdaroğlu bu sonucu birkaç toplantıyla aşmaya, sindirmeye çalışabilir. Ama yapılanın sosyal demokrasi tarihinde temel bir hata olduğu çok söylenecektir. Bırakın sosyal demokratı, siyasette hiç olmamış bir adayı siyasi bir yarışa soktuğu için parti tabanında eleştirilecektir. CHP teşkilatları yeni bir toparlanma arayışına girecektir. Genel başkan seçimli bir kongre ihtimali kuvvetlidir.
Sonuçta Kılıçdaroğlu, CHP’yi başka bir kimlikle seçmenin önüne çıkarmış ve yenilmiştir. Bu açıdan bakınca CHP, tarihinin en köklü siyasi tartışmasını yaşayacaktır.


6- DEMİRTAŞ DERSLERİ:

Şurası açık, ezbere siyaset olmuyor. Sahici ve kalpten gelen ses halkta yankısını buluyor. Vatandaş ruhuna hitap eden o sahici sesi hemen alıyor. Demirtaş böyle bir ses oldu. Ve oylarını ciddi şekilde artırdı. Sahiciydi, yapmacık ve iddiasız değildi. Ve ‘etnik siyaset’in çıkmaz sokağından, Türkiye’nin geniş yollarına çıkmak için çok önemli bir virajı dönmüş oldu. Demirtaş’ın geldiği siyaset anlayışının köklerini hatırlarsak... SHP’dir. Paris’teki Kürt Konferansı’na giden bazı milletvekilleri SHP’den ihraç edilmişlerdi. HDP’nin kök partisi, yani HEP böyle kurulmuştu.
Ne gariptir ki, şimdi CHP kendisinden çıkan bir partinin devamıyla ilişki kuramıyor...
Bir masaya bile oturamıyor.
İşte Demirtaş’ın aldığı sonuç, geçmişten gelen böyle bir tarih dersidir.


7- ANKET ŞİRKETLERİ NEDEN YANILDI?

Evet yanıldılar. Erdoğan için yüzde 58 diyen de vardı. Yüzde 55 diyen de... Sanıyorum onlar da bir iç tartışma yaşayacaklar. Belki de yurtdışı oy kullanma oranının düşüklüğü tahminlerini olumsuz etkiledi. Ki Erdoğan için yüzde 3 civarında bir oy bekleniyordu. Ve katılımın düşük olması da hesapları bozmuş olabilir. Ama bütün bunların ötesinde, asıl tartışılması gereken anket şirketlerinin üst yöneticilerinin TV kanallarında sürekli olarak yorum yapıp fikir beyan etmeleriydi. Çünkü bu durum manipülasyona açıktır.

Yazarın Tüm Yazıları