İktidar sarhoşluğu

Başbakan’ın Maltepe mitingini izledim.

Haberin Devamı

Yine inanamadım.
Haline tavrına, söylediklerine...
Ekmeleddin İhsanoğlu’yla alay edişine, onu tiye alış biçimine, küçümseyişine...
Kibrine...
Kendisi dışındaki herkesi küçültmeye, “böcekleştirmeye” çalışmasına...
Alkış aldıkça, kendini aştı.
Kendi zirvesine ulaştı.
Ekmeleddin İhsanoğlu için “İstiklal Marşı’nı bilmiyor” derken ki hali, yüz ifadesi, beden dili “intikamcı”ydı.
Bir hedefe kilitlenmiş gidiyor.
Kimseyi gördüğü, dinlediği yok, onun için hedefe giden yolda her şey mübah, kural-mural tanımıyor.
Mahallenin namusunun kendisinden sorulduğunu zanneden “abi”ler vardır ya, Başbakan da ülkenin namusunun kendinden sorulduğunu düşünüyor...
Düşünmüyor, emin!
Öyle bir güven, öyle bir ego, öyle bir öfke...

*

Tabii Allah kimseye, “iktidar kibri, iktidar sarhoşluğu” vermesin!
Uzun süre iktidarda kaldın mı, başka türlü bir haller oluyor insana.
Farklı davranmaya, bir süre sonra da kontrolünü kaybetmeye başlıyorsun.
Kaybettikçe, kötü bir sarmala giriyorsun, kendini izole ediyorsun.
Kendi seçmenin dışında artık herkes senin “düşman”ın oluyor.
Gücü elinde tutabilmek için de bölmeye, kamplaşmaya gidiyorsun, düşmanlıklar yaratıyorsun.
Dünyada da bir sürü örneği var.
Ama işte bir an geliyor, o iktidar, kırılmaya, çatırdamaya başlıyor.
Ve yerine, bir başkası gelip kuruluyor.
Bizler, şu anda tarihe tanıklık ediyoruz!
İzlemesi, gözlemlemesi ilginç bir süreç.
Ve daha her şey, yeni başlıyoooor.
Bakalım Erdoğan, cumhurbaşkanı olduktan sonra Türkiye nereye gidecek, olaylar nasıl gelişecek...
Cumhurbaşkanlığı’ndan sonra parti içinde ne olacak? Partiyi kim yönetecek?
Aynı disiplini ve düzeni kurabilecek mi?
Tamam “biat kültürü” var ama “ego” da var...
Bakalım, kim kimi yiyecek!

Haberin Devamı



Sen kimsin ya!

Bir süredir siyasi literatürümüze geldi oturdu.
Başbakan sık sık kullanıyor, önüne gelene, “Sen kimsin ya!” diyor, ezmeye çalışıyor.
Bülent Arınç da, Başbakan’dan aldığı feyzle Selahattin Demirtaş için, “Sen kimsin ya!” dedi.
Feci bir şey.
Çünkü kendini büyük, karşısındakini küçük görmek, kibir belirtisi.
Ve Müslümanlıkta en büyük günah.
Bu kadar kolay, bu kadar pervasız kullanılacak bir şey değil.
Demirtaş da, Türkiye cumhurbaşkanı adayı, daha ne olsun!
Nerde kaldı anayasada herkesin eşitliği...
Başbakan, Ekmeleddin İhsanoğlu için de, “Üç dil biliyormuş. E napalım. Biz tercüman aramıyoruz!” dedi...
İyi de...
Herkese çatan, herkesle kavga eden kabadayı mı arıyoruz?!

Haberin Devamı



Eski fotoğrafları ne yapmalı?

80’lerinde.
Hayata küsmüş 80’liklerden değil.
Gayet aktif, sosyal, hatta biraz fazla sosyal, çıksın, gezsin, yeni filmleri kaçırmasın, sinemaya gitsin, galeri gezsin, güzel yerlerde, güzel yemekler yesin.
Sevgilisiyle tatillere gitsin, dünyayı gezsin.
Gününü yaşıyor.
Geçen gün, fotoğraflardan, albümlerden söz ederken, “Ben tek çocuğum, kardeşim filan yok. Şu anda yaşayan akrabam da yok. Hepsi öldü. E çocuğum da yok. Bir tek ben kaldım hayatta bizim aileden. Bunca fotoğraftaki anıları bırakabileceğim kimsem yok. Ben de annemin, babamın, anneannemin, dedemin, teyzelerimin, halalarımın, evde eski fotoğrafların hepsini yırtmaya başladım...”
“Neden?”
diye çığlık attım bir fotoğraf manyağı olarak.
O da dedi ki, O fotoğraflara sahip çıkacak, o fotoğraflara bir anlam yükleyebilecek kimse olmadığına göre, ne yapacaklar? Yırtıp atacaklar. E onlar yırtacağına ben yırtayım!”
Ben öyle düşünmüyorum.
En sevdiğim şeylerden biri Horror’da, Çukurcuma’da karton kutular içinde, yok paraya satılan o siyah-beyaz fotoğraflara bakmak, eskiden yaşanmış hayatlara dokunmak...
Giysilerine, bakışlarına, yüz ifadelerine dalmak, onlara hayali hikâyeler yazmak...
Çok hoşuma gidiyor.
Fotoğraf yırtmaya karşıyım.

Yazarın Tüm Yazıları