Bir de şarkısını yapmışlar

Son dönemin baş belasının adı Bonzai...
Aslında adını bile yazmak istemiyorum.
Ama işin boyutu artık korkutucu noktalara geldiği için bizlerin de birşeyler yapma zamanı geldiğini düşünüyorum.
Bilmiyorum; uyuşturucuyla ilgili bugüne kadar kaç haber yaptık, kaç dizi hazırladık.
Sönen hayatları, biten umutları kaleme aldık.
Ve elbette pişmanlıkları, telafisi zor yılları...
Her seferinde ismi değişiyor ama son değişmiyor.
Önce özen, arkadaş ortamı, “bir kere denemekle birşey olmaz” telkinleri...
Ama sonra esir olunan hayatlar...
Bugüne kadar en fazla Bonzai yakalanan şehir İstanbul; ikinci sırada İzmir var. İzmir Emniyeti bu maddeye karşı büyük bir savaş başlatmış durumda... Bu mücadelede bizler de onların yanındayız.
Hem bilinçlendirmek, hem farkındalık yaratmak için bu haberleri öne çıkaracağız.
İstiyoruz ki; gençler bu maddenin ne kadar tehlikeli olduğunu bilsinler.
1 kilogramlık Bonzai’den 50 kilogram içimlik üretilebiliyor. Damıtılıp bazı bitkilere püskürtüldüğü için polisin de Bonzai’yi takip etmesi hiç kolay olmuyor.
İşin içine girince daha iyi anlaşılıyor; kullanım giderek artıyor, yayılıyor.
Baksanıza şarkısını bile yapmışlar.
Açık açık adres veriliyor, Bonzai’yi özendirici laflar ediliyor.
Bu işin şakası kalmamış; tehlike giderek büyüyor.

Hayatta siyasetten başka şeyler de var

Geçen hafta Ankara’dan gelen konuklarımla oturmuş sohbet ediyorduk. Konular malum... Cumhurbaşkanlığı seçimleri, sonrasındaki siyasi gelişmeler, Başbakanlık, yeni kabine, yeni bakanlar, 2015’teki genel seçimler, erken seçim olasılığı...
Konular böyle uzayıp gitti. Elbette bütün bu konu başlıklarıyla ilgileniyorum; gazeteci olunca kaçamıyorsunuz. Ve elbette benim de bazı öngörülerim ve yorumlarım var.
Ama gecenin tam ortasında beraber olduğum grubu uyarmak ihtiyacı hissettim.
“Arkadaşlar Ankara’da değil; İzmir’deyiz, üstelik Çeşme’deyiz. Ve Türkiye’de, hayatta siyaset dışında konular da var...”

Siyaseti hiç sevemedim. Bunun birçok nedeni var. Bir kere kullanılan üslubu sevmiyorum, tonu bana uymuyor. Proje üretmek yerine rakibe laf atmak işin kolayı gibi geliyor. Gelecekten daha çok geçmişten konuşmayı da anlamıyorum. Bir siyasetçinin siyaset dışında fikrinin olmamasını, varsa da bunları anlatmamasını garipsiyorum. Yazmaya kalksam çok neden bulurum özetle...

Ankara’dan baktığınızda hayat başka gözüküyor.
Ve çoğunlukla da siyaset şapkasını çıkarmadan bakıyorsunuz.
Türkiye’yi daha iyi anlamak, bugünün gençlerinin beklentilerini daha iyi yorumlamak için aslında o şapkayı çıkarmak gerekir.
O gece yaptığım uyarı da bundandı.
Her tartışmada siyasi bir rövanş almak, her yorumu siyasi bir bakışla yorumlamak, her fikre siyaseten yaklaşmak bu ülkeye zarar veriyor.
Hatırlatmak isterim.
Hayatta siyasetten başka şeyler de var.

Teşviğe elbette ihtiyaç var

Ali Babacan İzmir’deydi. Başbakan Yardımcısı Babacan’ın sakin, özgüvenli bir duruşu var. Siyasete ilk girdiği günden bu yana çizgisi hiç değişmeyen isimlerden birisi... Üstelik yurtdışında da bu çizgisi beğeniliyor. Genç insanların siyasette olmaları önemli... Hangi partide, hangi görüşte olduğundan daha çok istikrarlı, ilkeli siyaset yapmaları önemli. Babacan’ın İzmir’de ilgiyle karşılanmasının bir nedeni de bu olsa gerek.

Babacan, İzmir’de sektör temsilcileri ve işadamlarıyla bir araya geldi; beklentileri dinledi.
Tıpkı Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’ye olduğu gibi teşvikle ilgili İzmir’in sıkıntıları söylendi.
Babacan, “İzmir gelişmiş bir kent olduğu için teşvik almıyor” deyince; moraller bozuldu.
Ama şunu hatırlatmak gerekir.
İzmir kendisine verilen kat ve kat geri veren bir yer... Geniş kapsamlı değil, ama sektörel bir teşviğe ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş da toplantıda dile getirdi. Türkiye’nin İstanbul’dan sonra ikinci önemli cazibe merkezi İzmir’den başkası değil.
Ve İzmir’in önündeki yol haritası da belli.
Turizm ağırlıklı hizmet sektöründe büyüyecek. Katma değerli hizmetler üretecek.
Geçen hafta İzmir Ticaret Borsası Başkanı Işınsu Kestelli’nin dile getirdiği öneri çok isabetliydi. “Serbest Şehir” olma fikri herkese uyuyor.