Sultanahmet Camii ülkemden yaşlı

Güncelleme Tarihi:

Sultanahmet Camii ülkemden yaşlı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 31, 2014 03:14

Başrol oynadığı “2 Broke Girls”ün çekimlerine ara verilince Avrupa turuna çıkan Amerikalı oyuncu Jonathan Kite, İstanbul’a da uğradı. Arkadaşı Eric’le geldiği İstanbul’un altını üstüne getiren ünlü oyuncuyu Sultanahmet’te yakaladık. Hem dördüncü sezonuna başlayacağı diziyi, hem canlandırdığı Oleg karakterini hem de İstanbul macerasını konuştuk.

Haberin Devamı

Avrupa turunuz nasıl gidiyor?
- Muhteşem! Eğer dizi çekiminde değilsem olabildiğince çok geziyorum. Çünkü dünyanın her yerini görmek istiyorum. Yeni insanlar tanımak ve yeni kültürler öğrenmek, bence hayatı anlamlı kılan tek şey.

CBS, internet sitesinde “Oleg şimdi nerede?” diye bir yazı yayınlamış, bilginiz var mı?
- Öyle mi? Bunu bilmiyordum. Bir ay Avrupa’yı dolaştım. Sonra Amerika’ya döndüm ve ardından tekrar tura devam ettim ama bunu yaptıklarından haberim yoktu.

Peki bu seferki turda nasıl bir rota izlediniz?
- Önce Polonya’ya gittim. Ardından İspanya, Avusturya ve Macaristan’ı gezdim ve şimdi de Türkiye’deyim.

Yılın 8 ayı çalışıyor, 4 ayı geziyorsunuz. Kazandığınız tüm parayı geziye mi harcıyorsunuz?
- Öyle oluyor. (Gülüyor)

OLEG HER ZAMAN AZGIN ONU OYNAMAYA BAYILIYORUM
Dizinizin yapımcılarından biri de komedyen Whitney Cummings. Kendi adını taşıyan “Whitney” adlı dizisiyle “2 Broke Girls”ü 2011 yılında aynı dönemde seyirciyle buluşturdu. Ama onun dizisi yayından kaldırıldı, siz ise devam ediyorsunuz...
- Whitney, tanıdığım en yetenekli insanlardan biri. Çok çalışkan, çok zeki. Aynı yıl iki farklı televizyona iki ayrı dizi satmış biri. Normalde bunu yapabilen bir kişi var; o da Tina Fey. Yani bu imkansız gibi bir şey. Ama bilirsiniz, bazen diziler devam etmez. Biz şanslıydık, çok başarılı olduk, devam ediyoruz. O ise şu an stand-up projesi üzerinde çalışıyor. Bana sorarsan, beni bu diziye soktuğu için ona minnettarım.

Daha önce de birçok dizide yer aldınız ama uluslararası alanda tanınmanızı sağlayan “2 Broke Girls” oldu sanırım, öyle değil mi?
- Kesinlikle evet. Bu, Amerikan dizi tarihinin son dönemdeki en başarılı işlerinden biri. İlk yayınımız 20 milyon kişiye ulaşmıştı.

Gelelim Oleg karakterine. Biraz çılgın, biraz da azgın bir adam bu...
- Biraz mı? Her zaman azgın! Onu oynamaya bayılıyorum. Hiç duydunuz mu bilmiyorum ama bu rol aslında 45 yaşında, kel bir Rus olarak tasarlanmıştı. Seçmelere katıldığımda da gördüğüm herkes benden daha yaşlıydı. Çoğu Rusya’da doğmuş, iri yarı, sakallı adamlardı. Benimse çok kısa saçlarım vardı, sakalım da yoktu. Seçmeler uzun sürdü, ben de o sırada saçlarımı ve sakalımı uzattım. Sonunda rol benim oldu.

KARDEŞİM BALAYINA İSTANBUL’A GELDİ
Twitter’da İstanbul’da çektiğiniz fotoğraflara baktım da, Oleg’den pek de farkınız yok gibi.

- Gerçekten mi! (Gülüyor) Partilemeyi seviyorum. Çalıştığımız dönemde işime odaklanıyorum, yaz ise benim zamanım.

Burada neler yaptınız?
- Tarihe ve antikalara meraklı biriyim. Arkeoloji Müzesi’ne, Topkapı’ya gittim. En çok dikkatimi çeken parça ise Hammurabi Kanunları oldu. Amerika’da da güzel ve eski şeyler var ama buradakiler daha ilginç. Sultanahmet Camii gibi orijinal yapıları yerinde incelemeyi seviyorum. Düşünsene, bu cami benim ülkemin tarihinden daha eski. Amerika’da görebileceğin eski şeyler, 1870’lerden kalmadır.

Peki neden İstanbul?
- Kardeşim ve eşi, balayında buraya gelmişti. Geçen yıl da en yakın arkadaşım ve onun eşi İstanbul’daydı. Onlardan çok güzel şeyler duydum. Ben de neden olmasın diyerek geldim. İyi de etmişim.

KİMSE YANIMA GELME CESARETİNİ GÖSTEREMEDİ
İstanbul’da ilk yaptığınız şey neydi?

- İstiklal Caddesi’nde dolaştık. 4 saat boyunca yürüdük.

Kimse sizi tanımadı mı?
- Tanıdılar, çünkü adımın söylendiğini duyuyordum ama kimse yanıma gelme cesaretini göstermedi. Budapeşte’de gezerken İngilizce bile bilmeyen birisi “foto” diyerek yanıma gelmişti. Bunu görmek güzel, çünkü aynı dili konuşmasanız da onlarla bir şeyler paylaşmışsınız...

Birçok hayranınız size tweet atmış ama...
- Evet, ne yapmam gerektiğini sordum, onlar da bana yanıt verdiler. Neyse ki Instagram ve Twitter’da varım. Bu, aramızdaki duvarları kaldırıyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!