Pisi pisine ölüm

Sabah ailesinin foto muhabiri Erkan Koyuncu’nun Galatasaray idmanını izlemek için gittiği Florya tesislerinin otomatik kapısına sıkışarak can vemesine hep birlikte çok üzüldük.

Haberin Devamı

Aralanan kapıdan girip bir şey soracakken kafası üzerine kapanan demir kapıya sıkışıyor.
Pisi pisine ölüm.
Daha önce de alışveriş merkezlerinde kapıya sıkışan, burunları kırılan insanların haberlerini okumuştuk.
Artık araba camları bile sıkışmalara karşı sensörlüyken, ağır bir otomatik kapının tedbirsiz olması ve bu şekilde ölüme sebebiyet vermesi düpedüz cinayet.
Ayrıca bir antrenman sahası neden tonlarca ağır bir kapıyla korunur, ne gerek vardır o da ayrı bir tartışma konusu.
Basın emekçisi arkadaşımızın ölümünün arkasındaki bu sorular cevapsız kalmaz umarım.

Kahkahayı kısa kesin
Dün Nil (Karaibrahimgil) Kelebek’teki köşesinde “Kahkahanız bol olsun” diye yazmış.
İnsanlar twitter ve instagram üzerinden şen kahkahalarını paylaşıyorlar.
Kısacası bu aralar “kadın herkesin içinde kahkaha atmayacak” diyen Bülent Arınç’a inat herkes kahkayı savunuyor.
Bense yine bir ters köşe yapacağım.
Tamam kahkaha iyidir, rahatlatır, mutlu eder, bağışıklık sistemini güçlendirir, istediğimiz zaman istediğimiz yerde tabii ki kahkaha atabiliriz falan filan ama kahkaha aynı zamanda da güzellik düşmanıdır.
Yüzdeki yorgunluk ifadesinin, kaz ayaklarının, nazolabial çizgilerinin baş sorumlusudur.
“Çok gülmeyin” çoğu estetik uzmanının mottosudur.
Kırışıklık takıntılı hiçbir kadının uzun uzun kahkaha attığını, güldüğünü göremezsiniz.
Bülent Arınç bu cümleyi kadınların güzelliklerini korumak için kurmadı tabii ama farkında olmadan doğru bir şey söyledi aslında.
Ben de gülümseyin, kahkaha atın ama süresini uzun tutmayın derim.

Haberin Devamı

Ben olsam benimle birlikte olmazdım!
Kanal D’de yayınlanan Güllerin Savaşı dizisi ile hayatımıza hızla giren Barış Kılıç’la yaptığım söyleşinin devamı huzurlarınızda:
- Hayatında güllerin savaşı dediğin ne var?
Barış Kılıç: Ben kendimle savaşıyorum. Yeşili özledim. Yoğunluktan bunaldım, siyaset, trafik, saçma haberler. Bir buçuk yıldır ana haber izlemiyorum. Sen mutlu olsan bile etrafındaki herkes mutsuz ve bu seni mahvediyor. Herkes kendine bir saf edindi. Ben bazı arkadaşlarımla görüşmüyorum artık.
- Titiz misin, düzensiz, dağınık mı?
Bende düzen hastalığı var. Her şey derli toplu olsun isterim, arabamın içi pisse asla binmem. Her gün temizletir, içini dışını yıkatırım. Temiz arabanın daha iyi gittiğine inanırım.
- Öfke...
Öfke kontrolüm zayıf. Kendimle ilgili en büyük şikayetim de bu zaten. Bu konuda profesyonel yardım da alıyorum. Minicik dediğin şey benim dünyamda bambaşka bir etki yaratabiliyor. İşini yapmayan insana tahammülüm yok.
- Zor bir adam mısın?
Ben kadın olsam benimle birlikte olmazdım. Kırılma zamanlarımdaki değişiklikler beni bile yordu.
- Şan, şöhret ne götürdü senden?
Hiçbir şey götürmedi, ben aynıyım. Gün geliyor ilgiden sokakta yürüyemiyorsun. Sonra birden her şey kötüleşir, aşağı inebilirsin. Bu nedenle ne sevgi ne sevinç ne de üzüntüye aşırı tepki vermek doğru değil. Hepsi geliyor insanın başına. Ruhen dengeyi korumak için şan şöhret işlerini çok takmaman gerek.

İyi ki evlendiler
Beren Saat ve Kenan Doğulu’yu yürekten tebrik ediyorum.
Aşklarını havada bırakmadılar.
Birbilerine öylesine değil, gerçekten sarıldılar, sahip çıktılar.
Güzel, özenle hazırlanmış, rüya gibi bir düğünle içimizi açtılar, nefes aldırdılar, onca mutsuz haber arasında umut ışığı oldular.
İkisine de birlikte, el ele, göz göze, ten tene, kalp kalbe ömür boyu mutluluklar.

Yazarın Tüm Yazıları